Hesabım
    İhtiras Tramvayı
    Ortalama puan
    4,2
    67 Puanlama
    İhtiras Tramvayı hakkında görüşlerin ?

    17 Kullanıcı yorumları

    5
    5 Eleştiri
    4
    11 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    14 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    Şu şahane repliği de es geçmemek gerek;'Stellaaaaaa!' :)
    beck31
    beck31

    Takipçi 1.383 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    6 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    İç sıkıntı krizlerine sokan filmdir bünyemi.Vivien Leigh in tarif edilemeksizin oynadığı karakter yetmiyormuş gibi çivi gibi bir Brando adeta bunaltıyor ruhunuzu.Unutulmaz bir başka klasik, seyretmeden geçmeyin.9/10
    kuzularynsessizli-i
    kuzularynsessizli-i

    Takipçi 804 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    15 Eylül 2009 tarihinde eklendi
    İhtiras Tramvayı, kadın erkek ilişkilerindeki çarpıklıkları ahlaki anlayışa ters düşen bir hayat felsefesini sorguluyor ve bunu da çok başarılı yapıyor'Filmi genel hatlarıyla beğendim ve mutlaka arşive koyulacak, izlenecek ve üzerinde tartışılacak bir film olduğunu düşünüyorum'İzlemeyenler bana göre büyük bir eksiklik içindedir'Hala önünüzde koca bir ömür varken ölmeden bu filmi izleyin derim?Marlon Brando hakkında düşündüklerim? Yüzyılın gelmiş geçmiş en büyük aktörü oynadığı her filmi güzelleştirip izletme başarısına sahip bana göre. Mimikleri, rol yeteneği oynadığı bir filmi o kadar izlenilir yapıyor ki bu büyük aktörü ayakta alkışlamak dan başka bir şey kalmıyor bize. Vivien Leigh hakkında düşündüklerim?Rüzgar Gibi Geçti filmindeki müthiş performansından yıllar sonra Blanche Dubois rolünü son anda kaparak filme ayrı bir tat katmış çok güzel ve yetenekli bir bayan? Rüzgar Gibi Geçti filmindeki hırslı çekici ve cesur bir kadından, çaresiz, bitkin ve yapayalnız bir kadına dönüşümü dikkatimi çekti muhteşemdi. Broadway'de Blance DuBois'i oynayan Jessica Tandy yerine prodüktörler tarafından tercih edilmiş iyi ki tercih edilmiş diyorum. Filmden notlar?1951 yılında Pulitzer Ödülü kazanmış Tennessee Williamsın aynı adlı oyunundan uyarlanmış bir Oscar Ödüllü filmi, filmin oyununu da yöneten Elia Kazan yönetmiş,Film yapılırken Brando için herhangi bir T ? shirt satın alınmış ve birkaç kere yıkanarak daraltılmıştır. Film, 1999 yılında Birleşik Devletler Kütüphane Kongresi tarafından ?kültürel olarak önemli? filmler arasında ilan edilmiş ve Ulusal Film Sicil Dairesi'nde korunmasına karar verilmiştir.Filmde görülen Perley Thomas marka tramvay New Orleans'ta hala hizmet vermektedirFilm müzikleri Hollywood'da zamanın en radikal yükseliş eğiliminde olan Alex North tarafından yapılmıştır. North, geleneksel tarzın yerine karakterlerin psikolojik hallerini yansıtan kısa tınılar yazmasıyla ünlenmiştir. En İyi Müzik Akademi Ödülü'ne aday gösterilen iki filminden biridir.Film çekimi sırasında Elia Kazan Vivien Leigh'in evinin bahçesinde David Niven, Marlon Brando ve Laurence Olivier'ın havuzda yüzdüğünü farketmiş. Olivier'le Brando'nun öpüştüklerini görmüş. ?Vivien'in yanına gitmek üzere geri döndüm. Eminim ne olduğunun farkındaydı ama görmemiş gibi davranıyordu. Ben de öyle yaptım. Bu olay hayatımda gördüğüm en kafa karıştırıcı manzaralardan biriydi.? diye bir demeç vermiş?Filmin oyunu ülkemizde de İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda gösterilmiştir?
    MojoRising
    MojoRising

