En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacıgil
Takipçi
2.322 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
16 Ekim 2024 tarihinde eklendi
Senaryosunu da kaleme alan Coralie Fargeat'ın yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Substance"; Los Angeles Sinema Okulu standartları çerçevesinde değerlendirdiğimizde...
Korkunun, "Psikolojik (Psychological)" ve "Gore/Splatter" alt kategorilerindeki...
Gizemini uzunca bir süre koruyan...
Korku gerilim tarzındaki bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 19 Mayıs 2024 tarihindeki dünya prömiyeri...
Cannes Film Festivali'nde yapılan ve Fargeat'a orada, "En İyi Senaryo" kategorisindeki ödülü de kazandıran bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Bir zamanların ünlü bir Hollywood yıldızı da olan Elisabeth Sparkle (Demi Moore)...
Kadın izleyicilere yönelik olarak yıllardır TV ekranlarına gelen "Sparkle Your Life with Elisabeth" isimli aerobik programının sunuculuğundan...
Hem de 50. yaşına girdiği doğum gününde...
İlerlemiş yaşını gerekçe göstermek suretiyle...
"İnsanlara istediklerini vermeliyim ve insanlar hep yeni bir şeyler ister..." diyen...
Yapımcı Harvey (Dennis Quaid) tarafından işine son verilerek kovulmak üzeredir...
***
İşte bu iyice kararmış ruh haliyle...
Otomobiliyle evine dönmekte olan Elisabeth'in dikkati...
Kendisinin yer aldığı bir diş macunu reklamının...
Asılı olduğu billboardtan indirildiğini gördüğünde tamamen dağılacak...
Ve böylelikle de...
Bir trafik kazasına karışacak...
***
Ancak...
Tek bir çizik dahi almadığı için kontrollerini yapan doktorca (Tom Morton)...
Kendisiyle ilgilenen erkek hemşire (Robin Greer) cebine...
Üzerinde...
"Hayatımı değiştirdi..." yazılı bir kağıda sarılı...
"Cevher (The Substance)" isimli seruma ait reklam içerikli bir flash belleği yerleştirecektir...
***
Eve varır varmaz...
Söz konusu belleği...
Panel olarak kullanacağı TV'ye taktığında...
"Hiç kendinizin daha iyi bir versiyonunu düşündünüz mü?
Daha genç... Daha güzel... Daha mükemmel...
Tek bir enjeksiyon DNA'nızın kilidini açar...
Ve yeni bir hücre bölünmesi başlatılır ki...
Bu da...
Kendinizin başka bir versiyonunu yaratacaktır...
Cevher budur...
Sen matrixsin... Her şey senden geliyor... Her şey sensin...
Bu sadece kendinizin daha iyi bir versiyonu...
Tek yapmanız gereken paylaşmak... Biri için bir hafta, diğeri için bir hafta...
Her biri yedi günlük mükemmel bir denge...
Unutmaman gereken tek şey... Siz... Birsiniz... Kendinizden kaçamazsınız..."
Şeklindeki bir bilgilendirmeyle karşılaşır...
***
Ardından da...
Belleği çöp kutusuna atan Elisabeth soluğu...
Döndüğünde...
Kusacak kadar içeceği bir barda alırken...
***
Çöplükten çıkarttığı belleğin arkasındaki telefon numarasını arayarak...
Adresine teslimini isteyeceği Cevher'den...
Sipariş etmeyi de ihmal etmez...
***
Neyse...
Ertesi sabah Elisabeth gazeteleri karıştırırken gözüne...
Cuma günü stüdyoda görüşülmek üzere...
18-30 yaş aralığındaki...
Genç, canlı ve yüksek enerjili yeni Elisabeth Sparkle adayları arandığına dair bir ilan iliştiğinde...
Tam neşesi iyice kaçmış ve huzuru bozulmuşken...
***
Cevher'den gönderilen bir posta...
Anında imdadına yetişecektir...
