En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacıgil
Takipçi
2.327 değerlendirmeler
Takip Et!
3,0
24 Nisan 2021 tarihinde eklendi
Senaryosu, daha önce "Profumo di donna"nın (1974) senaryosuna da esin kaynağı olmuş olan Giovanni Arpino'nun "Il buio e il miele" (1969) isimli romanından uyarlanarak Bo Goldman tarafından yazılan "Scent of a Woman", yönetmen koltuğunda Martin Brest'in oturduğu bir drama...
Dörder kategoride Golden Globe ve Academy ödülü adaylığı bulunmasına karşın 3 Golden Globe ve 1 Academy ödülü ile yetinmek zorunda kalan filmin hikayesi, 1879 ve 1871'de mezunları bulunan köklü bir geleneğin temsilcisi Baird Okulunun son sınıf öğrencilerinden 17 yaşındaki Charlie Simms'in (Chris O'Donnell) okulun "İş Olanakları" panosunda geçici bir iş arayışına tanık olduğumuz sahne ile başlar...
Çünkü burs ile okuyan Charlie, ancak zar zor geçinebilmektedir...
Bu arada müdürleri Bay Trask (James Rebhorn), hafta sonuna denk gelen Şükran Gününü (Thanksgiving) kayakta geçirecek varlıklı ailelerin çocukları Harry Havemeyer (Nicholas Sadler) ve George Willis Jr. (Philip Seymour Hoffman) ile Trent Potter (Todd Louiso) ve Jimmy Jameson (Matt Smith) gibi öğrencilerin bakışları arasında Mütevelli Heyetinden kaptığı gıcır gıcır bir Jaguar otomobil ile okula giriş yapar...
Elbette Charlie, o günlerde kayağa değil biraz para kazanmak için hafta sonunda kendisine refakat edeceği görme engelli emekli asker Yarbay Frank Slade'iye (Al Pacino) gidecektir...
İlk anda anlaşamazlar ve Yarbay Charlie'yi tersleyerek kovar...
Ama Donny Rossi (Michael Santoro) ile evli olan Charlie'nin iki küçük çocuklu (Erika Feldman - Julian ve Max Stein) yeğeni Karen (Sally Murphy) ısrar edince okulun kütüphanesinde de çalışan Charlie, 300 dolar kazanacağı bu işi yapmayı da kabul etmek zorunda kalır...
Yalnız bütün bunlar yaşanırken, okulda başını Harry, Trent ve Jimmy'nin çektiği bir ekip, müdür Bay Trask'a oldukça sulu bir şaka hazırlamaktadır...
Ki, ardından olayın görgü tanıkları oldukları düşünülen Charlie ile George, müdür tarafından sorguya çekilmişler ancak bir sonuç elde edilememiştir...
Üstelik de okul müdürünün Charlie'nin gözünü, kendisince önerildiğini ifade ettiği Harvard bursunu iptal edeceğini ima ederek korkutmasına rağmen...
Bu durumda müdürün elinde geriye, Pazartesi günü disiplin kurulunu toplayarak bütün öğretmen ve öğrencilerin gözleri önünde aynı ikiliyi bir kez saha sorgulamak kalmıştır...
Eğer bundan da bir sonuç çıkmazsa Charlie ile George okuldan atılacaklardır...
Neyse...
Şimdilik bu konuyu bu haliyle burada bırakıp yeniden Yarbay mevzusuna dönelim...
Zaten Pazartesi'ye de Charlie'nin Yarbayın evinde geçireceği ve düşünmeye zaman bulacağı iki günü daha vardır...
Vardır var olmasına da Yarbay'da ona bir başka sürpriz hazırlamıştır...
Nedir mi o?
Birlikte New York'a uçacaklardır...
Varacakları yer de Waldorf - Astoria'daki konforlu bir otel odasıdır...
Yemeğe gidecekleri ise bir hamburgerin dahi 24 dolar olduğu Oak Room'dur...
Unutmadan Yarbayın, sürekli sıkıntılı bir biçimde Boston'a geri dönmek isteyen Charlie'nin başındaki belayı öğrenmiş olduğunu da belirtmiş olalım...
Ertesi sabah uyandıklarında terzi Sofia (Anh Duong), Yarbaya kıyafet provası yapmakta olup aynısını Charlie içinde yapacaktır...
Zira beraberce New York'a akacaklardır...
