robert de niro'dan her zamanki gibi denemeyecek kadar tbasarili, tuyler urpertici bir oyunculukla karsi karsiya kaliyor insan bu filmi izleyince.. hele de ayna karsisindaki sahne o kadar etkileyici ki, akildan silinmeyecek sahneler arasinda taht kurar.. robert de niro bu filmde cidden mimik ustasi oldugunu gosteriyor.. serseri gulusu insanin sinirini bi yandan bozarken, diger yandan da kendine bagliyor.. aslinda "taxi driver" icin denilecek tek sey robert de niro..
filmi izleyip sonunda'vaaavv'çok müthişti diyemedim çok mükemmel hissi uyandırmadı bende,açıkçası hayret ettim:S..ama ben yine olsa yine izlerim robert de niro nun oyunculuğunu görmek için.
Vietnam gazisi Travis Bickle’ın bir sorunu vardır. Geceleri bir türlü uyuyamayan Travis (Robert De Niro) geceleri çalışmak için taksi şoförü oluyor. New York’un sokaklara taşmış ve geceleri ortaya çıkan 'pislikleri' tek tek teşhis eden Travis, giderek yalnızlaşarak şizofren bir ruh haline bürünüyor. Beğendiği kadını etkilemekte başarılı olamayan Travis, bu arada sokakta gördüğü küçük bir fahişe kızdan (Jodie Foster) etkileniyor. Toplumla olan anlaşamazlığını silahlanarak ve senator Palantine’a suikast planlayarak göstermeyi düşünüyor. Suikastı başarısız olunca hiç değilse küçük fahişeyi bu hayattan kurtarmak için, kadın satıcısı-göz yuman-müşteri üçlüsünü darmaduman ediyor. Fonda ise devamlı olarak Bernard Herrman’ın tedirgin edici müziği çalmaktadır.Filme hazırlanmak için 6 ay taksi şoförlüğü yapan Robert De Niro ayna karşısındaki replikleriyle sinema tarihine altın harflerle ismini kazıdı. Kısacası muhteşem bir başyapıt
ŞAHSİ FİKRİM BU YAPIMI AYNI KİŞİ 20 Lİ VE 40 LI YAŞLARINDA İZLEDİĞİ ZAMAN FARKLI BİR KAFA YAPISIYLA İZLEYECEĞİ İÇİN FİLMEDE BAKIŞ AÇISI VE DÜŞÜNCESİ DEGİŞECEKTİR...EN AZINDAN KİŞİSEL GÖRÜŞÜM SİNEMA AŞIĞI HERKESİN EN AZINDAN BİR KERE İZLEMESİ GEREKLİ...
Papazlıkla yönetmenlik arasındaki tercihini yönetmenlikten yana kullanan Martin Scorsese’i çoğu ’’Taxi Driver’’la tanır.Bu son derece doğaldır;zira bu film yönetmenin ’’genel sinematografik yaklaşımının’’bir özeti gibidir.Genel olarak bakıldığında muhafazakar-sağ ekolün temsilcisi olarak görebileceğimiz yönetmen mistik dünya algılayışından beslenen filmleriyle sanki ona nazaran daha sol bir tandansın temsilcisi sayılabilecek Oliver Stone’la kimi benzerlikler gösterir.Her ikisi de sinemayı daha çok düşünce taşıma,yozlaşmalara dikkat çekme aracı olarak görmüş ve çoğu kez tartışma yaratan’’sarsıcı filmlerle’’çok büyük bir hayran kitlesinin yanında aynı ölçüde de nefret yüklü bir kitleye sahip olmuşlardı.Şüphesiz Oliver Stone biraz daha ayrıksı bir çizgi arz etmektedir bu açıdan bakıldığında.O doğrularını ’’kör gözüm parmağa’’şeklinde izleyenine aşılama noktasında kantarın topuzunu biraz daha fazla kaçırır.Alan Parker’in yönettiği, biz Türklerin çok sevdiği ’’geceyarısı ekspresi’’filminin senaristidir.(!!)Mesajını beğenin beğenmeyin keskin bir üslupla verir .’’Vietnam sendromuna’’ eğildiği ’Doğum Günü 4 Temmuz’ filminde belden aşağısını savaş sırasında kaybetmiş olan bir savas gazisinin içine düşürüldüğü o sefil durumu ’’savaş karşıtı’’bir söylemle en sarsıcı biçimde sunmuştur.(ki bu film kanımca bu konu üzerine çekilmiş en iyi filmdir)Amerikan yakın tarihine eğilen filmleri de onun entellektüel yönetmen kimliğinin sanatsal dışavurumlarıdır. Diğer entellektüel yönetmenimiz Scorsese da en az Oliver Stone kadar sarsıcı olmuştur Taxi Driver’da.Vietnam sendromunu bütün yakıcılığıyla etinde yaşamış, Newyork’un kirli ve ucuz şehvet pazarı sokaklarında direksiyon sallayan uyumsuz,anti-sosyal ama öfkeli bir karakteri bize taşırken,aslında bir tür polemik yaratmak ister.13 yaşındaki kızları bile fuhuşa sürükleyen sisteme karşı mücadele araçları neler