***
Zira...
Gideceği adresten alacağı...
Bellektekine benzer talimatları da içeren paketteki serumu kullanmak suretiyle...
Sue (Margaret Qualley) adını vereceği kendi genç versiyonunu yaratarak...
Cuma günü yapılacak seçmelere katılabilecek...
***
Ve hatta...
Yılların Elisabeth'e kazandırdığı birikim sayesinde Sue...
Harvey'in yeni yıldızı da olacaktır...
Dakika 41...
***
Fakat...
Mutlu ve mesut bir usulde başlayan yeni dönemin...
Makyajların mükemmel ötesi bir beceriyle kullanılacağı geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; gerek Elisabeth ve gerekse de Sue karakterlerinin başına...
Cevher'in beklenmeyen yan etkileri sebebiyle...
Pişmiş tavuğun başına gelenlerden beterinin geleceği, ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran...
100 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Anlatmak istediğini çok uçlarda anlatıyor film. Çok abartılı sahneler, ama belki ilgi çekmesi için gerekli bu durum. Çok kanlı sahneleri izleyemedim. Ama kesinlikle etkileyici bir film.
Bu sene en beğendiğim filmlerden biri bu film oldu. Esasında Hollywood'da bir kaç senede bir bu konuda bir film yapılır. Kadınlar ve güzellik algısı gerçekten bitmeyecek bir konu. Aklıma gelen güzel ilk örnek, ölüm kadına yakışır. Tabi o film komedi filmiydi, bu film daha ciddi sert bir film. Ama birbirlerine çok benziyorlar. Demi Moore bu role tam oturmuş. Ama yerine onlarca başka kadın da oynayabilirdi. Örneğin Sharon Stone veya Cameron Diaz falan da bu role çok yakışırdı. Filme yakışacak bu tarz onlarca kadın oyuncu olması da, filmin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
çok enterasan yapım çok övüldüğü için izledim çoğu yerde midem bulandı çok iğrenç sahneleri var ama bence oyunculuk senaryo başarılı buldum kadın güzellik gençlik spoiler: uğruna bildiğin yüzüklerin efendisindeki golluma dönüştü genç güzel hali bitmiş halini öldürdü ama bir bütün olduğu için o sert darbeleri genç halinide mahvetti tedavi baştan başlatınca canavara dönüştü yeni bedeni ne kadar yapımı beğensemde midemi kaldırdığı için bu filmi tekrar izleyeceğimi sanmıyorum böyle tarz filmlerden pek hoşlanmıyorum emma stone yeni çıkan yapımında iğrenç değil tabiki o filmi yarıda bırakmıştım bunu sonuna kadar izledim 10/7.7
Filmi genel olarak beğendim. Hikayenin gerçek dışı olması pek rahatsız etmiyor. Kadın bedeni üzerinden derdini çok iyi anlatıyor. Bazen yok ya bir karakter bu kadar da salak olamaz kendi sonunu hazırlıyor diye düşündüm. Ama hayatta ki örneklerle karşılaştırınca haksız olduğumu anladım. Filmin hikayesi gerçekçi değil ama karakterleri son derece gerçek. İnsanların büyük bir çoğunluğu böyle, sonunu düşünmeden kısa süreli zevkleri için her şeyi feda edebiliyor.
