Hesabım
    Koş Saklan Dövüş
    Ortalama puan
    3,1
    4 Puanlama
    Koş Saklan Dövüş hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.886 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    3 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    Ne yazık ki yorumumuza:

    “Die Hard” (1988) ve “Elephant” dan (2003) ciddi esintiler taşıyan senaryosunu da yazan Kyle Rankin’in yönetmen koltuğunda oturduğu “Run Hide Fight” ın, “izlemeseniz de olur” denilen filmlerden biri olduğunu belirterek başlamak zorunda kaldığımızı söylemek istiyoruz…

    Zira eminiz sizlerde; “Karısının ofis partisinin başlamasını beklerken teröristlerin binanın kontrolünü ele geçirmesi üzerine gizlice kaçarak teröristlere karşı koyan John McClane (Bruce Willis) deneyimli bir polis dedektifiydi, peki ya on yedi yaşındaki lise öğrencisi çelimsiz Zoe (Isabel May) ne iş” diyeceksiniz en azından…

    İsterseniz gelin kadrosu oldukça amatör genç TV dizisi oyuncularından oluşturulan bu düşük bütçeli filme biraz daha bakalım…

    Başına, saç dökülmesine sebep olan kemoterapi izlerini gizlemek amacıyla taktığı bandanası nedeniyle kanserden öldüğünü tahmin ettiğimiz annesi Jennifer’ın (Radha Mitchell) kaybının yol açtığı sıkıntılarla mücadele eden Zoe’nin, babası Todd Hull (Thomas Jane) ile de arası biraz limonidir…

    Sabah sabah yine birbirlerini iğnelerlerken baba kız, okula her zaman savaş deneyimli emekli asker olan babasının hâkî renkli ceketiyle giden Zoe’yi almak üzere neredeyse tek samimi arkadaşı olan Lewis Washington (Olly Sholotan) gelir…

    Okula doğru giderlerken içinde Roy Moake’nin de (CG Lewis) bulunduğu bir araç arkalarına yapışmak suretiyle taciz ederek onları yolun dışına atar ve dururlar…

    Tam da bu esnada Zoe, Chris Jelick’in (Britton Sear) Tristan Voy’un (Eli Brown) beyaz minibüsünden aldığı metal bir kovayı araziye itinayla yerleştirdiğini fark eder…

    Annesinin ardından kafasını bir türlü toparlayamayan Zoe’nin öğretmenleri ile de arası pek iyi değildir…

    Örneğin kimya öğretmeni Bayan Crawford (Barbara Crampton) ondan daha katılımcı olması hususunda talepkârdır…

    Edebiyat dersinde ise Zoe, Marcel Proust’un “The Sweet Cheat Gone”ını okuyarak tanıtan Bay Coombs’u (Tom Williamson) dinlemek yerine dersliğin penceresinden dışarıda yükselmekte olan dumanları takip etmektedir…

    Fakat bir anlam veremez…

    Neyse…

    Zaten öğlen paydosu ve dolayısıyla da yemek saatidir de…

    Nihayetinde bütün öğrenciler gibi Zoe’de yemekhaneye geçerek Lewis’in bulunduğu masada karşısına oturur…

    Oturur oturmasına da…

    Yıl sonu balosuna gidip gitmeme hususunda tartışırlarken, Zoe’nin üzerine Lewis’in elinin çarpması neticesinde bir miktar içecek dökülür…

    Ehh, bu durumda Zoe temizlenmek üzere yemekhanenin bir köşesindeki lavaboların da bulunduğu tuvalete geçer…

    İşte o esnada, Zoe ve Lewis’in okula giderken gördükleri beyaz minibüs, cam çerçeve dinlemeden yemekhaneye dalıverir…

    Artık liderliğini gözü dönmüş Tristan Voy’un yaptığı elleri silahlı Kip Quade (Cyrus Arnold) ile Chris ve Anna Jelick (Catherine Davis) kardeşlerin terör estirme vakitleri gelip çatmıştır…

    Henüz filmde dakikalar yirmiyi gösteriyor…

    Geride dörtlü çete ile Zoe’nin köşe kapmaca oynayacakları zorlu bir seksen dokuz dakikalık bir bölüm daha mevcut…

    Ki, bize göre de filmdeki tek önemli mesaj, sanki marifetmiş gibi sürmekte olan rehineli terör eylemlerinde canlı yayın yaparak aslında güvenlik güçleri ile terör mağdurlarının hareketlerini deşifre eden medyaya yönelik olarak yapılan dokundurmaydı…

    Uyarımıza aldırmadan izleyecek olanlara keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top