olmalıdır'Travis(r.de niro) öfkeyle güdülenmiş olarak filmimizdeki diğer bütün kötü karakterleri yok etme yoluna gidecektir.Eyalet yöneticisinden,İris’in pezevenkliğini yapmakta olan adama kadar(Harvey Keitel) bir seri cinayet,toplumsal yozlaşmanın cerahatini boşaltma alt düşüncesi altında gerçekleştirilecektir.Filmin finalindeki başa dönüş sahnesi ’’hiç bir şeyin değişmediğini’’betimlese de yönetmen açısından asıl önemli olan toplumsal yozlaşmaya dikkat çekmek ve düşünce kanallarının kapılarını zorlayarak tartışma zeminin yaratılmasını sağlamaktır. Kendi adıma bu filmle Michael Mann’ın Collateral’i arasında kimi benzerlikler gördüm.Collateralin digital sinematografiye getirdiği yenilikler bir tarafa bırakılırsa,her iki filmin de ’’hissedilerek’’ çekilmiş filmler olduğunu düşünüyorum.Hayata tutunabilme noktasında zaafları olan,yalnız,’’bir baltaya sap olamayan’’,Jamie fox’un(Max) canlandırdığı karakterle, BU filmde Robert De Niro’nun canlandırdığı karakter arasında yer yer benzerlikler bulmak mümkün.En azından her ikisi de toplumun gölgesinde kalmış,’’yalnızlar rıhtımının’’buruk insanları.Travis(R.De Niro) daha zorlu bir yaşamın çarklarından geçtiği için Max’a(Jamie Fox) göre daha nevrotik görülebilir belki... Taxi Driver’in bir önemli özelliği de Jodie Foster gibi belki de Hollywood’un en yetenekli kadın oyuncusunu yetiştiren bir okul olmasıdır.Çok küçük yaşta oyunculuğa başlayan Jodie Foster’in albenisi bir tarafa bırakılırsa,oyunculuğunun da ne denli iyi olduğunu sinemaseverler zaten ’’kuzuların sessizliği’’filminde görmüşlerdi.Bu film ise onun oyunculuk kariyerinde önemli bir ’girizgah’oluşturuyor. Taxi Driver ağır aksak ilerleyen bir tempoya sahip olsa da Martin Scorsese’in yaşamın kıyısından çekip çıkardığı ’’hüzünlü bir şarkı’’olarak ele alınmalıdır.Keskin bir duyarlılık filmdeki hüznün altını kalın çizgilerle çizmiş ve savaş ertesi ’’liberal bunalım dönemi’’nin ’kayıp insanlarını’hafızalarımıza tüm gerçekliğiyle çivilemiştir. Bu da az şey olmasa gerek...
Scorsese'nin başyapıtlarından...Muhteşem oyunculuk ve senaryo. Vietnam sendromunu ve yaşadığı bunalımı çok iyi aktarmış De Niro. 2 saatin nasıl geçtiğini anlamadım, herkese tavsiye ederim...
filmden çok belgeseli andıran senaryo itibariyle kopuk, ama oyuncu kadrosu ve dönemini aşan cesaretiyle takdiri hak eden bir klasik. jodie foster ve harvey keitel de süper performansla oynamıştır bu filmde.
Açıkçası filmi 2. sefer izlediğimde görüşlerim değişti. Size de tavsiye ederim.
Özellikle insanların ve onların iç dünyalarının tasviri, her kitlenin kendine has kültürü-yaşayışı filmi adeta Psikolojik bi film yaparken Sokakların tasviri (hele o müzikler eşliğinde), Sokakların içinde bulunduğu bataklık ve Travisin bunlara cephe alması filme ayrı bir aksiyon ve bunun yanında drama katıyor.
Foster ın lokantadaki kahkahası, Travisin sinema çıkışında kıza "Wait a Second, Wait a Second" demesi, Aynada konuşması ve tabii ki sevdiği kız ile en son Taxi deki diyaloğu unutulmaz. 8,4/10 Mutlaka İzleyin
Filmde De Niro nun kızla ilk buluşmasında onu bir porno filme götürüp, "buraya çiftler de geliyor, ben bunun normal olduğunu sanmıştım" dediği sahneye çok gülmüştüm :) Yahu ilk buluşmada da yuh demezlermi adama... Robert De Niro nun gençlik halini görmek ve o zamanki performansını seyretmek isteyenlere tavsiye ederim.. "Neydin ne oldun be Robert" dedirtiyor insana..
Film beğenisini yakından takip ettiğim bir arkadaşım bu filmi inanılmaz methetti.. Seyredeyim diye geçen hafta filmin dvdsini ödünç verdi.. Tam bir hayalkırıklığı oldu benim için.. Keşke seyredip onun beğenisine duyduğum hayranlığı resetlemeseydim.. Film için yapabileceğim en iyimser yorum filmin nötr olduğu..
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.