The Drop eleştirileri

Senaryosunu da, Joshua Leonard ile birlikte kaleme alan Sarah Adina Smith'in yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "The Drop"; komedi görünümü altında olsa bile...

Aslında doğrudan...

Zor zamanlardaki insan ilişkilerine odaklanılan...

Değişik ve son derece ilgi çekici bir drama olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz...

11 Haziran 2022 tarihindeki dünya prömiyerinin, aday gösterildiği "En İyi Amerikan Filmi" ödülü için yarıştığı Tribeca Film Festivali'nde yapılan bu bağımsız (indie) Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...

***

Mani (Jermaine Fowler) ve Lex (Anna Kronkle)...

Çocuk sahibi olmak için yanıp tutuşmalarına ilaveten...

Los Angeles'ta bir pasta fırını işleten evli bir çifttir...

***

Ve...

Meksika'da evlenecek olan yakın dostları Mia (Aparna Nancherla) ile Peggy'nin (Jennifer Lafleur) düğün törenlerine katılmadan önce...

Mani'nin New York'ta yaşayan annesi Isha'yı (Monnae Michaell)...

Doğum gününde telefon açarak kutlamayı...

Aynı esnada fırını da...

Lex'in annesine (Susan Sullivan) emanet etmeyi planlamakta...

***

Ki ardından da hemen...

Uçakla yola koyulan Mani ile Lex'e...

Peggy ve ergenliği her yanından fışkıran oğlu Levi (Elisha Henig) ile Shauna (Robin Thede) ve Robbie'de (Utkarsh Ambudkar) katılırlarken...

Yanlarında...

Mia ile bebek yaştaki oğlu Ani'yi de (Alma Partridge) getirmeyi unutmazlar...

***

Derken vardıklarında...

Meksika'da kendilerini minibüsleriyle...

Kalacakları tesisin işletmecisi...

Lindsay (Jillian Bell) ile Josh (Joshua Leonard) karşılayacak...

***

Ve...

Bagajlarının yüklenmesi esnasında Lex...

Tutması için kucağına verilen bebek Ani'yi...

Kendisini bir arının sokması nedeniyle...

Hissettiği acı sonrasında yere düşürerek...

Ciddi bir paniğe sebep olacak...

***

Fakat...

Topluca gidilen klinikte...

Ani'nin sağlığının yerinde olduğu tespit edilir edilmez...

Doktorlar Ani'nin geceyi müşahede altında klinikte geçirmesine karar verdiğinde...

Peggy ile Lex'e fena halde öfkelenen Mia'da onunla beraber kalırlarken...

***

Ruh hali fena halde bozulan Lex ve diğerleri de...

Programa kaldığı yerden devam etmek amacıyla...

Konaklayacakları okyanus kenarındaki tesise geçecekler...

***

Ancak...

Geleneksel üslubumuz gereği...

"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de anlatımımızı...

Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...

Burada noktalayacağız...

Dakika 27...

***

Bir yandan...

Homofobikleri ziyadesiyle kızdıracak sahnelere de sahip olan filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; öteki pek çok mevzuya da ek olarak...

En başından itibaren...

Zaten ana tema olan cinselliğin de, üstüne basa basa vurgulanacağı...

65 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,