Dakika 52...
Geride, özellikle de Yarbayın başta Charlie olmak üzere diğer tüm oyuncular ile arasındaki diyalogların biraz fazlaca uzun tutulduğunu söyleyebileceğimiz, Yarbayın Charlie'ye yaşatacağı "şoklar" ile dolu bir 104 dakika daha mevcut...
Tek tesellimiz Al Pacino'nun, kendine "En İyi Erkek Oyuncu" kategorisindeki Academy ve Golden Globe ödüllerini kazandırdığı muhteşem performansı...
Eğer bugüne kadar fırsat bulamadıysanız, sırf bunun için dahi hiç sıkılmadan izleyebilirsiniz...
Kör bir yarbayın psikolojik dramından başka bişey yok oynayan Al pacıno olmasaydı kimse bu filme 10 üzerinden 3 bile vermezdi. Çünkü konu yok senaryo yok bir sürü boş diyalog. Final güzeldi seyirlik zevki fena değildi süresi gereksiz uzun. Sevemedim
giovanni arpino eserinden uyarlanan 1974 italyan yapımı "profumo di donna" nın yeniden çekimi. sadece tango sahnesi için bile defalarca izlenebilecek al pacinonun koca film boyunca bir an olsun kör olmadigini ele verecek sekilde bakmadigi film. özellikle "elindeki silahi ver" kavgasinin yapildigi sahne ve sondaki mahkeme konusmasi sahnesinde çok uzun süre kamera suratina odaklandigi halde hata yok. bunlar dikkat edilmesi gereken sahneler oldugundan tekrar tekrar çekildi desek olur belki, ama en az ehemmiyete sahip sahnelerde bile pacino babamiz ayni özeni elden birakmamaktadir. tango sahnesiyle ilgili de söyle bir soru sormak isterim: o aksam kendini öldürmeyi düsünen kör ve yasli bir adamin genç ve güzel bir kadinla tango yapmasi nasil bir histir acaba? filmin bir yerinde basini bir kadinin saçlarinin arasina sokup o kokuda bogulmaktan bahseder yarbay, ve o sahnede dans ettigi kadin yalnizca kokusuyla fark ettigi bir kadindir. bütün dans boyunca o sabun kokusu burnuna dolmaktadir, saçlarindan gelen koku da. hatta kiz duydugu heyecandan hafif terlemistir de mutlaka, ve yarbay bunun kokusunu da duymaktadir. tüm bu kokular cennetinde tango yapmaktadir, hem de çok sevdigi o güzel kadinlardan biriyle. nasil bir duygudur bu? filmi izleyenler o duygunun nasil birsey oldugunu bilirler, çünkü al pacino her haliyle bunu anlatir. filmi izlemeyenlerse büyük ihtimalle bunun nasil birsey oldugunu tahmin etmekte zorlanacaklardir, izleyince mutlaka anlayacaklardir. al pacino gerçekten büyük oyuncudur, bu film de bunun süpheye yer birakmayan ispatidir.
filmimiz klasik bir başlangıç yapıyor yani kim kimdir başrol kimindir pek zorlamıyor bizi.. al pacino amcamız da görünür görünmez hah başladı film diyoruz.. oyuncular hakkıyla oynamış ama senaristlerimiz bazı sahneleri fazla uzatmış arada sıkıldığım oldu.. isim filmden(kitaptan) önce seçilmiş sanırım çünkü ismi filme uydurucaz diye epey kasmışlar.. özetle bu şöyle olucak bu böyle olucak diye tahmin edip oluş sırasını ve şeklini izlediğimiz.. sürpriz yapmayan (belki de bu yüzden beni sıkan) al pacino yu kör adam rolünde izlemedim dememek adına izlenebilecek iki buçuk saatlik uzuuuuun bir film.. 7/10
Bu filmi çok beğenenlerden özür diliyorum..Al Pacino'nun kör rolünü iyi oynamasına rağmen film çerez niteliğinden kurtulamamış.Dialoglar çok sıradan ve sade.Her iyi filmden sonra bir konuşmayı ya da bir repliği tekrar eder dururum.Ne yazık ki kadın kokusu bu etkiyi yaratamadı. İsmi kadın kokusu olmasına rağmen herhangi bir kadınla sevişme sahnesi görememek de üzdü beni.Bu söylediklerim olsaydı puanı 8-9 olabilirdi.Ama 6...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.