Hesabım
    If Beale Street Could Talk
    Ortalama puan
    2,9
    6 Puanlama
    If Beale Street Could Talk hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    2 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    19 Ağustos 2019 tarihinde eklendi
    "Moonlight"ın ardından Jenkins ile ilgili beklentiler yükselmişti haliyle. Bu filmi de güzel. Ancak gereğinden biraz fazla uzun. Sahnelerin ferah ferah kullanılması aslında karakterler arasındaki ilişkiye ve bu ilişkiyi özümsememize katkı sağlıyor. Fakat bazı kısımlar da gereksiz gibi. Yine de çarpıcı, iç burkan, etkileyici bir film olmuş. Genç oyuncular da son derece başarılı.
    Ahmet Büke
    Ahmet Büke

    Takipçi 935 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    12 Ocak 2022 tarihinde eklendi
    adam hapiste kadın hamile… genç çift.. Aileler işin işinde falan… konu çok durağan.. Çok yavaş ilerliyor film… oyunculuklar falan iyi.. Bu tempoda ben yarım saat dayanabildim… ileride val-ktim bolsa göz atabilirim tekrar…
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.880 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    17 Temmuz 2021 tarihinde eklendi
    “If Beale Street Could Talk”, senaryosunu James Baldwin’in aynı isimli romanından uyarlayarak yazan Barry Jenkins’in yönetmen koltuğunda oturduğu çok klasik bir Amerikan draması…

    Prömiyeri, 9 Eylül 2018’de Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 14 Aralık 2018 tarihinde vizyona giren filmin, 7.1/10 (44.794 oy) ve 3.6/5 (2.500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.6/10 (360 yorum) ve 87/100 (53 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları, 12 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek brüt 20,6 milyon dolarlık bir hasılat rakamına takılıp kalan gişesi kadar kafa karıştırıcı…

    O nedenle bizde, 3 kategoride Academy, 3 kategoride Golden Globes ve 2 kategoride de BAFTA adaylığı olan ancak sadece Regina King’in kazandığı “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorisindeki Academy ve Golden Globes ödülleriyle yetinmek zorunda kalan bu filmi, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

    Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:

    Karşımızdaki, normal koşullarda değil Regina King’e iki ödül kazandırması yukarıda saydığımız bir çuval ödüle aday dahi olması mümkün olmayan son derece sıradan bir film…

    Biliyoruz bu kısa tespit, özellikle de tespitin “son derece sıradan bir film” bölümü pek çok kişiyi kızdıracak ama maalesef durum bu…

    Bizim burada asıl anlayamadığımız şey, Regina King’e bu ödülleri veren Academy ve Golden Globes jüri üyelerinin daha sonra Emma Stone ile Rachel Weisz’in yüzlerine nasıl bakabildikleri…

    Zira bu filmle beraber “The Favourite” (2018) filmini de izlemiş olan herkes, ciddi bir “emek haksızlığı” (yoksa “emek hırsızlığı” mı demeliydik) yapıldığını hemen fark etmiştir…

    Artık adını haksızlık mı yoksa hırsızlık mı yahut arsızlık mı koyarsınız, jüri üyeleri muhtemelen yaptıkları bu işi de, “BlacKkKlansman” (2018), “Black Panther” (2018), “Bohemian Rhapsody” (2018) ve “Green Book“ (2018) gibi filmlerin hak ettiği ödüllere el koymanın daha büyük bir skandala neden olabileceğini bildikleri için, nasılsa Olivia Colman üzerinden bir ödül de “The Favourite” (2018) e verdik düşüncesiyle “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” kategorisine ince bir ayar çekerek yaptılar ve konuyu sessizce kapattılar…

    Hal böyle olunca da, insanın başta KiKi Layne ve Stephan James olmak üzere filmin oyuncu kadrosundaki diğer oyuncuların performansını değerlendiresi de gelmiyor…

    Bu hususta eklemek istediğimiz tek şey, bir görünüp bir yok olan Diego Luna ile Pedro Pascal’ın varlıklarıyla filme renk kattıkları konusundaki görüşümüz…

    Filmin hikâyesine de kısaca bir değinmek gerekirse, bunun için de daha önce “The Hate U Give” (2018) filmi için yazmış olduğumuz yorumdan bir bölümü hiç değiştirmeden olduğu gibi yeniden paylaşmakla yetineceğiz…

    Ki zaten bu alıntıdaki, “20th Century Fox” ve “32,2 milyon dolarlık bir gişe hasılatı” ibareleri dışında olan biten de neredeyse birebir aynı:

    “Karşımızdakinin, daha önce de onlarca defa filme çekilmiş bir konunun (hem de içine daha taze bir şey ilave edilmeden) 20th Century Fox’un mutfağındaki mikrodalga fırında hızlıca ısıtılarak yeniden izleyiciye servis edilmiş versiyonu olduğunu söylersek, sanıyoruz bu filme ilişkin yapılabilecek en gerçekçi tespitlerden birine ulaşmış oluruz…

    Ki aslında Fox gibi Hollywood stüdyolarınca finanse edilen bir filmde, alışıldık 'ırk' ve 'etnik kimlik' temelli ezberin dışına çıkılması da pek beklenilemezdi zaten…

    O yüzden, anlatılanları izlerken çok mu şaşırdık?

    Elbette, hayır…

    Varsayalım, bir 'indie'(bağımsız) yapımcı cesaret etti ve yüz elli yıllık bu hikâyenin yanında konuya bir de 'sınıfsal' bir bakış açısı getirdi…

    Muhtemelen o film, bir iki marjinal festival gösterimi dışında izleyiciye ulaşabileceği sinema salonu da bulamayacağı için uzay boşluğunda amaçsızca sürüklenen çöpler gibi internette dolanıp duracaktı…

    Yani nihayetinde 'The Hate U Give' de de, o bilindik siyah – beyaz mevzusu değişmediği için bu kez de 'ne şiş yanmış ne de kebap' tarzı bir görünümle beyazperdede arz-ı endam eyleyen bu filmde, böylelikle yine paçayı yırtmış ve 29.7 milyon dolarlık kısmı Amerika’da olmak üzere toplam da 32.2 milyon dolarlık bir gişeyle yapımcılarının kasasını doldurmuş...”

    İzninizle finali de, yine aynı filmin yorumundan (bu kez bir iki değişiklik ve ek içeren) bir başka alıntıyla yapacağız:

    Sonuç olarak, 119 dakikalık biraz uzun sayılabilecek süresine rağmen sıkılmadan izleyebildiğim (Emma Stone ile Rachel Weisz’in ödüllerinin de çalınmasına vesile olan) “aynı tas, aynı hamam” konulu bu film için puanımız 2,5 önerimiz ise, siz de aynı rahatlıkla “izleyebilirsiniz” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top