Hesabım
    Sansür
    Ortalama puan
    3,0
    7 Puanlama
    Sansür hakkında görüşlerin ?

    2 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    0 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    1 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.873 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    20 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da Anthony Fletcher ile birlikte yazan Prano Bailey-Bond'un yönetmen koltuğunda oturduğu "Censor", "sansür" olgusunun; tek bir karesinde dahi tebessüm edemeyeceğiniz "kara mizah" tarzı "ironi" de içeren gizemli bir korku hikayesi aracılığı ile ele alınarak, masaya yatırıldığı son derece başarılı bir "bağımsız (indie)" film olarak geliyor karşımıza...

    Öyle ki, son derece düşük bir bütçeyle çekilmiş olmasına karşın, "kült kategorisine" şimdiden girmiş olan bu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi denemesinde dikkatleri üzerinde toplayan Bailey-Bond, Variety'nin 2021'deki "İzlenmesi Gereken Yönetmen" listesinin merkezine oturuvermiş...

    Hani zaten 2018 yılında da Screen International dergisince "Star of Tomorrow / Yarının Yıldızı" olarak ilan edilmişti aynı Bailey-Bond...

    Gelin isterseniz "Nasty" (2015) isimli kısa filminde de, esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolan babasını araştırırken kendini VHS korku dünyasında bulan on iki yaşındaki Dough'ın macerasını işleyen Bailey-Bond'un çok ses getiren bu filmine biraz daha yakından bakalım...

    Sözünü ettiğimiz kısa filmdeki gibi yine "Demir Leydi" lakaplı Margaret Thatcher'ın kabinesinin iktidarda olduğu 1980'li yılların İngiltere'sindeyiz...

    Hadi oldu olacak; @pranobaileybond un kendi twitter hesabından, aynen filmin Türkiye'deki vizyonuna ve 01 Ekim 2021 tarihinde TBMM'nin açılması ile gündeme gelecek olan sosyal medya kısıtlamalarına ilişkin olarak, adeta "isyan edercesine" İngilizce yazdığımız tweet de olduğu gibi @Film4'ün yazdıklarını da retweet ederek paylaştığı, görüntülü bir söyleşideki bilgi bağlamında, tam nokta atışı ile 1985 yılında olduğumuzu söyleyelim ve başlayalım...

    Filmimizin kahramanı, şiddet barındıran içeriklerin kesilmesi veya tamamen yasaklanmasını önerme konusundaki katılığı nedeniyle çalışma arkadaşlarınca "Küçük Bayan Mükemmel" olarak tanımlanan Enid Baines (Niamh Algar) olup kendisi, merdiven altında kurgulanarak çoğu gizlice pazarlanan VHS videolara yönelik "Video Nasty" tartışmalarının zirvede olduğu günlerde, İngiliz Film Sınıflandırma Kurulunda iş kolik bir sansürcü olarak görev yapmaktadır...

    Bu arada ebeveynlerinden aldığı davet üzerine bir restoranda onlarla birlikte olduğu bir akşam yemeğinde Enid'in yedi yaşındaki kız kardeşi Nina'nın (Amelie Child Villiers), uzun yıllar önce (5 Eylül 1965) ortadan kaybolduğunu öğreniriz...

    Ki, annesi Valerie (Felicity Montagu) ile babası George (Andrew Havill) kızlarının öldüğünü düşünerek resmi bir ölüm belgesi düzenletirlerken Enid, Nina'nın öylece kaybolduğuna ve halen de bulunamadığına inanmaktadır...

    Yani Enid'e göre Nina bir yerlerde yaşamaya devam etmektedir...

    Derken bir gün; Enid ile iş arkadaşı Sanderson (Nicholas Burns), tabloid bir gazete tarafından, yasaklamadıkları bir film gerekçesiyle, söz konusu filmden kopyalanmış bir cinayete yol açmakla itham edilirler...

    Aslında daha sonra katilin bırakın izlemeyi, bu filmden haberdar dahi olmadığı anlaşılacaktır ya...

    Neyse...

    Aynı günlerde çalıştığı ofiste patronu Fraser'ı (Vincent Franklin) ziyaret eden yapımcı Doug Smart (Michael Smiley) ile tanışan Enid, onun da hararetle tavsiye ettiği yönetmen Frederick North'un (Adrian Schiller) filmlerinden biri olan "Don't Go in the Church / Kiliseye Gitme" yi bir diğer sansürcü Perkins (Danny Lee Wynter) ile beraber izlediğinde kendisine, kız kardeşinin kaybolduğu günü anımsatan korkunç görüntüler ile karşılaşır...

    İşte o andan itibaren de Enid, Nina'nın kayboluşuna dair suçluluk duygusunu derinden hissettiren Frederick North hakkında derin arşiv araştırmalarına başlamasının yanı sıra North'un el altından gizlice satılmakta olan filmlerinin de peşine düşmüştür...

    Dakika 40...

    Geride, izlediği videodaki Alice Lee (Sophia La Porta) adlı oyuncuyu kız kardeşi zanneden Enid'in gerçeklik ile yanılsama arasında gidip gelen hastalıklı ruh halinin genellikle 35mm lik kamera ile resmedildiği 44 dakikalık oldukça kanlı bir bölüm daha mevcut...

    Sanıyoruz, içerikleri kısıtlama yahut da tamamen engelleme kriterlerinin, temsil ettiği toplumsal gruplara göre şekillenecek olan sansür kurumu ile o kurumda görev yapan insanların yapısının gözler önüne serildiği bu film, sosyal medyaya da sansürün söz konusu olduğu ülkemizde de yeterince ses getirecektir...

    Bitirmeden baş roldeki Niamh Algar'ın, şahane bir performans sergilediğini de belirtmiş olalım...

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Dünya prömiyeri 21 Ocak 2021 tarihinde Sundance Film Festivalinde yapılan "Censor"un, Uluslararası İstanbul Film Festivalinde aday olarak yarıştığı "Altın Lale" ödülünü, "Madalena" ya (2021) kaptırdığını belirtmiş olalım...
    Taha Yıldırım
    Taha Yıldırım

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    7 Ocak 2022 tarihinde eklendi
    ben böyle filmin anasını avradını... yaklaşık 1 saat 45 dakikamı boşa harcadım bunun yerine tyt matematik çalışabilirdim kimseye önermiyorum
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top