Aracı eleştirileri

Senaryosunu da, yurttaşı Lars Saabye Christensen'in "Sluk" (2012) isimli romanından uyarlayarak kaleme alan Norveçli sinemacı Bent Hamer'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Middle Man"; içinde bulunduğumuz...

Ama...

Açık yüreklilikle, bir türlü itiraf etme cesaretine yeltenemediğimiz "çürümüşlüğün", "kara mizah (dark comedy)" tarzda anlatıldığı...

İlgi çekici bir drama olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekildiği her halinden belli olan; Almanya, Kanada ve Norveç ortak yapımı bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Issız sokaklarından süzülen gecenin karanlığını, petrol rafinerilerinin bacalarından çıkan alevlerin aydınlattığı...

Ve...

Bahçesindeki göndere asılı ABD bayrağı, yarıya indirilmiş olan...

Kurgusal Karmack kasabasının Belediye Binası'nın bekleme salonundaki iskemlelerden birinde oturmuş vaziyetteki Frank Farrelli (Pål Sverre Hagen); kasabada sıklıkla yaşanan kazaları, halka bildirme görevini üstlenecek "Aracı" pozisyonuna ilişkin iş görüşmesi için içeriye çağrılmayı beklemektedir...

***

Nihayet...

Sabırsızlıkla beklenen o an gelir...

Eskiden demiryolu şirketinde çalışan ve kasabadaki istasyon kapandığından bu yana da işsiz olan Frank...

Papaz Nielsen (Nicolas Bro), Şerif (Paul Gross) ve Doktor'dan (Don McKellar) oluşan bir komisyon tarafından mülakata alınır...

***

Hayat felsefesini, "Her şeyi olduğu gibi kabullenmek ve olacaklara hazırlıklı olmak" biçiminde açıklayan Frank'e; kasabada meydana gelen, bu kadar çok kazanın neden olduğu sorusunun yöneltilmesinin yanı sıra...

İnsanlara, kötü haberler verme konusundaki deneyimi de gündeme getirilir...

***

İlk sorunun yanıtını, metaforlarla dolu yuvarlak laflarla geçiştiren Frank...

Kötü haber verme konusundaki becerisine de...

Evlerinin çatısındaki oluğu tamir ederken merdivenden, çimlerin üzerinde durmakta olan tırpanın üstüne...

Tepe üstü düşerek ölen babasına ilişkin bilgiyi annesine (Nina Andresen Borud) verişini...

Örnek olarak gösterir...

***

Neyse...

Sıra, mülakat sonucunu bekleme aşamasına gelmiş olmasına karşın...

Artık nereden estiyse...

İyice umutlanmış ve bunu erkenden de kutlamaya karar vermiş olan Frank; Bill'in (Jim Stark) kasap dükkanına uğrayarak, parası o kadarına yettiği için...

Bir adet yarım biftek satın alır...

***

Zaten...

Komisyonun elinde, bir başka ciddi aday da bulunmadığı için...

İki aylık deneme süresiyle, iş Frank'in olacaktır...

***

Derken...

İşinin ilk gününde Belediye Binası'na...

Tamirci Steve Miller'ın (Rossif Sutherland) akaryakıt istasyonundan, veresiye olarak aldığı küçük bir bidon benzini deposuna aktardığı...

Şerif'in rengini beğenmediği emektar otomobille gelen Frank...

İlk göreve de, onunla birlikte çıkacağı gibi...

***

Onun yönlendireceği ve kendisini...

Askerden dönen oğulları Jimmy'i büyük bir sevinçle...

Şarkılar mırıldanarak bekleyen karısı Barbara Stout'un (Sheila McCarthy) karşılayacağı terzi John Stout'a (Bill Lake) uğrayarak, ölçülerini aldıracağı siyah bir takım elbise sipariş edecektir...

***

Ölçüleri alınır alınmaz...

Kötü haberi Frank...

Dışarıdaki aracının içinde kendisini bekleyen Şerif'ten alır...

***

Şöyle ki...

Aşırı sürat sebebiyle, yağan yağmurun da kayganlaştırdığı yolda direksiyon hakimiyetini kaybeden Stout'ların oğlu Jimmy; kasabanın girişindeki tabelanın bulunduğu bölgede, nehre uçarak hayatını kaybetmiştir...

***

Bunun üzerine...

Şerif ile Frank, beraberce Stout'ların terzihanesine yöneliverirler...

Plana göre, haberi Şerif verirken...

Olan biteni geriden izleyen Frank'de, deneyim kazanmış olacaktır...

***

Aslına bakılırsa...

Ziyadesiyle üzülen Frank adına, öyle de olur...

Ama...

Gizlilik yemini etmiş olması nedeniyle, gün içinde yaşadıklarından annesine...

Ve...

Hatta...

Halkın vergileriyle, masraflarını belediyenin ödeyeceği; mavi otomobilini griye boyatacağı Steve'e dahi bahsetmez...

***

Ertesi sabah....

Griye boyanmış gıcır gıcır arabasıyla, Belediye Binası'ndaki işyerine gelen Frank; kendisini karşılayan sekreteri Blenda Johnson (Tuva Novotny) tarafından, yeni dikilmiş elbisesi ile matbaadan gönderilmiş kartvizitinin de hazır olduğu çalışma odasına yerleştirilir...

***

Ki ilerleyen günlerde...

Bu Blenda, Frank'in müstakbel sevgilisi de olacaktır aynı zamanda...

***

Bu arada...

Kazalardan sonra ortaya çıkan...

Kan, dışkı, uzuv parçacıkları vs. gibi tüm pislikleri temizlemek amacıyla kendi temizlik şirketini kurmuş ve tipik bir serseri olan Bob Spencer'ı da (Trond Fausa) yanında istihdam eden Arthur Clintstone (Aksel Hennie)...

Artık kasaba komisyonundaki Frank'den...

Desteğini, kendisinden esirgememesini ister...

***

İster istemesine de...

Asıl desteğe ihtiyacı olan...

Sanki Frank'in kendisiymiş gibi de durmaktadır...

***

Zira...

Haftalardır Karmack'da kaza olmamıştır ve bunun devam ederek sürmesi halinde de, Frank'in işsiz kalması...

Son derece olası görünmektedir...

***

Çok geçmez...

Yakın dostu da olan Steve ile evlerinde, annesinin hazırladığı akşam yemeğini yiyen Frank...

Sıklıkla takılarak demlendikleri tanıdık bir bara geçer...

***

Ve...

Meydana gelen anlamsız bir tartışma sebebiyle de Steve...

Bob Spencer'ın suratına vurduğu bir yumruk neticesinde, yere düşerken; kafasını müzik dolabına da çarpmak suretiyle komaya girerek, çağrılan ambulans sayesinde hastaneye kaldırılacaktır...

***

Hastanedeki doktorun (Quatis Tarkington) verdiği bilgiden anladığımız kadarıyla, bitkisel hayata girecek olan Steve'in...

Artık normale dönmesi, asla mümkün olamayacaktır...

***

Böyle olunca da...

İş başa düşecek ve Steve'in babası Martin Miller'a da (Kenneth Welsh) bu kötü haberi, Frank vermek mecburiyetinde kalacak...

Yetmeyecek...

Onu hastanede, solunum cihazına bağlı olarak yatmakta olan oğlunun yanına da götürecektir...

Dakika 37...

***

Girişte de vurgu yaptığımız "çürümenin", "kokuşmaya" dönüşeceği...

Oyuncu kadrosunun yapısı yüzünden de...

Değişik aksanlardaki İngilizcenin konuşulmaya devam edeceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ardı ardına gelen ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran, 58 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,