Hesabım
    İçimdeki Güneş
    Ortalama puan
    3,2
    4 Puanlama
    İçimdeki Güneş hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    19 Kasım 2017 tarihinde eklendi
    Juliette Binoche'nin başrolünde olduğu ve bu yılki Cannes festivalinin "Yönetmenlerin 15 Günü" bölümünde En İyi Senaryo ödülünü kazanan İçimdeki Güneş, Paris'de yaşayan ve hayatında aşkı arayan Isabelle'in hayatına değiniyor. Ve film boyunca Isabelle'in yaşadığı aşk acılarını ve gerçek aşkı bulma konusundaki kararlılığını görüyoruz kısaca.

    Eğer dramı veya komedisi abartılı olmayan, hiçbir anlamda bir Hollywood işine benzemeyen romantik filmlere bayılıyorsanız, muhtemelen bu filmi dört dörtlük bulacaksınız. Ama eğer bu filme bilet alırken içinizden "Aman canım, romantik olsun da eğlenceli olsun" gibi bir düşünce geçiyorsa, büyük ihtimalle bu filmden sıkılmış bir şekilde ayrılacaksınız. Çünkü İçimdeki Güneş, herkese hitap eden bir film değil. Mesela bugün filmi tamamen dolu bir salonda izledim ve film bittiği zaman çoğu kişi sıkılmış ve filmden tatmin olmamış bir şekilde ayrılıyordu. Hatta salonun neredeyse yarısı filmin ilk yarısında ayrılmıştı bile.

    Peki ben filmi beğendim mi? İçimdeki Güneş'in aslında bir karakter çalışması olduğunu düşünürsek, film kesinlikle amacını yerine getirmiş ama sonucun tam benlik olduğunu söyleyemeyeceğim. Film hakkında birazdan değineceğim iyi şeyler var elbette ama film bittiğinde hikayenin üzerimde hiçbir etki yaratmadığını da söylemeliyim. Hatta filmin büyük bir kısmını 1-2 hafta içerisinde hatırlayacağımdan da şüpheliyim. Aslında bunun büyük bir kısmı, dediğim gibi filmin bir karakter çalışması niteliğinde oluşundan kaynaklanıyor aslında.

    Ana karakter rolünde Juliette Binoche her zamanki gibi döktürmüş, hatta bu yıl ekranda oyuncunun gözümde kaybolup sadece canlandırılan karakteri gördüğüm nadir performanslardan birisiydi. Binoche karakterini öyle bir ustalıkla canlandırıyor ki, film boyunca onunla empati kurabiliyor ve yaptıklarını neden yaptığını rahatça anlayabiliyorsunuz. Ama bunu yaparken bir yanınız da "İyi hoş da, bunu neden umursamalıyım?" diyebiliyor. Çünkü dediğim gibi, film boyunca ana karakterle empati kurabilmenize rağmen film bittiğinde olanları hemen unutuyor ve direk gündelik hayatınıza geri dönüyorsunuz. Bu yüzden film bende hiçbir iz bırakmadı.

    Ayrıca şundan da bahsetmeden geçemeyeceğim: Bu film, muhtemelen bu yılın en ani biten finalini içeriyor. Filmin finali hikaye ve ana karakterin yolculuğu hakkında mantıklı bir son olup bir yandan da Isabelle'in aşk arayışının çoğu insanda da olduğunu gösterse de, genel itibariyle bayağı değişik bir finaldi. Fazla detaya girmek istemiyorum ama finalde 2 kişi arasında bir konuşma geçiyor ve bu konuşma esnasında ekranda birdenbire bitiş yazıları akmaya başlıyor. Ben de filmin içine o kadar girmiştim ki, yazılar çıktığında; "Nasıl yani, film şimdi bitti mi?" derken buldum kendimi. Gerçekten de ilginç bir andı doğrusu.

    Fakat şu ana kadar bu filmi çok kötülemiş gibi görünmek istemiyorum, hatta aksine İçimdeki Güneş'in görülmeye değer bir film olduğunu düşünüyorum. Evet, film bitince üzerinizdeki etkisi de hemen kayboluyor ve zaman zaman hikayeye olması gerektiği ilgiyi de gösteremiyorsunuz. Ama ben bu nedenlerin daha çok kişiden kişiye göre değişeceğini düşünüyorum. Ama filmi sevseniz de sevmeseniz de, kimsenin kötü bir şey diyemeyeceği iki şey var; o da Juliette Binoche'nin performansı ve Claire Denis'in yönetmenliği. Binoche, bu filmi ilgi çekici kılan yegane şeydi. Ve Claire Denis'in yönetmenliği, bu filmin içinde bulunduğu zaman dilimini ve karakterlerin yaşadığı duyguları uzun kamera çekimleriyle çok iyi yansıtmış. Ayrıca filmin senaryosunun içerisinde yaratıcı fikirlerin bulunduğunu düşünüyorum.

    İçimdeki Güneş, illaki vizyondayken izlemeniz gereken veya her romantik film sevenin kaçırmaması gereken bir film değil. Eğer alışılmış romantik filmlerden sonra türe getirilmiş olan daha sade ve gerçekçi bir bakışı görmek istiyorsanız, bir göz atmanızı tavsiye ederim. Günün sonunda film tam benlik değildi, ama içerisindeki iyi şeyler ortaya çıkan sonucu ilgi çekici kılmayı başardı. Vaktiniz varsa büyük beklentilere kapılmadan bir göz atmanızı tavsiye ederim. İyi seyirler.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Juliette Binoche.

    + Claire Denis'in yönetmenliği.

    + Senaryodaki ilgi çekici noktalar.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Hikayeye zaman zaman istediğiniz kadar ilgi duymamanız.

    - Etkisinin çabuk geçmesi filmi kısa sürede unutulabilir kılıyor.

    TOPLAM PUAN: 6.4/10
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.873 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    14 Ağustos 2021 tarihinde eklendi
    “Un beau soleil intérieur / Let The Sunshine In”, Roland Barthes’in “Fragments d’un discours amoureux / A Lover's Discourse: Fragments” (1977) isimli kitabından roman ve oyun yazarı Christine Angot ile birlikte uyarlayarak senaryosunu da kaleme alan Claire Denis tarafından çekilen romantik bir drama…

    Prömiyerini, 18 Mayıs 2017’de yönetmen Claire Denis’in SACD ödülü kazandığı Cannes Film Festivalinin Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapan ve ardından 27 Eylül 2017’de Fransa’da vizyona giren filmin, 6/10 (3.333 oy) ve 2.2/5 (512 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.3/10 (121 yorum) ve 79/100 (33 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, izleyiciden değilse de sinema eleştirmenlerinden geçer not almış bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

    Gelin isterseniz, bunu daha iyi anlayabilmek için, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmi mercek altına alarak bizzat kendimiz incelemeye ve sonrasında da puanlamaya çalışalım…

    Tabii ki lafa, senaryonun uyarlanarak yazıldığı Roland Barthes’in Türkçe’ye “Bir Aşk Söyleminden Parçalar” adıyla tercüme edilmiş olan kitabından söz ederek başlamamız gerekiyor…

    Bunun için de öncelikle, Metis Yayınlarının, “Roland Barthes'ın edebiyatın başlıca aşk metinleri üstünden yazdığı bu arzu anatomisi kitabında, âşık olan herkesin iyi bildiği o bekleyişler, randevular, mektuplar, âşık olmak için âşık olmalar, ‘ölesiye seviyorum’lar, tartışmalar, intihar tehditleri, terk edip tekrar bir araya gelişler var” şeklindeki tanıtım yazısını paylaşalım…

    Evet, kitapta anlatıldığı söylenen bütün bu şeylerin hepsi filmde de var…

    Ama sadece bu kadar değil…

    Filmde, sanat galerisi sahipleri, tiyatrocular, ressamlar ve benzerlerinin oluşturduğu bir küçük burjuva çevreye hapsolmuş orta yaş bunalımındaki yalnız bir kadının çırpınışları da mevcut…

    Bizce, Christine Angot ve Claire Denis, bunların anlatıldığı filmin senaristleri olarak gerçekten de çok iyi iş çıkartmışlar…

    Elbette, iyi olan şey sadece bununla, yani senaryo ile de sınırlı değil…

    Her şeyden önce baş rolde, “minare yıkılmış ama mihrabı yerinde kalmış” dedirten muhteşem bir Juliette Binoche oynuyor… 1 Academy ve 1 BAFTA dâhil toplam 34 ödülü bulunan güzel oyuncu, bu ödülleri öpücük karşılığında almadığını gösteren olağan dışı bir performans sergilerken, Gérard Depardieu’de final bölümündeki varlığıyla filme ayrı bir renk katmış…

    Yukarıda da söylediğimiz gibi, “Un beau soleil intérieur / Let The Sunshine In” in küçük burjuva yaşamından portreler sunan Paris merkezli bir Fransız filmi olduğu düşünüldüğünde, müziklerden dekorlara, kostümlerden makyajlara kadar uzanan yelpazede bu sınıfa özgü ayrıntıları taşıması da kaçınılmazdı…

    Sonuç olarak, büyük bir ilgi ve beğeni ile izlediğimiz bu film için puanımız 3 önerimiz ise, “bir şans verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 5 Aralık 2018 günü saat 00.19’da yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top