Beyazperde
Hesabım
Ortalama puan
2,9
193 Puanlama
Matrix Resurrections hakkında görüşlerin ?
5
8 Eleştiri
4
4 Eleştiri
3
15 Eleştiri
2
12 Eleştiri
1
17 Eleştiri
0
22 Eleştiri
Sırala
Filtrele:
Hepsi
Baştan uyarayım yorumum SPOİLER İÇERİR. Filmi bugün seyrettim. Ne kötü diyebilirim ne çok mükemmel arada bir yerde kaldı bende . Ama sonuna kadar kendini izletmeyi başarması nedeniyle 10 üzerinden 7 diyebilirim benim nazarımda.
Şimdi filmle ilgili yorumlara geçersem ;
1-) Bir defa filmin ilk perdeye kadar olan hatta ikinci perdenin bir 10-15 dksı dahil gayet ilgi çekiciydi. Bize farklı bir şeyler sunmak istemişler. Ancak bir yerden sonra film bu çizgiden çıkıyor ve çok felsefesi olmayan basit bir hale bürünüyor.
2-) Filmin atmosferi çok fena değil ancak daha önceki Matrix filmlerinde olan soğuk , ürkütücü hava yok. Tamam yeni nesil Matrix bir şeyler değişiyor ama yine de filmin bizi geren bir tarafı olmalıydı. Karakterler için hiç bir endişe duymadım. Bu da filmin kurgusu içinde nasılsa bir şey olmayacak algısına neden oluyor.
3-) Filmde önemli bir yer verilen Bugs karakterini sevdim ancak filmin başı dahil ajanlar ile bu karakterin rahatlıkla kapışabiliyor olması canımı sıkmadı değil. Abi ajan bunlar . Herkesin elini kolunu sallayıp hadi gel kapışalım diyeceği karakterler değil. Sen kim köpek diyesim geldi. Ajanlar çok az yere sahip ve gerilimden uzak.
4-) Gelelim Morpheus karakterine. Abi o nedir gözünü seveyim. Yahya sevdiğim bir oyuncu ama çok kötü bir senaryo yazılmış ona. Karakterin karizması yerlerde. Rengarenk giyimler , şakalar vs olmamış. Io daki Morpheus heykeli bile daha karizmatik duruyordu. Yahya ya ayıp etmişler resmen. Bu adamı Morpheus yapacağına Morpheus’un oğlu falan yapsan daha mantıklı olurdu belki.
5-) Filmde gördüğüm en önemli eksiklerden biri Io denilen yeni gerçeklikte bir şehir tasvir edilmesine rağmen çok az insan görüyor olmamız. Yani tam anlamıyla binlerce insanın yaşadığı bir şehir izlenimi vermedi. Sanki koca insanlık 15-20 kişiden ibaret gibiydi.
6-) Yeni Matrix’in içinde sanki bir Neo ve Trinity var geri kalan herkes bot , insan değil . Daha önceki Matrix filmlerinde içerisinde yaşayan bir dünya vardı. Burada o dünya bana çok geçmedi.
7-) Gelelim filmin değişim anına. Neo’yu kurtardın . Tek atımlık hakkın vardı bunu Neo’yu kurtarmaya harcadın. Sonra deniyor ki Trinity’yi kurtarmam lazım onu orada bırakamam. Sanki filmin ilk tek amacı önce neo yu kurtarmak sonra Trinty’i kurtarmak . Yani ? Amaç bu kurtaralım da sonrasına bakarız modu var gibi. Makineler insanlar arası savaş son mu buldu ? Barış hali mi var savaş hali mi ? Robotlar neden birbirine girdi ? Bu robotlar dünyanın enerjisini üretebilecek teknoloji ve insana sahipken neden illa Neo ve Trinity bir araya belli bir mesafede durunca oluşan o enerjiye ihtiyaç duyuyor ? Film asıl odağını kaybedip direk aşk ve kurtarma operasyonuna dönüyor. Aşk kısmını yan senaryo yap ana temada ilerle daha iyi bir sonuç çıkardı ortaya.
8-) Gelelim dövüş sahnelerine. Koreografiler üzerine çok düşünülmemiş. Dövüş esnasında kamera çok yakın çekim yapıyor ve hareketler net olarak anlaşılmıyor. O eski filmlerdeki tat bu anlamda yok. Belliki oyuncularda dövüş yapacak kapasite de değil. Yani bir Keanu var , bir Smith olarak bulunan şahıs . Gerisi hikayeden dövüşüyor uzaktan sabit kamera ile çekim yok, estetik yok , dövüşü tadını çıkarta çıkarta izlettirmek yok.
9-) Neo karakterinin Mermileri durdurma ve güç kalkanı ya da enerji patlaması ile püskürtme hareketini çok kullanmaları da bir yerden sonra çok fazla göze batıyor. Motorun üstünde 50 kere aynı hareket yaptırılmaz ki be kardeşim. Bari eline silah vereydin iki çatışma görseydik.
10-) Binadan atlama sahnesinde oyuncunun belinde halat olduğu bariz anlaşılıyor. Yani halatı görmüyorsunuz tabi ama duruş , o estetik , o doğallık yok. Kameradan silinmiş ama orada bir yerlerde var olan ipi hissediyorsunuz. Bugünün teknolojisiyle bu sahneleri daha doğal daha akışkan çekmek varken nasıl böyle bir hata yapılmış anlaması güç. Matrix ulan bu .