Zaman acımasız, su gibi akıp geçiyor ve durdurmak veya geriye almak imkânsız. Bent kursan önüne ne olur, başka bir yol bulur. İşte film bunun cevabını arıyor veya veriyor. Film arşivi çok olanlar bu filme benzer pek çok yapım izlemişlerdir. (Kendimden bir örnek verirsem, başrollerini Bruce Willis, Goldie Hawn ve Meryl Streep’in paylaştığı 1992 yapımı ‘’Ölüm Kadına Yakışır’’ adlı komedi filmi var mesela. ) Bu film ise farklı ve enteresan bir bakış açısıyla aynı hastalığın konusunu işliyor. Nü sahneler ile Demi Moore ve Margaret Qualley’in arzu endam ettikleri yapım, bu değişik yaklaşımı ve kara mizah anlatımı ile bir yere kadar ilginç bir film dedirtmeyi başarıyor. Ancak finalini, 80’lere özgü bir figür ile metaforun dibine vurarak yapınca, bütün ciddiyetini ve ilginçliğini çöpe atıyor. Ciddiye alınacak oyunculuk ise Dennis Quaid’e ait bence. Gerçi Moore 2025 Golden Globes’de Komedi/Müzikal dalında en iyi kadın oyuncu ödülünü almış, ancak bence abartılacak bir rol biçmiyor. Cannes’de de en iyi senaryo ödülünü kapmış. Muhtemelen, hak ettiğini düşünmemekle beraber, Oscar amca da bir şeyler verecektir.
Sanırım filmin anlatmak istedikleri klişesine girmeme gerek yok. Yorumlarda herkes hali hazırda filmin bir alt metni olduğunu hatta bu metni de gözümüze gözümüze soktuklarını söylemiş ki öyleydi. Ancak bir şeyleri öğrenmek, fark etmek veya kavramak için böylesi bir görselliğe ihtiyaç var mıydı, tartışılır.
Günümüz dünyasında kadınlara biçilen en önemli kalifiye güzellik ve estetik olmaya başladı, tamam bunun farkındayız. Hatta kadınlar sadece bedenleri üzerinden para kazanacakları mesleklere teşvik edilmeye başladı. Aslında bu tarihin birçok döneminde zaten karşımıza çıkan bir durumdu. Kralın hizmetkar kadınlarından biri olmakla, sosyal medyada birçok erkeğin şehvet noktası olmak arasında çok bir fark yok. Doğal olarak kadınlar üzerinde hiç olmadığı kadar estetik bir kaygı oluşmuş durumda ki bunun Batı'da (klasik maneviyat eksikliği) çok daha derin olduğu da su götürmez bir gerçek.
Film gerçekten çok geriyor, arkada çalan müzikler ve sahne geçişleri bu gerginliği epey pekiştiriyor. Filmin hatırı sayılır bir kısmı da kadın vücudu ve danslarla geçiyor. Son senelerde gördüğümüz çekim teknikleri de gözü yormuyor değil. Kıpkırmızı, bembeyaz odalar, göz yoran ışıklandırmalar, oyuncunun ağzına giren kamera açıları, yapay mimikler vs.
Şu konudaki eleştirilere de biraz çekimser kalıyorum. Birçoğu filmin çok yüzeysel işlendiği ve tamamen tek bir konuya odaklandığından bahsetmiş. Evet, durum tam olarak böyle, filmin başından sonuna kadar neredeyse tek bir olay örgüsü var ve senaryo katiyen dallandırılmamış. Bu da filmi doğal olarak yapay ve sığ göstermiş ancak ben burada belki de senaristin hali hazırda insanın en yüzeysel unsurundan bahsederken kasti olarak bir yüzeysellik tercih ettiğini de düşünmedim değil.
Şöyle düşünün, filmin bana kalırsa esas hitap kitlesi 25 yaş altı olduğunu ele alırsak, bu kitleye mesajı hiç uzatmadan, direkt olarak vermek ve belki de abartılı anlatım kullanarak bu anlam pekiştirmek istenilmiş olabilir ki kuvvetle muhtemel de böyle, zaten filmin son yarım saatinin anormallik seviyesi başka şekilde ifade edilemezdi. Bu noktada da filmin son yarım saatini meşru kılıp, kılmamak arasında gidip geliyorum. Ama eninde sonunda izlediğim şeyden çok keyif almadığım düşüncesi ile filme dair sanırım verebileceğim maksimum puan 5 dolaylarında oluyor. 18 yaşlarında genç bir kız olarak izlesem bence vereceğim puan en az 7 dolaylarında olurdu. Burada hitap kitlesi de devreye giriyor.