    Takipçi 380 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    20 Temmuz 2011 tarihinde eklendi
    Sinema tarihinin belki de en önemli filmlerinden birisidir kanımca İhtiras Tramvayı. Filmle ilgili birçok önemli bilgi aşağıda arkadaşlar tarafından zaten verilmiş (bende bunlardan bazılarını paylaşacaktım, bunları okuyunca vazgeçtim) , ben ise filmle ve oyunculuklarla ilgili şahsi görüşümü belirteyim.
    Marlon Brando'nun bu filmdeki oyunculuğu sinema tarihinin en iyi performanslarından. Bu düzeye ulaşabilen 5-6 aktör vardır belki de en fazla. Bu kadar doğal bir ''kötü adam''ı sinema tarihinde düşündüm ve pek hatırlayamadım. Genelde kötü adamlar çok fazla hiddetli olur, bu kötü adam ise tam anlamıyla hayatın içinden çıkmış gibi. Gerektiğinde hiddetli, gerektiğinde yumuşak tavırlı ve ikiyüzlü. Sanırım bu oyunun yazarı Tennessee Williams'a teşekkür etmek lazım böyle sağlam karakterler ve metin ortaya çıkardığı için.
    ''Rahatsız'' seyirler :)
    erdemmarasli
    erdemmarasli

    Takipçi 130 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Mart 2009 tarihinde eklendi
    Arzu tramvayı olarak ülkemizde bilinen bir film. Film son derece kasvetli bir ortamda geçiyor. Yalnızlığına son vermeyi uman biraz nihilistik biraz entellektüel ama cazibesini yitirmek üzere olan bir kadının geçmişin çöplüğünden kurtulup yeni bir hayata atılmayı umarak hamile kızkardeşinin yanına gelmesi ile başlıyor. Tabi işler pek umduğu gibi gitmiyor, geçmişini silebilmek kolay değil. Kesinlikle izlenilmesi gereken bir film. Bilindiği üzere Rıhtımlar Üzerine Elia Kazanın başyapıtı kabul edilir. Benim kanaatim bu izlemeden karar vermeyin. Arşivimin kıymetli parçalarından olarak yerini aldı...
    nonself
    nonself