11-) Ajan Smith karakteri nerede bizim hugo abideki karizma nerede buradaki adam. Yani oyuncu iyi oyuncu ama hugo reisin çok gölgesinde kalmış. Ayrıca önce ne amaçla neo ile kavga ettin sonra ne diye yardım ettin. Batman joker felsefesi sanırım. Hani diyor ya Batman : “ Beni neden öldürmek istiyorsun ? “diye. Joker de ona : “ Seni öldürmek mi !? Yo yo hayır . Sensiz ben ne yaparım. Senle ben birbirimizi tamamlıyoruz. “
Herhalde neo ile ajan Smith de böyle bir ilişki içinde.
Şimdilik aklımda olanlar bunlar. Gelelim ben olsam nasıl bir senaryo ile ilerlerdim sorusuna . Bence film şöyle olabilirdi ;
Neo ve Trinity Makineler tarafından hayatta tutuluyor ancak Matrix içinde değil. Gerçek dünyada dondurulmuş bir şekilde. Zion da yaşayan insanlar olduğu gibi Başka bir isimde farklı birkaç şehirleşme daha varmış aslında. Buradaki insanlar da Matrix’ten çıkmayı başarmışlar ancak Zion ile aralarında makinaların ana üssü olduğu için bu devasa şehirler bir bağlantı kuramamışlar. Neonun smith ile olan kavgasında açığa çıkan o muhteşem enerji dalgası diğer Matrixlerdeki kodları bozmuştur. Bu sayede kodların izlerini takip eden diğer şehirler başka insanların da varlığından haberdar olurlar. Meğer makinalar her insan şehirleşmesinin farkında ve büyük bir birleşme olmaması adına her şehre ayrı bir Matrix içinde yaşam sunmaktadır. Bu sayede matrixe dönseler bile her şehir kendi Matrix evrenine sahip olduğundan birbirlerine denk gelmiyorlar. Zion halkının kurtarıcısı olan Neo nun namı her yerde duyulur fakat yüzünü diğer şehirlerden kimse bilmemektedir. Zion da ise Morpheus’un ölmüş olması sonucu niobe’den olan oğlu Ki bu rolde Yahya var lirderlik etmektedir. Amacı ise babasına verdiği sözü tutmak.O da kurtarılacak her insanı Matrix’ten çekmek ve Neo ile Trinity’nin bedenlerini makinalardan geri almaktır. Bu süreçte diğer matrix lerde meydana gelen kodların bozulması sayesinde diğer şehirler birbirleri ile bir şekilde iletişim kurmayı başarırlar. Şehirler birbirleri ile iletişim kurduklarında acı bir gerçeği farkederler. Yıkılan her Matrix yerine yenisi daha güçlü olarak inşa edilmektedir. Olaylar bir döngü halinde sonlanıp başa dönmektedir. Makinalar insan beyninin o karmaşık yapısını çözdüklerinden insanların gerçek diye tanımladıkları dünyayı da tasarlamışlar. Yani Matrix sistemini bir yerden sonra kabul etmeyen insanlara kurtuluş ve gerçek kisvesi altında ikinci bir tabaka olan farklı bir matrix verilmiş. Rüya içinde rüya görmek gibi. Bu durumu farkeden şehirler Zion ile irtibat kurarlar ve makinalar ile insanların gerçek savaşı esas şimdi başlar. Ancak önce onları bir defa alt eden Neo ve Trinitye ihtiyaçları vardır. Onları gerçek dünya sandıkları ikinci matrix tabakasından uyandırmaları gerekecektir.
spoiler:
Şimdi filmle ilgili yorumlara geçersem ;
1-) Bir defa filmin ilk perdeye kadar olan hatta ikinci perdenin bir 10-15 dksı dahil gayet ilgi çekiciydi. Bize farklı bir şeyler sunmak istemişler. Ancak bir yerden sonra film bu çizgiden çıkıyor ve çok felsefesi olmayan basit bir hale bürünüyor.
2-) Filmin atmosferi çok fena değil ancak daha önceki Matrix filmlerinde olan soğuk , ürkütücü hava yok. Tamam yeni nesil Matrix bir şeyler değişiyor ama yine de filmin bizi geren bir tarafı olmalıydı. Karakterler için hiç bir endişe duymadım. Bu da filmin kurgusu içinde nasılsa bir şey olmayacak algısına neden oluyor.
3-) Filmde önemli bir yer verilen Bugs karakterini sevdim ancak filmin başı dahil ajanlar ile bu karakterin rahatlıkla kapışabiliyor olması canımı sıkmadı değil. Abi ajan bunlar . Herkesin elini kolunu sallayıp hadi gel kapışalım diyeceği karakterler değil. Sen kim köpek diyesim geldi. Ajanlar çok az yere sahip ve gerilimden uzak.
4-) Gelelim Morpheus karakterine. Abi o nedir gözünü seveyim. Yahya sevdiğim bir oyuncu ama çok kötü bir senaryo yazılmış ona. Karakterin karizması yerlerde. Rengarenk giyimler , şakalar vs olmamış. Io daki Morpheus heykeli bile daha karizmatik duruyordu. Yahya ya ayıp etmişler resmen. Bu adamı Morpheus yapacağına Morpheus’un oğlu falan yapsan daha mantıklı olurdu belki.
5-) Filmde gördüğüm en önemli eksiklerden biri Io denilen yeni gerçeklikte bir şehir tasvir edilmesine rağmen çok az insan görüyor olmamız. Yani tam anlamıyla binlerce insanın yaşadığı bir şehir izlenimi vermedi. Sanki koca insanlık 15-20 kişiden ibaret gibiydi.
