Hayatta Kalmanın Sınırlarında
Yazar: Onur ÇakmakGerçek olaylara dayanan uyarlama filmler, izleyiciye bazen yaşanmış bir trajediyi veya mucizevi bir kurtuluşu sunarken dramatik gerilimi ve insani boyutu başarılı bir şekilde yakalamak zorundadır. "Last Breath" (2025), 2019 yılında yayımlanan aynı adlı belgeselden uyarlanan bir yapım olarak bu sınavı veriyor. Fakat ne kadar başarılı olduğu tartışmaya açık. Özellikle gerçeği olanca gücüyle ekrana taşıyan bir belgeselin ardından girişilen bir deneme olması da işini zorlaştırıyor.
Focus Features
Filmin dayandığı olay, 2012 yılında İskoçya açıklarında Kuzey Denizi’nde yaşanan bir dalış kazasına dayanıyor. Deneyimli bir satürasyon dalgıcı olan Chris Lemons, destek gemisi fırtına nedeniyle sürüklenince denizin yaklaşık 100 metre altında hava kaynağı kesilmiş bir şekilde mahsur kalıyor. Böyle bir durumda normalde sadece birkaç dakika içinde ölüm kaçınılmazken, Lemons mucizevi bir şekilde 35 dakika boyunca oksijensiz hayatta kalmayı başarıyor ve sonunda kurtarılıyor. Bu olağanüstü olay, 2019 yapımı belgeselde tanıklıklar ve gerçek görüntülerle anlatılmıştı. Alex Parkinson imzalı 2025 yapımı film ise bunu kurmaca bir anlatımla yeniden canlandırıyor. Parkinson, aynı zamanda belgeselin de iki yönetmeninden biri.
***
“Last Breath”, en başından itibaren klostrofobik bir atmosfer kurarak izleyiciyi derin denizin karanlık ve korkutucu dünyasına sürüklüyor. Kameranın su altındaki dar alanlarda gezinişi, karakterin içinde bulunduğu çaresizliği hissettirmek için oldukça etkili kullanılmış. Yönetmen, hikayesinin önemli bir bölümünü bu kapana kısılmışlık hissi üzerine kuruyor. Ancak belgeselin sunduğu gerçekçi gerilim ve doğal anlatımın yerini, zaman zaman fazla dramatize edilmiş sahneler alıyor. Özellikle karakterin geçmişine yapılan geri dönüşler, temposu yüksek olan hikâyeyi gereksiz yere yavaşlatıyor. (Belgesel Birleşik Krallık’a ait, film ise Amerika-Birleşik Krallık ortak yapımı)
Filmin en büyük avantajı, su altı sahnelerinin etkileyici bir şekilde çekilmiş olması. Derinlik hissini artıran karanlık ve soğuk tonlardaki Nick Remy Matthews sinematografisi, perdeye bakarken boğulma korkusunu tetikleyecek kadar güçlü. Ağırlıklı olarak Malta’da ve İskoçya’da gerçekleştirilen su altı çekimleri, "Gravity" veya "The Revenant" gibi hayatta kalma temalı yapımları hatırlatan, sürükleyici bir görsellik sunuyor.
***
Başrolde yer alan James McAvoy, ikinci dalgıç ve olayın kahramanı Chris Lemons karakterine hayat veriyor. McAvoy, Lemons’un yaşadığı çaresizliği, korkuyu ve yaşama tutunma çabasını etkileyici bir şekilde yansıtıyor. Özellikle oksijeni tamamen tükendiğinde verdiği mücadeleyi doğrudan hissettirebiliyor. Hikaye Chris Lemons odağında olduğundan, yan karakterlere düşen rol büyük değil. Lemons’un beraberindeki dalış ekibiyle olan bağı, yeterince derinlemesine işlenmemiş. Bunun yerine gemi mürettebatının kendisini kurtarma çabalarını gösteren kareler biraz daha ön planda.
Oyuncu kadrosunun en dikkat çeken oyuncusu kuşkusuz Woody Harrelson. Tecrübeli aktör, Chris Lemons’un dalış ekibindeki takım lideri Duncan’ı canlandırıyor. Harrelson’un performansı, filmdeki dramatik ağırlığı artıran unsurlardan biri. Soğukkanlı ve profesyonel bir figür olarak, ekibin kurtarma çabalarındaki kilit rollerden birini üstleniyor. Harrelson’ın karakteri, belgeselden anladığımız üzere gerçek Duncan Allcock’tan farklı olarak sürecin içerisinde daha yoğun tepkiler veriyor. Olayın teknik boyutunu ve hayatta kalma mücadelesinin stresini başarılı bir şekilde yansıtıyor.
***
2019 yapımı belgesel, gerçeğin kendisinin ne kadar etkileyici olabileceğini kanıtlamıştı. Gerçek görüntüler, olayı bizzat yaşamış kişilerin anlatımları ve çarpıcı sinematografisi ile belgesel, izleyiciye olayın gerçekliğini ve vahametini çok güçlü bir şekilde hissettirmişti. 2025 yapımı filmin ise, yaşananların dramatik boyutunu artırmaya çalışsa da genel olarak aynı etkiyi taşıdığı söylenemez.
Özellikle Chris’in kurtarılmadan önce hayatının önemli anlarını gözden geçirdiği sahneler, -yapıma Amerika’nın dahlini de göz önünde bulundurunca şaşırtıcı olmayacak şekilde- klişeleşmiş bir anlatıma kayarak gereksiz melodram yaratıyor. Belgeselin saf gerçekliği ve minimal anlatımı, olayı daha güçlü kılarken, filmde eklenen kurmaca unsurlar yer yer suni bir hava katıyor.
***
Yine de sonuç olarak "Last Breath" (2025), teknik anlamda başarılı bir gerilim filmi. Çekimleri, atmosferi ve James McAvoy ile Woody Harrelson’un uyumları sayesinde sürükleyici bir deneyim sunuyor. Gerçek bir hayatta kalma hikâyesi olarak oldukça çarpıcı olsa da belgeselin daha güçlü bir anlatı sunduğunu tekrar vurgulamak gerekiyor.
Onur ÇAKMAK