    Takipçi 27 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    11 Kasım 2006 tarihinde eklendi
    BlancheBlanche’ın (Vivien Leigh) masalsı, estetik bir güzelliği yaşamak istiyor olması onu masum kılıyor mu? Filmdeki kritik soru bu bence. Yani kahrolsun kaba sabalık, kahrolsun şiirsellikten, fanteziden, kibarlıktan yoksun tekdüze hayatlar! Yaşasın; oluş failleri, yeri ve sıhhati önem arz etmeyen aşk, letafet, romantiklik mi? Soruyu evirirsek, aşk için,hani hepimizin dilindeki bu büyülü sözcük için mübah olan nedir? Hele ki kıvılcım verilmeye çalışılan yasak bir aşksa?? Yani yasak aşkın önündeki duvarları kaldırmaya meyilli oluşumuza getirmek istiyorum lafı. Ancak bu konu filimle doğrusal olmadığı için şimdilik film üzerinden devam etmeye çalışalım: Filmde açık bir aşk anlatısı yok önce bunu söyleyelim. Ancak, baş kadın karakterin eve getirdiği hava, kardeşinin evindeki tavır ve figürleri mutedil bir kocayı baştan çıkarabilecek tondadır. Burası önemli. Masumiyeti, erotizm yaşanacak erkeğin, kendi kız kardeşinin kocası olmasında çekince görüp görmemesi ekseninde ele alalım. Bence Blanche için erkek yakışıklı olsun, eli ayağı düzgün olsun, ince ruhlu, romantik ve yıldızların üzerinde bir adam olsun da kim olursa olsundu. Çünkü Blanche sürekli yıldızların üzerinde. Hiç yerde göremezsiniz onu film boyunca. Hayalindeki kurgu için Kardeşi Stellayı (Kim Hunter) çar çabuk satabilecek durumdadır Blanche. Masalı örtecek ne varsa gizler, saklar. Geçmişini ve yüzünü sakladığı gibi. Yüzünü aydınlıktan saklıyor Blanche. Biliyor yaşlandığını. Eskisi kadar alımlı ve güzel olmadığını... Ancak Blanche’ın kendi yalanına kendisini inandırmış olması hastalık derecesinde (sonradan çıldırıya dönüşüyor oldukça hazin). Güçlü bir erotizm yaşamak istiyor, seksualite bu erotizmin peşinden gelse de olsundu gelmese de. Bu yüzden Mitch’in (Karl Malden) sağdan soldan aşırdığı bir iki cılız dans figüründen sonra Blanche�ı öpmeye kalkması ve Blanche’ın buna direnmesi sağlam bir anlatımdı. Ve filmi başarılı kılan ögelerden birisi de Elia Kazan’ın, diyalogları Blanche�ın zihninin tam tersi bir ev hali üzerine oturtmuş olmasıdır. Böylece Blanche’ın hayalperestliği gibi tekil bir anlatımdan kurtuluyor film. Blanche’ın hayalindeki dünya elbette güzel. Yani şiirsel, masalsı hayatlar, aşıklar, estetik bir yaşam kurgusu� Ancak bu hayalinin peşinden giderken gerek geçmiş yaşamında ve gerekse kardeşin Stellanın yanına geldiği andan itibaren toplumsal kuralları, kadın - erkek ilişkilerindeki müsaade ayraçlarına özen göstermediği için Blanche masum değildir demek istiyorum ancak dilim varmıyor; Stanley (Marlon Brando) gibi bir zorbanın, hoyratın iğrenç isteklerine alt olmuş ve bunu sineye çekmiş aynı zamanda toplumsal bakış açısının kurbanı alın yazılı bir kadın olarak tecavüzü gizlemiştir. Bu yüzden o masumdur demek istiyorum dilim varmıyor O hastadır diyebiliyorum. Blanche aşk şiiri satırlarında, geçmiş özlemlerinde, büyülü hayallerde yaşayan hasta bir kadındır. Stanley KowalskiKabalık timsali, yakıcı bakışlı, cool, duygusuz, arsız, çıkarcı, hoyrat, terbiyesiz... Stanley, Blanche’ı oldukça hayrete düşürmüştür. Çünkü Blanche’ın büyülü sözlerine, müzikal sunar gibi mimiklerine, figürlerine kanmamış erkek yok gibidir. Stanley şamar gibi iner yüzüne. Arsız ve fırsatçıdır. Estetikten şundan bundan anlamaz, eşyaları süzer, onların pahasıyla ilgilenir. Blanche’ların problemli arsa vesair meselesinden çıkar elde etmeye çalışmaktadır. Aşağılık bir adamdır Stanley. Fiziksel çekiciliğini de kullanmaktan çekinmez. Devamlı bir farkındalık halindedir. Pis, itici de bir zekası vardır. Şeytani bir zeka. Blanche’in geçmişiyle ilgili kurduğu düzeneği dakikasında ters yüz etmiş, fosa çıkarmıştır. Stanley kumarın, eğlencenin, paranın, heva ve hevesin peşinde bir adamdır. Zevk, estetik, gönül, sevgi, saygı... Ona çok uzak kelimelerdir. Karısına vurduktan sonraki pişmanlık gösterileri ve aslında yüreğinde gizil bir aşk, karısına karşı masum çocuksu bir sevgi beslediğine işaret eden nedameti koca bir yalandır. Yalan! İnanmayın sakın. Karısının yani cariyesinin, hizmetçisinin onu terk etmesinden korkmaktadır sadece.StellaStella; ilkel (kadınsı öze en yakın), ortodoks bir ev kadınını temsil eder. Ve belirtmeliyim ki filmdeki rolü ve yeri ikincil sayılsa da bence sinematoğrafik olarak çok daha başarılı bir anlatıya ve konuya sahiptir Stella rolü. Stanley’nin karısıdır. Kahır çeker, her gün ayyaş ağırlar, kumar masalarına meze hazırlar, güneşli bir hayatı yoktur Stellanın ama bundan çok fazla şikayetçi değildir. İçten olup olmadığını bile anlayamadığı bir sarılma yetmektedir Ona.İlkel ve sıradan oluşuyla (olumlu bir anlam yüklüyorum bu kelimelere ben) bir kanat altında güvende olma iç güdüsünü en zor şartlarda bile dışa vurabilen bir kadındır Stella. Bu iç güdü iyi iyi olmasına da, şiddeti her daim sineye çekmek gibi mazoşist bir takıntıyı da yanında getirmekte. Yediği dayaktan çok kısa bir süre sonra Stanley’nin sahte eriyişleri karşısında, çıktığı üst komşudan geri dönmesi, kocasına sarılması bu garip takıntıya örnektir. Stanley’i 'kocası' olduğu için sevi
    gordeslideniro
    gordeslideniro

