Baş Aday eleştirileri

“The Front Runner”; senaryosunu, Matt Bai’nin 2014 tarihli “All the Truth Is Out: The Week Politics Went Tabloid” isimli romanından yine Matt Bai ve Jay Carson ile birlikte uyarlayarak yazan Jason Reitman’ın yönetmen koltuğunda oturduğu biyografik bir drama…

Prömiyeri, 31 Ağustos 2018’de Telluride Film Festivalinde yapılan ve 6 Kasım 2018 tarihinde vizyona giren filmin, 6.3/10 (4.085 oy) ve 3.1/5 (386 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.2/10 (206 yorum) ve 61/100 (44 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar katılımcı sayıları çok fazla olmasa da sinema izleyicisinin ilgisini çekmeyi beceremeyen orta halli bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

Yine de isterseniz, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bu filmi birde biz inceleyerek yorumlayalım ve ardından da puanlamaya çalışalım…

Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce bu filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:

“Karşımızdaki, sadece ABD’deki başkanlık yarışları ile Amerikan tarz-ı siyasetine ilgi duyanların izleyebileceği nitelikte bir film” demek isterdik, ama durum maalesef o kadar basit değil…

Neden mi?

Bunun için öncelikle, filmin iş yapmamasının ve 2.9 milyon dolarlık bir hasılatla gişeye çakılması son derece doğal bir durum olduğunu söyleyelim…

Zira siyasilerin, gizli kalacağını düşündükleri gönül ilişkileri nedeniyle yaşadıkları skandallar ABD’de neredeyse vaka-i adiyedir ve eğer için de ölüm de yoksa kamuoyunun fazlaca ilgisini de çekmez… Bir süre sonra unutulur gider…

Bunların en ünlülerinden birisi de, 1995 yılında Başkan Bill Clinton’un adının karıştığı Monica Lewinsky skandalıdır…

İş yapar mı yapmaz mı bilinmez, fakat bu konuya ilişkin bir senaryo da Hollywood stüdyolarının gündemine (ya girmiş şimdilik rafa kaldırılmıştır ya da) mutlaka girecektir…

Zaten ABD siyasetinde gönül ilişkileri ve savaş çığırtkanlığı dışında (hırsızlık kesinlikle imkânsız) yolsuzluk, rüşvet, irtikâp yahut vergi kaçakçılığı gibi suçlarla itham edilmek neredeyse kasten adam öldürmekle eşdeğer şeyler oldukları için Hollywood’da bu konularda çekilmiş bir filme rastlamak da (imkânsız demiyoruz ama) son derece istisnai bir durumdur… Anımsadığımız kadarıyla vergi kaçakçılığı konusunda, ünlü gangster Al Capone üzerine yapılmış birkaç film var o kadar…

Bu kısa açıklamanın ardından tekrar filmimize dönecek olursak…

Bize göre, 1988 yılında yaşanmış bir olaydan tam 30 yıl sonra, ABD siyasetinde pek de kalıcı bir iz bıraktığı söylenemeyecek olan Gary Hart’ı merkeze alarak çekilmiş olan bir filmin izleyiciyi sinema salonlarına çekmesini beklemek (artık ayıp olmasın diye) başlı başına (saflıktı demeyelim de) riskti… Ve maalesef sonuçta bu filme harcanan paralar da, aynen senatör Gary Hart’ın Başkanlık hayalleri gibi güme gitti…

Filmin oyuncu kadrosunda, Hugh Jackman, Vera Farmiga ve J.K. Simmons gibi üç önemli isim var… Ama artık havasından mıdır yoksa suyundan mıdır, bu üçlüyle birlikte hemen herkes “bitse de gitsek” der gibi oynamış filmde…

Öyle ki, oyunculardan hiçbiri performansı ile öne çıkmaya teşebbüs bile etmemiş…

Yönetmen Jason Reitman ve idaresindeki teknik ekibinde, filmi sıradanlıktan kurtaracak özel bir katkılarının bulunduğu söylenemez… Onlar da, hiç kasmadan son derece relaks bir şekilde çekerek kurgulamışlar filmi…

Sonuç olarak, sıkılmadan izlemiş olmamamız rağmen puan olarak en fazla 2,5 verebileceğimiz “The Front Runner” için önerimiz, bu tür filmlerin hepsinde olduğu gibi yine, “siz bilirsiniz” şeklinde yani kısaca “nötr” olacak…

İzleyeceklere keyifli seyirler,

Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 28 Şubat 2019 günü saat 00.52’de yazılarak paylaşılmıştır...

ne oluyor ne bitiyor belirsiz… bir sürü adam ne için olduğu belirsiz şeyler konuşuyor.. Bir abd başkan adayının hikayesi… ama kurgu çok kötü.. Anlaşılmaz… 17 dak dayanabildim.. Olmamış