Hesabım
    22 July
    Ortalama puan
    3,0
    5 Puanlama
    22 July hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.889 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    28 Ağustos 2021 tarihinde eklendi
    “22 July”, yönetmen koltuğunda “The Bourne Supremacy” (2004), “United 93” (2006) “The Bourne Ultimatum” (2007), “Captain Phillips” (2013) ve “Jason Bourne” (2016) gibi filmlere de imza atmış olan 4 BAFTA ödüllü Paul Greengrass’ın oturduğu biyografik bir drama…

    Filmin senaryosunu da aslında bir savaş muhabiri olan Norveçli gazeteci ve yazar Åsne Seierstad’ın " One of Us: The Story of a Massacre in Norway — and Its Aftermath" isimli, 22 Temmuz 2011 günü Norveç’te yaşanmış olan trajik bir terör saldırısının ve sonrasındaki mahkeme sürecinin anlatıldığı romanından (2013) uyarlamak suretiyle yine bizzat Paul Greengrass yazmış…

    Prömiyeri, 5 Eylül 2018 tarihinde Venedik Film Festivalinde yapılan ve 10 Ekim 2018 tarihinde Netflix tarafından yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, 6.7/10 (1.893 oy) ve 4.2/5 (147 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.1/10 (68 yorum) ve 69/100 (26 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, yetersiz miktardaki izleyici oyuna rağmen hiç de fena olmayan bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

    Gelin isterseniz, gerçekte ne olup bittiğini anlayabilmek için, 20 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmiş olan bu Netflix filmine, gelin isterseniz, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım…

    Filmin oyuncu kadrosu denilince de bu hususta ilk dikkat çeken şey, kadrodaki oyuncuların tamamının Norveçli olması… Bize göre bu, yönetmen Paul Greengrass’ın film için aldığı en yerinde kararlardan biri olmuş…

    Zira böylelikle hem daha az maliyetli hem de ülke vatandaşı olmaları nedeniyle filmde anlatılan olayları zamanında bire bir yaşamış ve dolayısıyla canlandırdıkları karakterlerle empati de kurabilecek olan oyuncularla çalışılma fırsatı da elde edilmiş…

    Bu kadro için söylenilebilecek bir başka şey de kadrodaki oyuncuların büyük bir kısmının oldukça genç ve deneyimsiz olması…

    Evet, doğru…

    Ancak şunu da gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki, bu durum film için kesinlikle bir handikap oluşturmadığı gibi tam tersine filmin yer yer bir belgesel havasına bürünmesine de neden olmuş…

    İşin teknik kısmına gelince…

    Greengrass burada da mümkün olduğunca uluslararası film projelerinde de görev almış yerel kaynaklardan yararlanmaya çalışmış…

    Örneğin filmografilerinde, “Downsizing” (2017) ve “The Snowman” (2017) bulunan görüntü yönetmeni Pål Ulvik Rokseth ile yine “The Snowman” (2017) bulunan prodüksiyon tasarımcısı Liv Ask ve “Harry Potter and the Half-Blood Prince” (2009), “Ex Machina” (2014) ve “Downsizing” (2017) bulunan prodüksiyon yönetmeni Per Henry Borch gibi…

    Ancak aynı Greengrass, “Argo” (2012) ve “The Imitation Game” (2014) gibi önemli filmlerde de editörlük yapan Academy ödüllü William Goldenberg ile “Everest” (2015), “Mission: Impossible - Rogue Nation” (2015), “Inferno” (2016) ve “Life” (2017) gibi filmlerinde sanal efektlerinde mührü bulunan Maxwell Alexander tarzındaki Hollywood stüdyolarının maharetli cambazlarını da yanından hiç eksik etmemiş…

    Filmin hikâyesine ve işlenme biçimine de şöyle kısaca bir bakacak olursak, neo – Nazi Anders Behring Breivik’in kişiliği ve gerçekleştirdiği kitlesel katliam özelinde, bütün dünyada tehlikeli bir biçimde yükselmekte olan ırkçılık ve milliyetçilik konularında son derece önemli mesajların verildiğini görürüz…

    Hikâyede, artık bir Norveç vatandaşı olan "mülteci" Lara Rachid karakterinin ön plana çıkartılması veya Anders Behring Breivik’in gelir dağılımındaki adaletsizliğin, işsizliğin ve diğer toplumsal problemlerin sorumluları olarak “seçkin” ve “Marxist” olarak nitelediği ancak aslında hepsi birer orta halli (ama eğitimli ve kültürel olarak da donanımlı) olan aileler ve çocukları ile onların mültecileri düşman olarak kabul etmeyen görüşleri de dâhil tüm düşüncelerini suçlaması hiç de tesadüfi değil…

    Yani bu film anlayana, sadece 22 Temmuz 2011’de Norveç’te yaşanan bir katliamı anlatmaz… Yapılmak istenen şey bizce, yaklaşmakta olan deprem ve sonrasında herkesi yutup yok edecek olan tsunamiye son bir kez daha dikkat çekmektir...

    Sonuç olarak, büyük bir ilgiyle izlediğimiz ders niteliğindeki bu film için puanımız 3,5 önerimiz ise “mutlaka izlenmeli” şeklinde olacak…

    İyi seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 12 Ekim 2018 günü saat 02.05’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top