    Takipçi 130 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    8 Temmuz 2009 tarihinde eklendi
    İhtiras Tramvayı kadın-erkek ilişkilerindeki çarpıklıkları etik anlayışına ters düşen bir yaşam felsefesini sorgulamaktadır. Geçmişin rüzgarıyla savrulduğu bir durakta, gerçeklerin uzağında bir anlık molanın tadına varmaktan ibarettir aslında her şey. Gitmek ve gidip bulduklarıyla yetinmek ya da kalmak ve acıyı, kederi zerresine kadar yudumlayıp var olabilmek arasında gidip gelen iki tercihin yol ayrımında bir gelgittir yaşam. Kavşaklardan bir ihtiras tramvayı kalkar; bir de yaşamın kendisi? Kurgu ile gerçek arasındaki ezeli koşutluk, yeri ve zamanı geldiğinde yine bir kavşakta buluşur; fakat bu kez bir hesaplaşmanın zamanı da gelmiştir.. Oyunculuklar, konu, kurgu herşeyiyle mükemmel bir film mutlaka kendinizden birşeyler bulacaksınız. Sinemayı seviyorum:)))
    kadir503
    kadir503

    Takipçi 329 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Eylül 2007 tarihinde eklendi
    İstanbul doğumlu ünlü yönetmen Elia Kazan'ın bilindiği üzere fetiş oyuncusudur Marlon Brando. Brando ile ilk çalışması olan ve çekildiği 1951 yılında sinema dünyasına büyük bir ilgi uyandırmış bir yapıt ?A Streetcar Named Desire?. Bu filmle bu unutulmaz ikilinin de devri başlamıştır. 'Stella! Hey, Stella!'Film, Tennese William'ın aynı adlı eserinden senaryolaştırıldı. Bir tiyatro uyarlaması olduğu için, tek mekan diyebileceğimiz bir mekanda geçiyor. Filmin büyük bir bölümü oturdukları apartman dairesinde geçiyor. ?A Streed Named Desire? kadın-erkek ilişkileri üzerine yapılmış en anlamlı ve en etkileyici filmler arasında halen yerini korumakta. Kaba saba biri olan Stanley ile her şeye rağmen mutlu bir evlilik geçiren Stella'ın ve kocasının mutluluğu tuhaf kardeşi Blanche'in onları ziyaret etmesiyle bozulur. Filmi tam olarak kavrayabilmemiz açısından, filmdeki karakterleri tanımamız çok önemli bir yer tutuyor. Elia Kazan, gerçi onları bize çok iyi bir şekilde tasvir ediyor. Stanley ile Blanche'in ilk karşılaşmalarında Stanley'nin ne kadar zeki ve çekici biri olduğunu anlıyoruz. Blanche'in ise şiir gibi konuşan romantik biri olduğunu anlıyoruz. Başta ilişkileri hiç de fena gitmeyen aile, Blanche'ın prenses edasındaki istekleri ve Mitch ile olan ilişkisi ailenin huzurunu kaçırmaya yetiyor. Ayrıca Blanche'ın ortaya çıkan kirli geçmişi de tüm aile için bir felakete dönüşüyor. Blanche'in kardeşi Stella başlarda kocasının ve ablasının arasında kalsa da daha sonra neyse ki ablasının hayal aleminde yaşadığını anlıyor. Ablası deli dolu olsa da Stella'nın Stanley'nin kabalığını anlamasını ve kocası tarafından ezilmesini kabullenmemesini