6-) Yeni Matrix’in içinde sanki bir Neo ve Trinity var geri kalan herkes bot , insan değil . Daha önceki Matrix filmlerinde içerisinde yaşayan bir dünya vardı. Burada o dünya bana çok geçmedi.
7-) Gelelim filmin değişim anına. Neo’yu kurtardın . Tek atımlık hakkın vardı bunu Neo’yu kurtarmaya harcadın. Sonra deniyor ki Trinity’yi kurtarmam lazım onu orada bırakamam. Sanki filmin ilk tek amacı önce neo yu kurtarmak sonra Trinty’i kurtarmak . Yani ? Amaç bu kurtaralım da sonrasına bakarız modu var gibi. Makineler insanlar arası savaş son mu buldu ? Barış hali mi var savaş hali mi ? Robotlar neden birbirine girdi ? Bu robotlar dünyanın enerjisini üretebilecek teknoloji ve insana sahipken neden illa Neo ve Trinity bir araya belli bir mesafede durunca oluşan o enerjiye ihtiyaç duyuyor ? Film asıl odağını kaybedip direk aşk ve kurtarma operasyonuna dönüyor. Aşk kısmını yan senaryo yap ana temada ilerle daha iyi bir sonuç çıkardı ortaya.
8-) Gelelim dövüş sahnelerine. Koreografiler üzerine çok düşünülmemiş. Dövüş esnasında kamera çok yakın çekim yapıyor ve hareketler net olarak anlaşılmıyor. O eski filmlerdeki tat bu anlamda yok. Belliki oyuncularda dövüş yapacak kapasite de değil. Yani bir Keanu var , bir Smith olarak bulunan şahıs . Gerisi hikayeden dövüşüyor uzaktan sabit kamera ile çekim yok, estetik yok , dövüşü tadını çıkarta çıkarta izlettirmek yok.
9-) Neo karakterinin Mermileri durdurma ve güç kalkanı ya da enerji patlaması ile püskürtme hareketini çok kullanmaları da bir yerden sonra çok fazla göze batıyor. Motorun üstünde 50 kere aynı hareket yaptırılmaz ki be kardeşim. Bari eline silah vereydin iki çatışma görseydik.
10-) Binadan atlama sahnesinde oyuncunun belinde halat olduğu bariz anlaşılıyor. Yani halatı görmüyorsunuz tabi ama duruş , o estetik , o doğallık yok. Kameradan silinmiş ama orada bir yerlerde var olan ipi hissediyorsunuz. Bugünün teknolojisiyle bu sahneleri daha doğal daha akışkan çekmek varken nasıl böyle bir hata yapılmış anlaması güç. Matrix ulan bu .
11-) Ajan Smith karakteri nerede bizim hugo abideki karizma nerede buradaki adam. Yani oyuncu iyi oyuncu ama hugo reisin çok gölgesinde kalmış. Ayrıca önce ne amaçla neo ile kavga ettin sonra ne diye yardım ettin. Batman joker felsefesi sanırım. Hani diyor ya Batman : “ Beni neden öldürmek istiyorsun ? “diye. Joker de ona : “ Seni öldürmek mi !? Yo yo hayır . Sensiz ben ne yaparım. Senle ben birbirimizi tamamlıyoruz. “
Herhalde neo ile ajan Smith de böyle bir ilişki içinde.
Şimdilik aklımda olanlar bunlar. Gelelim ben olsam nasıl bir senaryo ile ilerlerdim sorusuna . Bence film şöyle olabilirdi ;
Neo ve Trinity Makineler tarafından hayatta tutuluyor ancak Matrix içinde değil. Gerçek dünyada dondurulmuş bir şekilde. Zion da yaşayan insanlar olduğu gibi Başka bir isimde farklı birkaç şehirleşme daha varmış aslında. Buradaki insanlar da Matrix’ten çıkmayı başarmışlar ancak Zion ile aralarında makinaların ana üssü olduğu için bu devasa şehirler bir bağlantı kuramamışlar. Neonun smith ile olan kavgasında açığa çıkan o muhteşem enerji dalgası diğer Matrixlerdeki kodları bozmuştur. Bu sayede kodların izlerini takip eden diğer şehirler başka insanların da varlığından haberdar olurlar. Meğer makinalar her insan şehirleşmesinin farkında ve büyük bir birleşme olmaması adına her şehre ayrı bir Matrix içinde yaşam sunmaktadır. Bu sayede matrixe dönseler bile her şehir kendi Matrix evrenine sahip olduğundan birbirlerine denk gelmiyorlar. Zion halkının kurtarıcısı olan Neo nun namı her yerde duyulur fakat yüzünü diğer şehirlerden kimse bilmemektedir. Zion da ise Morpheus’un ölmüş olması sonucu niobe’den olan oğlu Ki bu rolde Yahya var lirderlik etmektedir. Amacı ise babasına verdiği sözü tutmak.O da kurtarılacak her insanı Matrix’ten çekmek ve Neo ile Trinity’nin bedenlerini makinalardan geri almaktır. Bu süreçte diğer matrix lerde meydana gelen kodların bozulması sayesinde diğer şehirler birbirleri ile bir şekilde iletişim kurmayı başarırlar. Şehirler birbirleri ile iletişim kurduklarında acı bir gerçeği farkederler. Yıkılan her Matrix yerine yenisi daha güçlü olarak inşa edilmektedir. Olaylar bir döngü halinde sonlanıp başa dönmektedir. Makinalar insan beyninin o karmaşık yapısını çözdüklerinden insanların gerçek diye tanımladıkları dünyayı da tasarlamışlar. Yani Matrix sistemini bir yerden sonra kabul etmeyen insanlara kurtuluş ve gerçek kisvesi altında ikinci bir tabaka olan farklı bir matrix verilmiş. Rüya içinde rüya görmek gibi. Bu durumu farkeden şehirler Zion ile irtibat kurarlar ve makinalar ile insanların gerçek savaşı esas şimdi başlar. Ancak önce onları bir defa alt eden Neo ve Trinitye ihtiyaçları vardır. Onları gerçek dünya sandıkları ikinci matrix tabakasından uyandırmaları gerekecektir.
