Hesabım
    Kurt Saati
    Ortalama puan
    3,0
    1 Puanlama
    Kurt Saati hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.886 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    24 Ekim 2021 tarihinde eklendi
    “The Wolf Hour”, senaryosunu da yazan Alistair Banks Griffin’in yönetmen koltuğunda oturduğu gerilim yüklü bir drama…

    Dünya prömiyeri, 26 Ocak 2019’da Sundance Film Festivalinin “Next” bölümünde yapılan ve 6 Aralık 2019 tarihinde Amerika’da vizyona girmesi planlanan filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…

    O nedenle bizde, Spike Lee’nin de “Summer of Sam” (1999) filmi için seçtiği zaman dilimine denk düşen 1977 yılının yaz aylarının New York’un da bir apartman dairesinde yaşanılan olayların anlatıldığı bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…

    Bunun için de, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

    Bu bağlamda da işe; eğer, “Bırakın büyük bütçeli gereksiz ‘şatafat’ zırvalarını, bize iyi bir hikâyenin sağlam oyunculuklarla eşleştirilerek kurgulandığı ‘göz nuru’ filmler de yeter” diyenlerdenseniz karşımızdakinin, tam da size göre bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

    İsterseniz önceliği hikâyeye verelim:

    Griffin filmde, Bronx’da birlikte yaşadığı (ancak onlarla iletişime geçmek yerine olan biteni filmle aynı adı taşıyan radyo programından öğrenmeye çalışarak uzaktan göz ucuyla süzdüğü) çevreden oldukça farklı bir kültürel ve sosyal kodlara sahip olan (beyaz) bir kadının “penceresinden”, devletin kontrolü dışındaki bir bölgede yaşananların hikâyesini anlatmış…

    Bunu yaparken de, oldukça sert ve sarsıcı bir anlatım dili kullanmış…

    Öyle ki, siz de izlerken filmi, başrol karakteri June Leigh gibi hiç gece olmasın, olunca da bir an önce gün aydınlasın da rahatlayalım diye kasıyorsunuz kendinizi…

    Zira apartmanın bulunduğu bölgede geceler karabasandan farksız bir yapıya bürünüyor… İşin en kötüsü de, devleti temsil eden polisin durumu…

    Bu noktada, “Ne olmuş polise?” biçiminde bir soru sorabilirsiniz…

    Fakat elbette, “spoiler” vermemeyi ilke edinmiş olan tarzımız gereği bu soruyu da, Amerika’daki devlet aygıtında yaşanan “çürümeyi” kendi gözlerinizle görebilmeniz için yine biz yanıtlamayacak ve size bırakacağız...

    Şimdi de gelin, biraz da Naomi Watts’a bakalım:

    Bize göre bu film onun, “Mulholland Dr.” (2001), “21 Grams” (2003) ve “Lo imposible / The Impossible” (2012) sonrasındaki en iyi performanslarından birini sergilediği ender filmlerden biri…

    Ki, zaten filmin 99 dakikalık süresinin neredeyse yüzde doksanlık bölümünü de, iki cam arasına sıkışıp kalmış olan ve umarsızca vızıldayarak uçan bir sinek gibi sığındığı tek göz odalık dairesinde, pencere ile kapı arasında mekik dokuyarak yapayalnız oynamış…

    Yalnız Naomi Watts’ın en büyük talihsizliği, filmin Alistair Banks Griffin gibi yeni yetme bir yönetmen tarafından bir indie olarak çekilmiş olması… Yoksa bu roldeki performansı onun da, 9 Şubat 2020 Pazar akşamı, Hollywood Dolby Tiyatro’da yapılacak olan Academy Ödülleri töreninde “En İyi Kadın Oyuncusu” kategorisinde aday olarak yarışması için fazlasıyla yeterde artardı bile…

    Bitirmeden, en karanlık sahnelerde dahi sıkıştığı daracık (ve klostrofobik) apartman dairesi içinde bulanık ve kendini tekrar eden tek bir kare bile çekmeden pırıl pırıl bir iş çıkartan görüntü yönetmeni Katar (Doha) doğumlu Khalid Mohtaseb’i de kutlamamız gerektiğini düşünüyoruz…

    Aynen Mohtaseb’in bu görüntülerine anlam ve derinlik kazandıran müzikleri için Danny Bensi ile Saunder Jurriaans’ı da ayrıca kutlamamız gerektiği gibi…

    Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

    İlk önerimize gelince:

    O hakkımızı da bu kez; “Light of My Life” (2019) filminin yorumunda yazdıklarımızın bir kısmını (bir kez daha) tekrarlamış olmak pahasına, nitelikli film izlemeyi alışkanlık haline getirmiş sinemasever dostlara, “Amerikan sinemasının Alistair Banks Griffin, Jeff Nichols, Casey Affleck, Joel Edgerton, Paul Dano, Olivia Wilde ve benzerleri gibi iyi işler yapmaya çalışan yeni nesil yönetmenlerinin filmlerini de izleme listelerinize eklemeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak istiyoruz…

    Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,

    Son iki not:
    1. Spike Lee’nin “Summer of Sam” (1999) filmindeki hikâyesi, İtalyanların yoğun olduğu Kuzeydoğu Bronx’da geçerken bu filmde ana mekân olarak Afrika kökenli Amerikalıların ağırlıkta olduğu Güney Bronx tercih edilmiştir…

    2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 24 Kasım 2019 günü saat 02.28’de yazılarak paylaşılmıştır...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top