Ancak yine de son yarım saat gerçekten çok yorucuydu. Arkadaki düşünce ne olursa olsun bence izleyen herkesi bir noktada filme dair olumsuz yargılara itmiş olabilir. Film son yarım saat harici düşünüldüğünde bir gömlek daha üstte kalıyordu ancak abartılı anlatım sanki gereğinden uzun tutulmuş. E bir de ister istemez hassas mideli arkadaşların epey can sıkıcı dakikalar geçirmesine de sebebiyet vermiş.
Bu, 2 yıldan uzun süredir katılmaya çalıştığım ancak dolandırıcıların benden birkaç kez para aldığı yeni dünya düzenine, İlluminati'ye nasıl katıldığımla ilgili tanıklığımdır. Uzun zamandır İlluminati'ye katılmak istiyordum ancak dolandırıcılar bu yılın başlarında Lord Felix Morgan ile çevrimiçi görüşene kadar paramı almaya devam ettiler. Kendisiyle iletişime geçtim ve her şeyi anlattım ve kullanılan kaydı önerdi ve başlamam için büyük üye için ödeme yaptım ve Dünya Düzeni'ne kabul edildim ve kabulüm tamamlandıktan sonra 1.000.000 ABD doları tutarında bir miktar aldım. Çok mutluyum! Ve Lord Felix Morgan'ın iyi çalışmalarını yaymaya söz veriyorum. Bugün yeni dünya düzeni İlluminati'ye katılmakla ilgileniyorsanız, bugün Lord Felix Morgan ile iletişime geçin, her zaman arzuladığınız İlluminati'ye üye olmak için en iyi şansınız o. Lord Felix Morgan ile iletişime geçin E-posta: Illuminatiofficial565@gmail.com veya WhatsApp +2348055459757
Film gereğinden uzun başlarda sıra dışı konusuyla ilgi çekiyor zamanın insanları nasıl yıprattığını anlatıyor biraz bilim kurgu filim ..filmin sonu çok şaçma sapan final olmuş hiç beklemediğim beğenmediğim Şekilde bitiyor izlenebilir ama para verip sinemada izlemem Tavsiye eder miyim bilim kurgu sevenler zamanı bol olanlara olabilir
spoiler: Film eski bir Hollywood yıldızı olan ve şu sıralarda dans programı yapan Elizabeth Sparkle'ın yaşlanması üzerine yerine genç bir yetenek arayan şirketin onu kovmasıyla başlıyor,sonrasında geçirdiği kaza ile birlikte hastanede kontroller sırasında genç bir hemşirenin dedikleri üzerine cebinde bulduğu flash bellek ile hayatı tamamen değişiyor film BodyHorror olarak geçiyor tamamen de öyle zaten. Rahatsız edici sahneleri var. Bazı sahneler fazla kanlı ve olduğu gibi çıplak. Biraz fazla uzun ve filmin sonunda tam olarak ne olduğunu anlamıyoruz.yine de izlenebilir;)
Harika başlayıp, bu kadar berbat bitemez bi film ya.. Tam dedim ki oh be son yılların en yaratıcı filmini yapmışlar. Puansal olarak 10 - 9 - 8 - 5 ve 1 olarak devam etti.
Bilim Kurgu temelinde öne çıkan Cevher filmi bilim temelinde ele alındığında evet seyirciden geçer not alamıyor ama ben daha önce filmin modern toplum eleştirisi ve insanların beğenilme arzusuyla kendilerini olmadıkları biri gibi gösterme çabası ile alakalı sert bir eleştiri olduğunu öğrenince filmin bilim kısmını eleyip direk kurguya yöneldim ve iyikide öyle yapmışım bu sayede filmin anlatmak istediğini vermek istediği mesajı daha iyi alıp seyir zevki de çok yüksek bir film izlemiş oldum.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.