spoiler:
Bu kadar berbat, özüne düşman ve senaryosu olmayan bir devam filmi görmedim. Eski filmlerin anısına izlemeyin. Çok merak ediyorsanız da sinemada izlemeyin para kazandırmayın bu adamlara. Birileri SJW mantelitesi arkasına saklanıp kötü film yaparak filmlerini iyi gibi göstermesine, gişe yapmalarına izin vermeyelim artık. Berbat bir film arkadaşlar.
Film kötü ötesi. ne yazacağımı bilemedim. Neden bu şekilde oldu anlamadım. 4. film laneti olsa gerek. terminatör serisine benzemiş. hiç tutar bir yeri yok.
Filme öyle bir coşkuyla gittik ki bu duyguyu böyle vasat altı bir filme adadığım için sonunda salondan kendimden utanarak çıktım.
Arkadaş hiç mi felsefe kalmadı, her şey mi görsellikten ünlü oyuncudan ibaret oldu, izleyiciye gerçekliğin sorgulanabilirliği mesajını dahi vermiyor, ki matrixin ana temasıdır bu... Hikaye örüntüleri geçişleri düzensiz, ot gibi karete izleyip çıkıyorsun.
Devam filmi çekelim de biraz da burdan para kıralım demişler vizyonsuzluğun bukadarını görmedim. Filme hiç mi bir şey katamamışlar diye soracak olursanız, evet arkadaş hiçbir şey katmadan öylece filmi servis etmişler. Önceki serilerden insanların "vaaav" dedikleri yerleri tekrar çekmeye çalışmışlar. Ha peki herşey mi aynı?! Tabi ki hayır. Mesela bu sefer filmin sonunda spoiler: ilk neoyu değil trinity yi uçurtmuşlar, hem de havada asılı kalan bir poşet gibi.
..
Ben serinin her bölümünü 3er 4er kere izlemiş adamım, kanıma dokundu. Ağlayacak gibi oldum. Hele bir de sinema çıkışında şimdiki genclerin "oha abi harikaydı çok iyiydi" falan dediklerini duyunca yeni jenerasyondan da soğudum. Allah sonumuzu hayır etsin
Arkadaş hiç mi felsefe kalmadı, her şey mi görsellikten ünlü oyuncudan ibaret oldu, izleyiciye gerçekliğin sorgulanabilirliği mesajını dahi vermiyor, ki matrixin ana temasıdır bu... Hikaye örüntüleri geçişleri düzensiz, ot gibi karete izleyip çıkıyorsun.
Devam filmi çekelim de biraz da burdan para kıralım demişler vizyonsuzluğun bukadarını görmedim. Filme hiç mi bir şey katamamışlar diye soracak olursanız, evet arkadaş hiçbir şey katmadan öylece filmi servis etmişler. Önceki serilerden insanların "vaaav" dedikleri yerleri tekrar çekmeye çalışmışlar. Ha peki herşey mi aynı?! Tabi ki hayır. Mesela bu sefer filmin sonunda spoiler: ilk neoyu değil trinity yi uçurtmuşlar, hem de havada asılı kalan bir poşet gibi.
..
