Endangered Species eleştirileri

Senaryosunu da, filmde Zoe karakterini canlandıran kızı Isabel Bassett ile beraber yazan "trans" sinemacı M.J. Bassett'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Endangered Species”, kaçak avcılık sebebiyle nesli tehlike altında olan türlere ve yaşanan bu vahşete dikkat çekmek amacıyla, birbirlerinden kopuk üyelere sahip "kendini beğenmiş" bir Amerikan ailesinin merkeze alınarak kurgulandığı bir drama olarak geliyor karşımıza...

Gördüğümüz kadarıyla filmin, bütçesi gibi oyuncu kalitesi de oldukça zayıf...

Sanki hep birlikte bir Afrika gezisine çıkmış bir amatör grup gibiler...

Tabii hal böyle olunca da; televizyonlarda, gündüz saatlerinde yahut da gecenin bir yarısından sonra yayınlanan "bas izle, sonra da unut" tarzı TV filmlerini anımsatan tatsız tuzsuz bir şey çıkıvermiş ortaya...

Yine de gelin isterseniz daha yakından bakalım filmimize...

ABD'li petrol devi Exxon şirketinin yöneticilerinden Jack Halsey'in (Philip Winchester) kendisi çok hevesli olmasa da, karısı Lauren (Rebecca Romijn) ve eşcinsel oğlu Noah (Michael Johnston) ile üvey kızı Zoe'nin baskısıyla, yanlarına Zoe'nin erkek arkadaşı Billy Mason'ı da (Chris Fisher) alarak, özel bir uçak ile tatil için Kenya'ya uçarlar...

İndiklerinde, içerideki bir köşede oturmakta olan Mitch Hanover'dan (Jerry O'Connell) duydukları, yakalanan kaçak avcıların kurşuna dizildiği hikayesi, karşılaşacakları birinci şok olacaktır...

Kendilerine tahsis edilen ve kliması çalışmayan eski model Toyota marka safari minibüsü ve hava limanı ile konaklayacakları tatil köyü arasındaki toprak ise bunun ikincisidir...

Neyse ki, bungalovlar çok da kötü değildir...

Sabah erken kalkılarak neşeyle kahvaltı yapılır...

Sırada doğa ile iç içe olacakları safari var...

Fakat iş yerindeki sıkıntıları nedeniyle Jack, maddi kısıtlamaya giderek turdaki ekstraları iptal etmek zorunda kaldığı için merakla beklenen bu safariye ne yazık ki, kılavuzsuz ve korumasız çıkacaklardır...

Üstelik de girişten itibaren bütün safari sahası kurallarını ihlal ede ede...

Elbette bunun bir karşılığı olacaktır...

Özellikle de manuel vites deneyimi olmayan Noah direksiyona geçince...

Ve karşılaştıkları bir gergedanın daha yakından fotoğrafını çekmek isteyen Lauren sayesinde, yavrusunu koruma güdüsüyle hareket eden bu gergedanın saldırısına uğrayıverirler...

Bunun üzerine minibüsleri yan yatarak devrilirken, Jack bacağından yaralanır...

Telefon sinyali bulunmadığı için yardımsız da kalmışlardır artık...

Ancak en kötüsü bunlardan hiç birisi değildir...

Zira devrilmenin etkisiyle diyabet hastası olan Lauren'in insülin şırıngası kırıldığı gibi çevreci takıldığı için plastik yerine cam şişe tercih eden Zoe yüzünden susuz da kalmışlardır, uçsuz bucaksız çöl ve orman karışımı safari sahasının ortasında...

Ve komaya girerek ölmeden önce Lauren'in şimdi tam, sekiz saati bulunmaktadır...

O da ne?

Etraflarını bir de bir sırtlan sürüsü sarmasın mı...

Bu durumda yapacakları iki şeyden ilki devrilmiş vaziyetteki minibüsün içine sığınarak, birilerinin kendilerini bulmasını beklemek diğeri de Noah ile Billy'nin telefon sinyali bulup yardım çağırmak amacıyla yola koyulmalarıdır...

Dakika 41...

Geride, kimsenin karşılaşmak istemeyeceği sürprizlerle dolu bir 60 dakika daha sizleri bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,