sağlıyor. Zira finalde de bunun etkisini görüyoruz. Tek mekan diyebileceğimiz bir mekanda geçen bir film için ?Arzu Tramvayı? fazlaca akıcı. Bunda oyuncuların payı da çok fazla. Marlon Brando'nun kendisini tüm dünyaya tanıttı film, oyuncunun kariyeri açısından bir dönüm noktası niteliğinde. Özellikle diyaloglarda ve Stanley'nin sinirlendiği sahnelerde Brando harika canlandırmış karakterini. Ayrıca kamera önünde Brando'nun rahatlığı da onun ne kadar büyük bir oyuncu ?Rüzgar Gibi Geçti'nin yıldızı Vivien Leigh deli dolu, hayalperest abla Blanche rolünü Leigh'te yakışır bir şekilde canlandırıyor ve ikinci Oscar'ını da bu filmle alıyor. Yan rollerdeki oyuncularda baş roldekiler kadar başarılı bir oyunculuk sergilemişler. Kim Hunter, filmde en fazla değişime uğrayan Stella karakterini başarıyla canlandırmış ve diğer yardımcı oyuncu Karl Malden gibi ilk Oscar'ının sahibi olmuş. Marlon Brando'nun dışındaki tüm oyuncuların ödülü alıp Brando'nun almaması da şaşırtıcı bir olay olarak, sinemaseverlerin akıllarında yer edinmişti.?A Streetcar Named Desire? Elia Kazan ile ileride birlikte birçok başyapıta imza atacak olan Marlon Brando'nun ilk buluşması niteliğinde, çarpıcı bir aile dramı. Birçok sinemasever gibi filmin bendeki yeri bir başkadır.
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    1 Aralık 2016 tarihinde eklendi
    10 üzerinden 10 izleyin izlettirin
    İhtiras Tramvayı (1951) Hani saatin gerçek zaman olmayıp elimize bırakılmış sonsuzluktan bir parça olduğu ve hiçbirimizin onunla ne yapması gerektiğini bilmediği anlar yok mu? Yönetmenliğini Elia Kazan üstlenirken oyuncu kadrosunda Marlon Brando, Vivien Leigh, Karl Malden, Kim Hunter ve Rudy Bond gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Dram türlerini barındırıyor.. Konusuna gelecek olursak, İngilizce öğretmeni olan Blanche DuBois okulda bir öğrencisini baştan çıkardığı için okuldan atılır.. Yaşı ilerlemesine rağmen kendini güzel bulan Blanche kız kardeşi Stellanın yanına taşınır ve böylelikle hayatında yeni bir sayfa açmayı düşünür.. Kız kardeşi Stella hamiledir ve kocası Stanley oldukça kaba ve şiddet yanlısıdır.. Blanche evde Stanley bu davranışlarından dolayı ile bir türlü anlaşamaz.. Ve kadın bu durum karşısında kendini psikolojik olarak git gide bir çıkmaza doğru sürüklemiş olur.. Film Tennessee Williams aynı adlı oyunundan beyazperdeye oscarlı yönetmen Elia Kazan tarafından aktarılmıştır ayrıca oyununuda yönetmen hemen hemen aynı kadro ile çekmiştir.. Sadece başrol oyuncusu Vivien Leigh değişikliğine gidilmiştir.. Kariyerinde iki Oscar kazanan yönetmen bu filminde olduğu gibi bir çok filmi ilede oscara En İyi Yönetmen dalında adaylığı bulunuyor..

    Yönetmen Elia Kazan filmlerinin çoğunu izledim.. Rıhtımlar Üzerinde ve Viva Zapata filmlerinde de bu filmde olduğu gibi başrolde efsane oyuncu Marlon Brando ile çalışmış ve Marlon Brando bu film dahil oynadığı filmlerinde Oscara En İyi Erkek Oyuncu dalında aday olmuş bu üç filmden sadece Rıhtımlar Üzerindeki film ile Oscarı kazanmıştır.. Bence diğer iki filmde olduğu gibi Stanley Kowalski karakteri ile de seyirciye unutulmaz bir karakter armağan etmiş ve performansı ile hafızalara kazınmıştır.. Marlon Brando kariyerinde çıkış yaptığı film olarak gösterilir ve yönetmen ile ilk ortaklığı bu filmdir.. Ayrıca yönetmenin izlediğim bir diğer unutulmaz klasiği ise 1955 yapımı başrolde genç yaşta aramızdan ayrılan James Dean oynadığı Cennetin Doğusu filmini de klasik severlere öneririm. Kısaca yönetmenin yapmış olduğu her film kaliteli ve izlemeye değer olarak değerlendirebilirim.. Bu film ile 12 dalda oscara aday olmuş Marlon Brando hariç üç oyuncu önemli Oscar heykelciğini kazanmıştır.. Bunlardan Blanche karakterini canlandıran Vivien Leigh Oscar verilmeseydi gerçekten Oscar ayıbı olurdu..1939 yapımı Rüzgar Gibi Geçti filminden tanıdığım ve o film ilede oscara uzanan oyuncu bu filmdeki sorunlu bir kadını inanılmaz gerçekçi bir şekilde canlandırmış ve performansı ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü sonuna kadar hak ederek kazanmıştır..

    Film tiyatro atmosferindeki çekimleriyle ince bir işçilikten geçirilmiş replikleri ile daha çok oyuncuları karakterlerini ön plana çıkaran bir dram izleyeceksiniz.. Bu tarz filmlerden herhangi bir hareket bekleyenler hayal kırıklığına uğrar.. Tek mekanda geçen bir film konu bir evde geçiyor 3-4 kişi arasında geçiyor tek mekanda ilerleyen konuları sevmeyenler zaten uzak dursun.. Yani çoğu seyirciye hitap etmez sıkılma gibi bir durum söz konusu filmin sonunu zor getirebilirsiniz.. Tabi psikolojik etkili bir film olduğu için filmden bir an olsun kopamadım insana izlerken sıkıntı veriyor.. Vivien Leigh kadın oynamış konuşmaları ne kadar uzayıpta gitse oturur izlerdim.. Gerçekçi bir film izledim her şeyden önce sinemanın önemli filmlerinden biri olduğunu düşünüyorum.. Hayatın içinden karakterler psikolojik yönden rahatsız edici bir film izleyeceğinize emin olabilirsiniz.. Filmin İmdb Puanı: 8.0 ve İmdb Top 250 Listesinde mevcut olan film kendine 225. sırada yer bulmaktadır.. Marlon Brando hayranlarına ve klasik severlere son zamanlarda izlediğim bu etkileyici psikolojik yönü ağır basan filmi tavsiye eder iyi seyirler dilerim
    basakbilgi
    basakbilgi

    Takipçi 354 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Nisan 2007 tarihinde eklendi
    Film olarak çok güzel durmuş oyundur. Aşmıştır, bitirmiştir.
    Rebelheart
    Rebelheart

