Senaryosunu...
Mark Bacci'nin kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Catherine Hardwicke'nin oturmakta olduğu "Prisoner's Daughter"; aşağıda isimlerini sıralayacağımız...
Yakın ilişki halindeki ana karakterler arasındaki gerilim dozunun, giderek artıp...
Damgasını da vurmaya devam edeceği, çok da beğenmediğimizi...
Gönül rahatlığıyla ifade edebileceğimiz, "sıradan" ve bir o kadar da "yetersiz" bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
14 Eylül 2022 tarihindeki dünya prömiyeri, Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapılan bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Mahkum olarak yatmak da olduğu hapishanenin doktorunun (Steven Littles) ifadesine göre...
Dördüncü evredeki pankreas kanserinin, karaciğer ve böbreklerine de sıçramış durumdaki Max'in (Brian Cox) önünde...
Her ne kadar o kendini, ziyadesiyle iyi hissetse de...
En fazla dört veya beş aylık bir ömrü bulunmakta...
***
Öte yandan da...
Max'in kızı Maxine (Kate Beckinsale) ise...
Las Vegas'taki, ebeveynlerine ait aile evinde...
Gece gündüz demeksizin, birden çok iş de çalışarak 12 yaşındaki, ilaçlarının parasını güç bela denkleştirebildiği, epilepsi hastası oğlu Ezra (Christopher Convery) ile birlik de...
Hayatın zorluklarıyla baş etmeye uğraşmak da...
***
Ama...
Uyuşturucu müptelası, eski kocası Tyler'ın (Tyson Ritter) saldırgan tavırları nedeniyle...
Müdürü Tom (Mark Oliver Everett) tarafından, garson olarak görev yaptığı restorandaki işinden...
Atılmaktan da kurtulamamaktadır...
***
Derken...
Yıllardır gösterdiği iyi hal ve sağlığındaki olumsuz gidişat sebebiyle...
Şartlı Tahliye Kuruluyla da görüşüp onaylarını alan, hapishanenin müdürü Joseph (Jon Huertas) Max'e...
Kızı Maxine'in de kabul etmesi şartıyla...
Cezasının kalanını...
Ev hapsi biçiminde, tamamlayabileceğini bildirirken...
***
Müdür yardımcısı Adams'ın (Angel Parker), telefonla arayarak acilen çağırdığı Maxine'de...
Hiçbir suçunun bulunmamasına karşın...
Okuldaki zorba çocuklarca dövülen Ezra'nın siciline de...
Bu kavganın işleneceği belirtilir...
***
Çok geçmez...
Hapishanenin müdüründen aldığı cesaretle...
Aradan...
Görüşülüp konuşulmamış, 12 yıllık bir süre geçmesine rağmen telefona sarılan Max...
Kendisine yakın davranmak yerine, konuşmayı hızlıca sonlandıracak olan Maxine'i arar...
***
Fakat...
Parasızlıktan iyice bunalan Maxine...
Kendi yiyecek içecek ve diğer giderlerine dair ödemeleri bizzat karşılamasının yanı sıra...
Düzenli olarak kendisine, kira da ödemesi ve babası şeklinde değil de...
Amcası olarak davranması koşuluyla babası Max'in...
Yaşamının geride kalanını, kendisi ve oğlu Ezra ile beraber geçirmesine...
İzin vermek mecburiyetinde kalır...
***
Ardından da...
Ayağına takılan elektronik kelepçe ile de Max...
Polislerce götürülüp evinde, Maxine'e teslim edilir...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalarız...
Dakika 20...
***
Usta oyuncu Brian Cox'un...
Performansı hatırına izlenebilen filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ters köşe sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,