Ben serinin her bölümünü 3er 4er kere izlemiş adamım, kanıma dokundu. Ağlayacak gibi oldum. Hele bir de sinema çıkışında şimdiki genclerin "oha abi harikaydı çok iyiydi" falan dediklerini duyunca yeni jenerasyondan da soğudum. Allah sonumuzu hayır etsin
Beğenmeyen ötede ağlasın. Neo falan 10 numara trinity desen 10 numara matrix zaten 10 numara. Barney'nin hatun tavlamaya çalışmaması ben üzdü
Matrix 4'ü izledikten sonra 3. filmden tüm samimiyetimle özür dilemek istiyorum. 3. film bunun yanında bir başyapıt, kusursuz bir eser, eşi benzeri bulunamaz bir film. Gerçekten film bittikten sonra düşündüm bu filmin neyi iyi yaptığı hakkında. Tabi 10-15 dakika film bittikten şoku atlatmam lazımdı ben ne izledim diye. Bunun sonunda filmin iyi yaptığı şeyleri buldum. Eski filmlerden sahneleri göstermek. Birebir aynı sahneleri gösteriyorlar filmin bazı sahnelerinde ki siz filmi izlediğiniz sırada sıkıntıdan bayılmayın diye. Sonra eski filmlerden kesitler görünce vay be diyorsunuz ne film çekmişler ve sonra pat diye asıl filme dönüyorsunuz ve sıkıntı festivali tam gaz devam ediyor. Abi kimse mi demedi ki usta biz ne yapıyoruz biz ne çekiyoruz diye. Filmin yarısı Matrix 1 ama Flash Tv'nin yaptığı bir bir parodi filmin ikinci yarısı ise World War Z. Filmin rezil senaryosuna hiç girmeyeceğim zaten. Yani bu filmde Merovingian karakteri neden var bi sahnede geliyor bir şeyler geveliyor 2-3 fransızca konuşup gidiyor ya inanılır gibi değil. Neyse aksiyona dönelim. Abi bunlar nasıl aksiyon sahneleri nasıl kareografiler ilk filmden bu yana bir film nasıl bu kadar geri gidebilir gerçekten aklım almıyor. Tabi burada ana karakterlerin yaşlanması da maalesef önemli etken. Ama bu yine de aksiyon sahnelerinin bu kadar vasat olmasını açıklayamaz. Yönetmen bunlara demiş ki evet şimdi aksiyon sahnesi çekiyoruz bir şeyler yapın demiş bizim oyuncular da tamam diyip oraya buraya boş boş yumruk sallamaya başlamış. 2. Filmde Morpheus'un ikizlerle 10 saniyelik garajda geçen bir sekansı var samuray kılıcı ile o 10 saniyelik o sahne bile bu filmin vasat aksiyon sahnelerine taş çıkartır. Ben Matrix filmlerini aksiyonu için seven biri değilim zaten. Aksiyon Matrix filmlerinde (gerçi bu sadece ilk film için geçerli 2. ve 3. filmler senaryodan daha çok aksiyona odaklandı zaten 3. filmde sadece dövüş var) senaryonun tuzu biberi olmuştur. Ama serinin 4. filmi olan Matrix Resuraction aksiyon konusunda sınıfta çok kötü bir şekide kalıyor. Dövüşte kurgu yok tatminkarlık yok onu geçtim benim için filmin en büyük eksilerinden biri olan filmde müzik yok. Müzikleri naptınız lan hani bari müzik koymayacaksanız bari serinin ilk filmlerindeki efsanevi müzikleri koysaydınız da bari kulaklarımızın pası silinseydi. Arka planda bir şeyler çalıyor ama ne çalıyor niye çalıyor belli değil. Matrix 4 kelimenin tam anlamıyla bir fiyaskoydu bu kadar yıl beklemenin sonucu bu olmamalıydı.
Tek Kelime ile muhteşem... Geçmiş 3 seri ile çok güzel bağlantı kurmuş.. 1 filmin yeni versiyonu , yeni flimler de gelecek gibi.. getiren yenilikler de çok iyi
45-50 dakika dayanabildim.
Senaryoyu asiri zorlama buldum.
yeni hicbirsey yok, senaryo, efekler hepsi orjinal serinin ucuz bir kopyasi gibi duruyor.
Biz zaten 90larda ayni filmin cok daha iyi bir senaryo ve efekli versiyonunu izlemistik.Buna ne luzumu varidi.Sasi sasi bir sey.
Normalde 1 yildizi hakediyor ama ikinci yildizi Keanu Reeves ve Carrie‑Anne Moss'u filmde oynamaya ikna ettikleri icin veriyorum. Onlarda buyuk ihtimal bu kadar kotu olacagini tahmin etmiyorlardi.
Senaryoyu asiri zorlama buldum.
yeni hicbirsey yok, senaryo, efekler hepsi orjinal serinin ucuz bir kopyasi gibi duruyor.
Biz zaten 90larda ayni filmin cok daha iyi bir senaryo ve efekli versiyonunu izlemistik.Buna ne luzumu varidi.Sasi sasi bir sey.
Normalde 1 yildizi hakediyor ama ikinci yildizi Keanu Reeves ve Carrie‑Anne Moss'u filmde oynamaya ikna ettikleri icin veriyorum. Onlarda buyuk ihtimal bu kadar kotu olacagini tahmin etmiyorlardi.
Keşke tadında kalsaydı 20 sene sonra bunlarmı geldi aklınıza youtuberlerin fikirlerini çekseler bu senaryoya bin basardı fiyasko
Üçlemeden daha iyi olmayacağını biliyordum. Beklentim düşüktü giderken, ama Malesef ona rağmen düşük beklentimin biraz daha altında geldi film. Karakterler den sadece Neo kendi karakterini yansıttı sonlara doğru da tabi Trinity. Molfeyos gibi sağlam karakteri ne yazıkki komik duruma düşürmüşler. Smit rolü hiç yakışmamış yeni aktörümüze, Hugo yu çok aradı gözlerim. Merovingian karakteri neden var bi sahnede geliyor bir şeyler söylüyor ve gidiyor, çok tuhaf ve anlamsızdı. Filmin '' felsefe'' ve ''aksiyon'' kısmıda Malesef çok zayıf kaldı. Durağan ve anlamsız bir şekilde ilerliyor. Repliklerin çoğu boş geldi bana, akılda kalıcı tek bir replik dahi yok. Yine de İyi şeyler yokmuydu diye soracak olursanız tabiki vardı. Neo ve Trinity nin tekrardan birlikte olması muazzam dı. Onların tekrardan bu filmde karşılaması bile ağlamama yetti. Genel itibariyle ne yazıkki zayıftı ama yine de Neo ve Trinity için izlemeye kesinlikle değer. Çünkü Matrix Ressurrections, her şeyden önce nostalji duygusunu harekete geçiren bir aşk filmi.