    Takipçi 68 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    21 Ocak 2006 tarihinde eklendi
    Bu senaryonun ilk versiyonu ve tüm versiyonların en iyisi olan bir film,iki müthiş oyuncu;Marlon Brando&Vivien Leigh.....Sinemadan önce tiyatrolarda sergilenen bu öykü defalarca istenmiş,izlenmiş,ünü tüm kesimlere yayılmış olan bu yapıt,(tabii Marlon Brando ilk tiyatro versiyonunda baş kahramanı Stenley Kowalski),halk tarafından film olarak istenmiştir.
    Eskiden Beri
    Eskiden Beri

    Takipçi 23 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    7 Temmuz 2011 tarihinde eklendi
    Stella; ilkel (kadınsı öze en yakın), ortodoks bir ev kadınını temsil eder. Ve belirtmeliyim ki filmdeki rolü ve yeri ikincil sayılsa da bence sinematoğrafik olarak çok daha başarılı bir anlatıya ve konuya sahiptir Stella rolü. Stanley'nin karısıdır. Kahır çeker, her gün ayyaş ağırlar, kumar masalarına meze hazırlar, güneşli bir hayatı yoktur Stellanın ama bundan çok fazla şikayetçi değildir. İçten olup olmadığını bile anlayamadığı bir sarılma yetmektedir Ona.İlkel ve sıradan oluşuyla (olumlu bir anlam yüklüyorum bu kelimelere ben) bir kanat altında güvende olma iç güdüsünü en zor şartlarda bile dışa vurabilen bir kadındır Stella. Bu iç güdü iyi iyi olmasına da, şiddeti her daim sineye çekmek gibi mazoşist bir takıntıyı da yanında getirmekte. Yediği dayaktan çok kısa bir süre sonra Stanley'nin sahte eriyişleri karşısında, çıktığı üst komşudan geri dönmesi, kocasına sarılması bu garip takıntıya örnektir. Stanley'i "kocası" olduğu için seviyor. Sabırlı, saf, iyi niyetli, ablasına olan sevgisiyle kocası arasında sıkışıp kalıyor. Ablası Blanche'ın hareketlerini devamlı yadırgamakla yetiniyor, başka bir olumsuz hali yakıştırmak istemiyor ablasına. Sözün kısası Stella?nın çevresindekilere olan sevgisi deforme olmamış, doğallığını koruyan bir sevgidir. Ve Onun bu saflığı hem kocası ve hem de ablası tarafından ayrı ayrı şekillerde suistimal edilmiştir.
    gizlibahce-2
    gizlibahce-2

    66 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    6 Şubat 2009 tarihinde eklendi
    Vivien Leigh müthiş oynamış. marlon brando zaten... ama başyapıt falan değil bence. 8...
    lazarus666
    lazarus666

    22 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    3 Mayıs 2006 tarihinde eklendi
    marlon brando ve vivien leigh gerçekten de filme damgalarını vurmuşlar ama;stella rolündeki Kim Hunter'ı da unutmamak gerek.ablası ile kocası arasında kalan kişinin durumunu çok iyi yansıtmış kanımca.
    ayrıca erkek egemenliği karşısındaki kadın uysallığı ve şefkati tam anlamıyla kanımca bizim toplumumuz için biçilmiş kaftan.maço marlon brando,kaprisli ve sorunlu baldız ve bunlar arasında dengeyi kurmaya çalışan olgun,şefkatli ve bir o kadar da güçlü kişilik olarak masum ve kırılgan stella.kanımca mükemmel bir hikaye örgüsü oldukça mütavazi biçimle birleşince böyle güzel bir film çıkıyor ortaya.
    erdemceliker
    erdemceliker

    113 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    21 Ocak 2006 tarihinde eklendi
    Dünya Sinema Tarihinin Gelmiş Geçmiş En Büyük Aktörü "Marlon Brando"nun ilk ciddi deneyiminde Efsane olmasını sağlayan filmdir...

    Brando da teşekkürünü filmi efsaneleştirerek yapmıştır...

    Ne zaman izlesem "1950"lerde yaşamak ve bu filmi sinemada seyretmek istiyorum...

    Tek Cümle: "İhtiras Tramvayı" olmayan bir ArşiV Arşiv değildir...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top