Cinayete Davet eleştirileri

Senaryosunu...

Gérard Miller'ın orijinal hikayesinden uyarlayarak Brian O'Donnell'ın kaleme aldığı...

Ve yönetmen koltuğunda da...

Stephen Shimek'in oturmakta olduğu "Invitation To A Murder"; gizemini sonuna kadar korumasının yanı sıra...

Bir yerden itibaren izleyicisine...

"Bunu kim yaptı?" sualini de sorduran, gerilim yüklü bir drama olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz...

Büyükçe bir kısmı, kapalı tek bir mekanda çekilen bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

(Aksansız olduğu apaçık ortada olan ve kendisi konuşurken, istisnasız her bir kelimesi dahi...

Tartışmaya gerek bırakmaksızın...

Söz konusu dile vakıf bireylerce, ziyadesiyle net bir biçimde anlaşılan "mükemmel" İngilizcesi ile Mischa Barton'ın canlandırdığı) Miranda Green...

Özellikle de Agatha Christie'nin yazdığı polisiye romanlarındaki Dedektif Poirot karakterine tutkuyla bağlı bir çiçekçi...

Ve Annette'in (Rae Gray) işlettiği kitabevinin...

Bilhassa da Agatha Christie'nin, nadir bulunan eski nüsha ve yeni çıkan romanlarının baskılarının takibindeki...

Sıkı bir müşterisi de olup...

***

İşte yine bu bağlamdaki bir iş gününün ardından...

Dükkanını kapatıp...

Kiracılarından biri olarak yaşadığı pansiyona döndüğünde...

Binanın koridorunda karşılaştığı ev sahibi Bayan Cavendish (Liz Pazik) kendisine...

Kibar bir beyefendinin gün içinde bıraktığı...

Mühürle kapatılmış bir mektup zarfını takdim edecek...

***

Ve...

Odasına geçip zarfı açtığında da...


"Bayan Green, sizi, Bay Lewis Findley (Alex Hyde-White) ile önümüzdeki hafta sonu boyunca Abbott Adası'na gelip, seyirciler huzurunda sohbet etmeniz için içtenlikle davet ederiz... Her şey yerinde açıklanacak, lütfen buna göre hazırlanın...

Seyahatinizle ilgili konaklama bilgilerini de, ekte bulabilirsiniz..."


Şeklindeki...

Ünlü milyarder Lord Findley'den...

Oldukça garip ve sır dolu bir davet alacak...

***

Merak içeren tarzı gereği...

Bu daveti geri çevirmeyen Miranda...

Yolculuk yapacağı trene bindiğinde...

Kendilerine tahsis edilen kompartımanda...

Amerikalı gazeteci Donald Walker (Chris Browning), avukat Lawrence Kane (Seamus Dever), Dr. Phillip Armstrong (Giles Matthey), Carmen Blanco (Bianca A. Santos) ve Lu Wang (Grace Lynn Kung) isimli...

Beş konukla daha tanışacak...

***

Ki...

Miranda'ya göre aslında...

Toplamda beş kişi olmaları gerekirken...

Her nasılsa...

Sayı şaşmış ve böylelikle de altıya çıkmış...

***

Olmasına ilaveten...

Lord Findley'in yardımcılarından Gordon'un (James Urbaniak) nezaretinde yapılan...

Bir deniz yolculuğu sonrasında...

Adadaki malikaneye vardıklarında kendilerini...

Malikane çalışanlarından Sean (Alex Hyde-White) ile Katherine (Amy Sloan) karşılamış...

***

Ama...

Kötü hava koşulları nedeniyle uçağı havalanamayan Lord kendilerine ancak...

Ertesi gün katılabileceği ortaya çıkmıştır...

***

Neyse...

Sohbet edilerek...

Herkesin birbirini daha yakından tanıdığı bir ortam ve akşam yemeğinin nihayetinde...

Odalara geçildiğinde...

Küçük bir elektrik kesintisinin beraberinde...

Bir kadın çığlığı da işitilmiş olsa da...

***

Odalarından fırlayan misafirleri sakinleştiren Gordon...

Kendilerini, yeniden odalarına gönderir...

***

Çok geçmez...

Gün ışıdığında...

Ana karadaki şartların değişmemesi sebebiyle...

Lord'un yine adaya gelemeyeceği öğrenilir...

***

Ve...

Yürüyüşe çıkan konuklardan Lawrence Kane...

Lord'un çalışma odasındaki masanın üzerindeki "Katar" adlı Tamil bıçağıyla...

Öldürülmüş bir vaziyette bulunurken...

***

Aynı esnada...

Malikanenin korusundaki ahşap bir kulübede bulunan kafeslerdeki...

Beş canlı tavşandan...

Birisi de eksilmiştir...

***

Fakat...

Geleneksel üslubumuz gereği...

"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...

Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...

Burada noktalayacağız...

Dakika 40...

***

Miranda'nın...

Hayranlık duyduğu Dedektif Poirot misali devreye girerek, tüm düğümleri teker teker çözeceği filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; peşi peşine gelen çok sayıdaki ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran, 52 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,