Filmin sonu dışında herşeyi beğendimde sonu bana sönük geldi umarım devam filmleri gelirde onuda izleriz
Senaryosunu, David Mitchell ve Aleksandar Hemon ile birlikte yazan Lana Wachowski'nin yönetmen koltuğunda oturduğu “The Matrix Resurrections”, "neo - noir" tarzda kurgulanan serinin dördüncü filmi olarak geliyor karşımıza...
Farkındaysanız yorumumuzun biraz uzun tuttuğumuz yukarıdaki giriş cümlesinde, ilk üçünün "devamı" kelimesini bilinçli olarak kullanmadık...
Gelin isterseniz, 160 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen ve serinin ilk üç filmi "The Matrix" (1999), "The Matrix Reloaded" (2003) ve "The Matrix Revolutions"ı (2003) izlememiş olanların da, gönül rahatlığı ile seyrederek kolaylıkla anlayabilecekleri; görsel efekt ve yeşil perde teknolojileri ile tehlikeli aksiyon sahnelerindeki, aynen Keanu Reeves'i Almanya'da doğarak Berlin'de büyümüş olan Can Aydın'ın canlandırdığı örnek de olduğu gibi dublör oyuncuların performanslarının başarıyla kullanıldığı bu filme biraz daha yakından bakalım...
Zaten ilk film vizyona girdiğinde doğanların bugün 22, diğer ikisinin vizyona girdiğinde dünyaya gelenlerin de 18 yaşında oldukları ve sözünü ettiğimiz bu kitlenin, aslında genç oyuncularla güçlendirilmiş bir kadroya da sahip olan bu yeni nesil "Matrix" filminin potansiyel müşterileri arasında yer alacağı düşünüldüğünde, başka türde bir senaryo ile ortaya çıkılması da beklenilemezdi...
O yüzden de, "takılmayın" diyoruz, yoktan var ederek ürettiği "hayali" paraya dönüştürmeyi hedef edinen sinemanın, özellikle de Hollywood'un temel sistematiğini çözememiş olan bir grubun oluşturduğu:
"Neden Morpheus rolünde yine Laurence Fishburne, Smith rolünde de Hugo Weaving oynatılmadı yahut da bu seri, sanki dört yıl boyunca peş peşe yayınlanan bir TV dizisiymişçesine 'The Matrix Revolutions'ın kaldığı yerden birebir devam edilmedi?" diyenlere...
Hazırsanız başlıyoruz...
Bugs (Jessica Henwick) ve Sequoia (Toby Onwumere) arasındaki konuşmalardan Trinity'e (Carrie-Anne Moss), Teğmenin (Ian Pirie) adamlarınca bir polis baskını düzenleneceğini öğreniriz...
Ama Ajan Smith'in de (Yahya Abdul-Mateen II) ifade ettiği biçimde başarısız olunmuş ve baskına katılan polislerin tamamı Trinity tarafından bertaraf edilerek öldürülmüş ve bu olayı Bugs ile Sequoia'da, bütün çıplaklığı ile saniyesi saniyesine izlemişlerdir...
Derken çok geçmez...
Bugs ve Sequoia'la da, "modal" olarak tanımlanan ve programları geliştirmek için kullanılan bir simülasyonun içinde Trinity ile beraber Ajan Smith ve ekipteki diğerlerinin tuzağına düştüklerini fark ederler...
Fakat o da nesi?
Tam yakalandı derken, bizzat kendi ifadesiyle adı Bugs Bunny'i anımsatan Bugs'ı Ajan Smith yani Morpheus, kolundan tutup diğer ajanlardan gizlenilen bir odaya sokarak kurtarmasın...
Ve...
Üstelik de orası, öldü zannedilen Thomas Anderson yahut da nam-ı diğer Neo'nun (Keanu Reeves) apartman dairesi olmasın mı...
Şimdi yapacakları şey ise, o modaldan çıkarak Ajan White (Amadei Weiland) ve Ajan Jones (Stephen Dunlevy) gibilerinden hızlıca kaçmaktır...
Neyse...
Gerçek hayatta ve oyundaki ufak bir arıza sonrasında soluklanmak amacıyla bir kafeye giden Thomas Anderson ve Deus Machina oyun şirketinin çalışanlarından Jude Gallagher'a (Andrew Lewis Caldwell) kulak misafiri olurken aynı kafeye Chad'in (Chad Stahelski) karısı ve Brandon (Julian Grey) ile Donny'nin de (Gaige Chaturantabut) anneleri olan Tiffany'de (Carrie-Anne Moss) gelmesin ve Jude, Thomas ile Tiffany'i tanıştırmaya yeltenmesin mi...
Doğal olarak yarım kalır o gayrı ihtiyari girişim...
Ofise döndüklerinde de Thomas'ı ortağı Smith (Jonathan Groff), Bobbi (Leo Sheng) aracılığıyla odasına çağırtır...
Zira Warner Bros. Pictures onlardan, Matrix'in dördüncü hikayesini istemektedir...
Yoksa aralarındaki sözleşmeyi fesih edecektir...
Smith'i dinlerken sinir krizi geçirerek fenalaşan Thomas, an itibarıyla terapisti Analist'in (Neil Patrick Harris) muayenehanesindedir...
Çünkü Thomas, Matrix'e ek bir hikaye yazmamak hususunda kendi kendine söz verdiği gibi bu düşüncesini, Smith dahil herkes ile de paylaşmıştır...
Oyunla ilgili olarak zihninde bir takım gelgitler yaşayan Thomas, aynı kafe de kendisini ve eseri Matrix'i Google'da araştırmış olan Tiffany'e bir kez daha rastlayıp birer kahve içince biraz rahatlar rahatlamasına da, çalan alarmlar sonrasında Deus Machina şirketinin binası FBI ve polis eşliğinde boşaltılırken, Thomas'ın telefonuna bilinmeyen bir numaradan, "Merhaba Neo" yazan bir mesaj gelir...
Bunu yakın çalışma arkadaşı Jude'un bir şakası zannederek tuvalete hışımla dalan Thomas karşısında, Morpheus'u bulur...
Bulur bulmaz da, kendisine yönelik yoğun dozajdaki bir silahlı saldırıya maruz kalır...
Bu hengameye, içten içe öfke duyduğu ortağı Smith'de elindeki silahla katılınca Thomas için Matrix 4, kendiliğinden başlamış olur...
Böylelikle de hayaller ile gerçekleri birbirinden ayırmakta iyice zorlanan Thomas kendini, kedi Deja Vu'nun da bulunduğu ofisin de Analist'i yeniden ziyaret etmek mecburiyetinde hisseder...
Ancak telefonuna, Morpheus tarafından gönderildiğini söylediği mesajlar silindiğinden onları Analist'e gösteremez...
Bu durumda "mevcut tabloyu" kısaca özetleyerek olursak, şirket binasının FBI ve polis eşliğinde boşaltılması bölümü dahil yaşananların hiçbirisi gerçek değil midir?
Bunun böyle olup olmadığını bizzat kendisi de anlamak isteyen Thomas, şirket binasının çatısından atlamaya karar verir...
Sonuçta ya uçacak ya da Bugs son an da gelerek tutup çekmese yere çakılarak ölecektir...
Peki aslında olup biten nedir?
"Spoiler" vermemek için burada kestik...
Dakika 47...
Geride sizleri, Thomas'ın aklındaki tüm tereddütler ile bizlerin de zihinlerimizdeki soruların tamamı yanıtlanırken; Neo - Trinity aşkının da gündemin ön sıralarına oturtulacağı 101 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,
Farkındaysanız yorumumuzun biraz uzun tuttuğumuz yukarıdaki giriş cümlesinde, ilk üçünün "devamı" kelimesini bilinçli olarak kullanmadık...
Gelin isterseniz, 160 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen ve serinin ilk üç filmi "The Matrix" (1999), "The Matrix Reloaded" (2003) ve "The Matrix Revolutions"ı (2003) izlememiş olanların da, gönül rahatlığı ile seyrederek kolaylıkla anlayabilecekleri; görsel efekt ve yeşil perde teknolojileri ile tehlikeli aksiyon sahnelerindeki, aynen Keanu Reeves'i Almanya'da doğarak Berlin'de büyümüş olan Can Aydın'ın canlandırdığı örnek de olduğu gibi dublör oyuncuların performanslarının başarıyla kullanıldığı bu filme biraz daha yakından bakalım...
Zaten ilk film vizyona girdiğinde doğanların bugün 22, diğer ikisinin vizyona girdiğinde dünyaya gelenlerin de 18 yaşında oldukları ve sözünü ettiğimiz bu kitlenin, aslında genç oyuncularla güçlendirilmiş bir kadroya da sahip olan bu yeni nesil "Matrix" filminin potansiyel müşterileri arasında yer alacağı düşünüldüğünde, başka türde bir senaryo ile ortaya çıkılması da beklenilemezdi...
O yüzden de, "takılmayın" diyoruz, yoktan var ederek ürettiği "hayali" paraya dönüştürmeyi hedef edinen sinemanın, özellikle de Hollywood'un temel sistematiğini çözememiş olan bir grubun oluşturduğu:
"Neden Morpheus rolünde yine Laurence Fishburne, Smith rolünde de Hugo Weaving oynatılmadı yahut da bu seri, sanki dört yıl boyunca peş peşe yayınlanan bir TV dizisiymişçesine 'The Matrix Revolutions'ın kaldığı yerden birebir devam edilmedi?" diyenlere...
Hazırsanız başlıyoruz...
Bugs (Jessica Henwick) ve Sequoia (Toby Onwumere) arasındaki konuşmalardan Trinity'e (Carrie-Anne Moss), Teğmenin (Ian Pirie) adamlarınca bir polis baskını düzenleneceğini öğreniriz...
Ama Ajan Smith'in de (Yahya Abdul-Mateen II) ifade ettiği biçimde başarısız olunmuş ve baskına katılan polislerin tamamı Trinity tarafından bertaraf edilerek öldürülmüş ve bu olayı Bugs ile Sequoia'da, bütün çıplaklığı ile saniyesi saniyesine izlemişlerdir...
Derken çok geçmez...
Bugs ve Sequoia'la da, "modal" olarak tanımlanan ve programları geliştirmek için kullanılan bir simülasyonun içinde Trinity ile beraber Ajan Smith ve ekipteki diğerlerinin tuzağına düştüklerini fark ederler...
Fakat o da nesi?
Tam yakalandı derken, bizzat kendi ifadesiyle adı Bugs Bunny'i anımsatan Bugs'ı Ajan Smith yani Morpheus, kolundan tutup diğer ajanlardan gizlenilen bir odaya sokarak kurtarmasın...
Ve...
Üstelik de orası, öldü zannedilen Thomas Anderson yahut da nam-ı diğer Neo'nun (Keanu Reeves) apartman dairesi olmasın mı...
Şimdi yapacakları şey ise, o modaldan çıkarak Ajan White (Amadei Weiland) ve Ajan Jones (Stephen Dunlevy) gibilerinden hızlıca kaçmaktır...
Neyse...
Gerçek hayatta ve oyundaki ufak bir arıza sonrasında soluklanmak amacıyla bir kafeye giden Thomas Anderson ve Deus Machina oyun şirketinin çalışanlarından Jude Gallagher'a (Andrew Lewis Caldwell) kulak misafiri olurken aynı kafeye Chad'in (Chad Stahelski) karısı ve Brandon (Julian Grey) ile Donny'nin de (Gaige Chaturantabut) anneleri olan Tiffany'de (Carrie-Anne Moss) gelmesin ve Jude, Thomas ile Tiffany'i tanıştırmaya yeltenmesin mi...
Doğal olarak yarım kalır o gayrı ihtiyari girişim...
Ofise döndüklerinde de Thomas'ı ortağı Smith (Jonathan Groff), Bobbi (Leo Sheng) aracılığıyla odasına çağırtır...
Zira Warner Bros. Pictures onlardan, Matrix'in dördüncü hikayesini istemektedir...
Yoksa aralarındaki sözleşmeyi fesih edecektir...
Smith'i dinlerken sinir krizi geçirerek fenalaşan Thomas, an itibarıyla terapisti Analist'in (Neil Patrick Harris) muayenehanesindedir...
Çünkü Thomas, Matrix'e ek bir hikaye yazmamak hususunda kendi kendine söz verdiği gibi bu düşüncesini, Smith dahil herkes ile de paylaşmıştır...
Oyunla ilgili olarak zihninde bir takım gelgitler yaşayan Thomas, aynı kafe de kendisini ve eseri Matrix'i Google'da araştırmış olan Tiffany'e bir kez daha rastlayıp birer kahve içince biraz rahatlar rahatlamasına da, çalan alarmlar sonrasında Deus Machina şirketinin binası FBI ve polis eşliğinde boşaltılırken, Thomas'ın telefonuna bilinmeyen bir numaradan, "Merhaba Neo" yazan bir mesaj gelir...
Bunu yakın çalışma arkadaşı Jude'un bir şakası zannederek tuvalete hışımla dalan Thomas karşısında, Morpheus'u bulur...
Bulur bulmaz da, kendisine yönelik yoğun dozajdaki bir silahlı saldırıya maruz kalır...
Bu hengameye, içten içe öfke duyduğu ortağı Smith'de elindeki silahla katılınca Thomas için Matrix 4, kendiliğinden başlamış olur...
Böylelikle de hayaller ile gerçekleri birbirinden ayırmakta iyice zorlanan Thomas kendini, kedi Deja Vu'nun da bulunduğu ofisin de Analist'i yeniden ziyaret etmek mecburiyetinde hisseder...
Ancak telefonuna, Morpheus tarafından gönderildiğini söylediği mesajlar silindiğinden onları Analist'e gösteremez...
Bu durumda "mevcut tabloyu" kısaca özetleyerek olursak, şirket binasının FBI ve polis eşliğinde boşaltılması bölümü dahil yaşananların hiçbirisi gerçek değil midir?
Bunun böyle olup olmadığını bizzat kendisi de anlamak isteyen Thomas, şirket binasının çatısından atlamaya karar verir...
Sonuçta ya uçacak ya da Bugs son an da gelerek tutup çekmese yere çakılarak ölecektir...
Peki aslında olup biten nedir?
"Spoiler" vermemek için burada kestik...
Dakika 47...
Geride sizleri, Thomas'ın aklındaki tüm tereddütler ile bizlerin de zihinlerimizdeki soruların tamamı yanıtlanırken; Neo - Trinity aşkının da gündemin ön sıralarına oturtulacağı 101 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,
Yani ne desem bilemiyorum. Çok yazık olmuş. Matrix gibi bir serinin finali asla bu olmamalıydı. Ortalama bir gişe filmini bile geçememiş bu film. 2 yıldızı da oyunculara verdim bu berbat senaryoya rağmen filme katlanıp oynadıkları için. REZALET. Nokta
Nasıl bittiğini hepimizin hatırladığı üçüncü filmden sonra yapılabilecek en iyi film tarzı yapılmış. İlgili filmdeki final sonrası savaş ve aksiyonu bol bir film beklemek yanlış olurdu. Seri devamı olarak ve bilim kurgu ögelerinin kullanılmasıyla genel olarak ortalamanın üstünde fakat seri ile kıyasladığımızda ortalamada kalan bir film. Jonathan Groff'a da Smith rolü için ayrı bir parantez açılmalı, gayet iyi bir oyunculuk.
Bir başyapıtı yok etmek:Matrix 4
Matrix'in felsefesinden, atmosferinden, aksiyonundan, zamanında anlattığı ve anlatmak istediği her şeyden bu kadar uzak bir yapım yaptıkları ve aklımıza kazınan üçlemeyi mahvettikleri için tüm ekibe teşekkürler.
Matrix'in felsefesinden, atmosferinden, aksiyonundan, zamanında anlattığı ve anlatmak istediği her şeyden bu kadar uzak bir yapım yaptıkları ve aklımıza kazınan üçlemeyi mahvettikleri için tüm ekibe teşekkürler.
- En son Beyazperde eleştirileri
- En İyi Filmler
- Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler