Hesabım
    Sil Baştan
    Ortalama puan
    4,4
    4209 Puanlama
    Sil Baştan hakkında görüşlerin ?

    567 Kullanıcı yorumları

    5
    195 Eleştiri
    4
    224 Eleştiri
    3
    42 Eleştiri
    2
    62 Eleştiri
    1
    25 Eleştiri
    0
    19 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    fthslmz21
    fthslmz21

    3 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    2 Kasım 2010 tarihinde eklendi
    resetle kardesım sen bence kendını bu fılme kotu dıyorsan kendı zevkıne gore bı fılm ızle o zman..cok ıyı bır fılmdı bence.sıradan degıl fılm alıp goturuyor bır dakıka sonra ne olacak nıye dusnuyor ınsan 10/10 :)
    resetle
    resetle

    19 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    26 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    Yorumlara bakıpta inanmayın, film berbat ötesi bişey, hayatımda seyrettiğim en berbat filmdi diyebilirim. Sıkıntıdan patlamak istiyorsanız, siz bilirsiniz.
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    21 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    uğur tazegül.................tolga_taze24@hotmail.comfilm hakkındaki yorumumO meşum elmayı yediğimiz günden beri kurtuluşumuzu bekliyoruz. Gerçeğin dayanılmaz ağırlığının yarattığı acılardan özgürleşmemiz için dili, dini, sanatı yarattık. Acıya dayanamayan aciz yaratıklar olarak yapamayacağımız ya da dönüştüremeyeceğimiz şey yok. Yasak elmanın tadı dahil her şeyi 'sil baştan' kurgulamak istemez miyiz? Ya da tüm evrenin bir 'beyaz tahta' olmasını düşlemeyenimiz var mı? Katlanılmaz gerçek bizi hep zorluyor, öyle ki elimizdeki tek silahı ona karşı çeviriyoruz: Unutmak adını verdiğimiz o tatlı düş içimizi gıdıklıyor her defasında. Oysa 'gerçek' dev bir sarkaç gibi hep başımızın üstünde ve hep öyle olacak.O zaman nereden başlamalı? 2004 Şubatının soğuk geçen Sevgililer Gününden mi, Mantouk treninin gizeminden mi; Abelard ile Heloisein aşklarının kuantumundan mı yoksa unutmanın metafiziğinden mi? Bu soru Eternal Sunshine of the Spotless Mind için geçerliyse, tüm başlangıç noktaları filmin döngüsel kurgusu içinde aynı yere isabet ediyor: Bir başlangıç noktası. Ama her başlangıç acaba sandığımız kadar yeni mi?'Neden bana ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum' diye kendisine bu soruyu yüzlerce kez sorduğu belli olan kahramanımız Joel ile ilk kez soğuk ve keyifsiz bir sevgililer günü sabahında tanışıyoruz. İçe kapanık ve karamsar bir sabah bu. Hayatını yalnız geçiren insanlara acı vermekten başka bir şey yapmayan o günün sabahı onun için kötü başlıyor. Nedense bir tuhaf hissediyor kendisini. Yalan söyleyip işe gitmiyor ve Mantouka giden trene atlıyor. Deniz kenarına vardığında artık biraz daha rahat. Kendisi gibi bugünü yalnız geçiren bir kadın olan Clementine ile de ilk tanışmamız burada gerçekleşiyor. Ayazın insanın iliklerine işlediği bu deniz kenarı ile yeniden karşılaşacağız. Ama henüz değil. Joel ve Clementine gibi biz de yeni başladık öyle değil mi?Şimdi bir trenin içindeyiz. Clementine açıkça Joele yaklaşıyor. Joel utangaç ve gözleri yerde, elinde hiç bırakmadığı günlüğü. Her sayfasında hayatının izlerini görebileceğimiz bu günlük Joel için bomboş. Tıpkı hayatı gibi. Ne bir renk, ne bir heyecan ne de bir sürpriz. Clementine ise canlı, saçları gibi rengarenk. Sinemada nadir görebileceğimiz özgüven sahibi kadınlardan sanki. Ama tatlı değil, bu kelime nedense sinirini bozuyor. Tıpkı Joelin kibarlığının eş zamanlı olarak sinirini bozduğu ve çok hoşlandığı gibi. İnsanoğlu sevdiği şeylerden aynı zamanda nefret eden nadir bir tür. İsminin anlamı gibi şefkat dolu mu bilinmez ama içi dışı bir, ne aklına gelirse onu yapıyor. Joelin güvenlik arayıcı tarafını yada tutukluğunu ilk başta göremiyoruz Clementinede. Joel ise daha sakınıyor kendisini. Buzların üstünde yürürken daha fazla ileriye gidemiyor, korkuyor, güvenlik arıyor. Oto-kontrolü her zaman devrede. Kendisini zamanla Clementinee bırakacak ama daha zamanı var.İki farklı karakterin bir elektrik akımına tutulmuşçasına birbirlerini çektikleri sıradan bir öykü işte diyoruz. Dememize kalmıyor, bir anda sinema tarihinin en duygusal ve en gerçekçi filmlerinden biriyle baş başa kalıyoruz. Türler arasında dans eden bu film aşkın bilimkurgu hali sanki: Metafizik olduğu kadar gerçekçi.Unutkanlar şanslıdır,çünkü hatalarını kendileri çekmezlerMilan Kundera Gülüşün ve Unutuşun Kitabında Stalin dönemine ait bir anekdot sunar: Stalin yoldaşı saydığı bir yazarı, sistemin eleştirisini yapmaya başladığı vakit gözden çıkarır. Bunu da tarihi yeniden kurgulayarak yapar. Pasternakın aleyhine tüm delilleri bir araya getirir, onu hafızalardan silmeye çalışır, beraber yan yana göründükleri fotoğraflardan onu çıkarır. Onun için kaliteli bir silgi, büyük yazarı toplumsal hafızadan silmek için yeterlidir. Stalinin trajediden komediye dönüşmüş bu gerçek bilimkurgusu (!), Eternal Sunshine of the Spotless Mindda 'kişisel tarihe' uygulanır.Oysa insan unutamaz: Çünkü sever, terk edilir, boşlukta kalır, acı çeker. Gelip geçici, havada asılı kalan ilişkiler es geçilebilir; ancak unutamamak gerçek aşka içkindir. Joel gibi aşkı yaşayanların ise unutma şansı yoktur; bir sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamamayı, 'sil baştan' hayatı yeniden hissetmeyi dilese de. Yalnız bir 'deux machine' sağlayabilir bunu. Bir umut hediye alıp Clementinein yanına gittiğinde ve eski sevgilisinin bomboş gözleriyle karşılaştığında yapay bir 'Tanrının eli'yle yüzyüze kaldığını ne Joel anlar, ne de biz. Ne zamanki Rob ona Clementinein sırrını açıklar, o zaman Joel unutmanın cazibesine kapılır. Clementinein o yokmuş ve onu hiç tanımıyormuş gibi davranmasının ardındaki Tanrısal mucize, Latincede 'kayıp' anlamına gelen Lucana şirketidir. Stalinin hayalini bir tüketim toplumunda gerçekleştiren ve insanların hafızlarından silmek istediği ne varsa silen bu şirket Clementinein Joele dair anılarını bir kalemde silmiş ve ona 'yeni bir hayat' sunmuştur. Duyduğu öfke ile soluğu Lucanada alan Joel tüm prosedürleri kabul eder, bir çırpıda Clementinee ait olan eşyaları toplar, gece yatağında silinmeyi bekler.Ve her şey böyle başlar. Şirketten Frank, Patrick ve Mary bir mutfak robotunu çalıştırıyorlarmışçasına Joelin beyninin içine girerler. En başta silinen anılar onu en çok rahatsız edenlerdir. İlişkisinin tükenmeye başladığı, bir zamanlar aşık olduğunu 'unuttuğu' zamanlara ait olan son anılar kolaylıkla silinir gider. Bir hınçla kavgalardan, şüphelerden, şeytanın ayrıntılarda gizli olduğu çelişkilerden ve ağır gelen sorumluluklardan kurtulur. Nietzchenin unutuşa dair sözlerini Marynin ağzından duyacağımız gibi hatalarını çekmemek adına unutarak şanslılar arasına katılmayı arzular.21. Yüzyılda Bir Abelard ve HeloiseAncak sevdiği kadının gerçeğine döndüğü vakit Joel de, biz de diğerlerinin farkında olmadığı bir yere yolculuk yaparız: Kalbine. Yemek yiyen ölü çiftler haline nasıl geldiklerini ve aslında Clementinein hayatının nasıl eksilmeyen bir parçası olduğunu anlayan Joel hayati bir karar alır. Clemetinei unutmak istemez. Onu unutmaktan vazgeçer ve Clementine için beyninin bir köşesinde diğerlerinin dokunamayacağı ya da erişemeyeceği bir yer arar. Clementinee daha önce açılamadığı kadar açıktır artık; en kirli, en çocuksu ve en utanç verici anılarının arasında birlikte koşarlar, kimlikleriyle dans ederler ve en mahrem yanlarıyla baş başa kalırlar. Beyninin ve kalbinin labirentlerinde dolaşırken sevgilisi için yapamayacağı şey yoktur. İşte o anda 21. yüzyılın sınırlarını aşarlar ve 12. yüzyılın en unutulmaz hikayelerinden birine dönüşürler. Bu yüzyılın ilk çeyreğinde gezindiğimiz iç kulvarlarda entelektüel ve içe kapanık Joel bir Abelard, içinde fırtınalar kopan kafası karışık Clementine artık bir Heoloisedir. Joelin Clementinei koruma ve başkalarının gözlerinin tecavüzünden onu kaçırma arzusu Abelard ve Heloisein sonsuz aşkının destansı öyküsüne öykünür. Joel beyninin içinde her yakalandığında Clementine için başka bir alan bulur; gerçek hayatlarında yapamadıkları şekilde tüm kimliklerinden ve cinsiyetlerinden soyunurlar. Şimdi gerçek anlamda konuşmaya ve birbirlerini tanımaya başlamışlardır; birbirlerinin sınırlarını, zaaflarını tanıyarak ve unutmamanın en 'ahlaki' seçim olduğunu kanıtlayarak. O zaman Marynin bir zamanlar aşık olduğu, sildirmesine rağmen unutamadığı Dr. Mierzwiaka dizelediği, Popeun Abelard ve Heloise şiirinin mısraları anlam kazanır:'Ne mutludur suçsuz bakirenin dostlarıUnutulan dünyadan, dünya unuturkenLekesiz zihnin sonsuz gün ışığınıHer dua kabul olunmuş ve her istek bırakılmış'Beni Mantoukta BekleBeyninin içinde ilişkisinin en başına döndüğünde artık Joel Clementinei unutacağını bilmektedir. Zihninde Clementinee ait olan ne varsa, Mantouktaki deniz kenarında sığındıkları evin üstlerine çökmesi gibi son bulmaktadır. Ama ya aşk? Clementinein son cümlesine karşılık Joel sabah uyandığında hafızası tertemiz olmasına rağmen sebepsiz sandığı bir şekilde Mantouka giden trene biner. Başlangıca döndüğümüz o an, en başta gördüğümüz ve kabul ettiğimiz gerçeklik biz izleyiciler için yeniden kurgulanır. Olayları aynı dizi içinde izleriz ama artık anlamları farklıdır. Tıpkı kahramanlarımızın Marynin dağıttığı müşteri dosyalarındaki gerçeğin farkına varmaları ve gerçekliğe yeni bir bakış açısıyla bakmaları gibi. Kendi konuşmalarını dışarıdan bir yabancı gibi dinledikleri o dakikalar, aslında hiç olmadıkları ya da olmak istemedikleri bir insana nasıl dönüştüklerini anladıkları bir 'aydınlanma' anıdır. Farklılıklarına ve zaaflarına karşı geliştirdikleri önyargılı tutumları aşarlar, çünkü her ne kadar ne olduğunu hatırlamasalar da, içlerinden bir ses hatalı olabileceklerini fısıldamaktadır.Aşkın en dokunaklı, en gerçekçi ve en gerçeküstü hallerini yaşamış bu ikili yoluna devam edecektir. Birbirlerini çekmişler, itmişler ve tekrar birleşmişlerdir. Tıpkı atom altı dünyadaki iki farklı fotonun hızlı bir baş dönmesini andırır şekilde birbirini çekmesi, itmesi ve yeniden çekmesi gibi. Ancak tek bir farkla. Daha sakin, daha hoşgörülü, farklılıkları gözeterek ve onları koruyarak. Ve artık 'unutmanın en iyi intikam' olduğunu bilerek...Yapım Üzerine Notlar Film John Malkovich Olmak ve Adaptation filmlerinin dahi senaristi Charlie Kaufmann tarafından yazıldı ve çocuksu dünyasını izleyicilerle paylaşan Michel Gondry tarafından yönetildi. 2004 yapımı film En iyi Özgün Senaryo Oscarına sahip.Filmin yapım öyküsü ise hayli ilginç. Gondry, Charlie Kaufmannı arkadaşlarıyla çıktığı bir yemekte yakalıyor ve ona bir zarf sunuyor. Kaufmann açtığı zarfta aynen şu ifadeyle karşılaşıyor: 'Bir gün bir mektup alsanız ve içinden tanıdığınız birinin hafızasından silindiğinizi belirten ve onunla bir daha temas kurmamanız gerektiğini yazsa ne yapardınız ? Fikri çok seven Kaufmann üç yıl boyunca bu film için çalışıyor ve çıkan sonuç bir dehanın eseri olarak kimseyi şaşırtmıyor.
    letthegamebegin
    letthegamebegin

    Takipçi 4 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    9 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    'Bir erkeğin, sevdiği kadını unutmamak için onu çocukluk hatıralarının arasına saklamaya çalışması bile Sil Baştanın dünyanın en güzel filmlerinden biri olmasını yeterli kılıyor...' Film gerçekten izlenmesi gereken bir yapım... Belki hayatın anlamını öğretmez ama yaptığımız hataları kafamızdan sildirsek bile tekrar aynı hatayı yapmayacağımız nereden belli? Sonuçta siz her zaman sizsinizdir, bunu hiçbirşey değiştirmez.. Filmin vermek istediği mesaj bu aslında.. Ki bu mesajı aşk üzerinden çok güzel vermişler. İzlerken dikkat isteyen bir film olduğu yorumlardan da belli oluyor.. Filmi anlamayıp da hiç beğenmedim saçma sapan demek hiç adil değil.. O zaman sorun filmde değil sizde oluyor... Ağır film sevenlere tavsiye edilir, dur bu gece de bunu izliyim diye izleyecekseniz başka bir film seçin..
    Glnhn
    Glnhn

    6 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    24 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    Gelmiş geçmiş en güzel aşk filmlerindeki aşklardan bile daha güzel böylesi. Çünkü o kadar tatlı, mutlu ve doğal ki... Bilindik klişelerden uzak. Herkesin az biraz yaşadığı bir aşk bu. Hele, adamın bi sahnede, Lütfen bu anı kalsın... diye yalvarması o kadar etkileyiciydi ki... Ben bu aşka, tanık olun derim ;)
    eyildiz
    eyildiz

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    16 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    sırf son 5 dakikası için bile dayanılması gereken filmdir. ortalarda falan biraz sıksa da hoş vakit geçirmek için gayet ideal olduğunu düşünüyorum. ancak 8.7 biraz abartı olmuş sanki. 10/7.5 hak ettiği puandır bana göre.
    ramizdesica
    ramizdesica

    59 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    14 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    Konu olarak belki enteresan olabilir ama 15 dakika zor dayanabildiğim sırf sanat olsun diye anlaşabilen bir konuyu karmakarışık hale getirip dünyanın en iyi 3 filmine girmeyi başarmış bir yapım
    bleedlikeme
    bleedlikeme

    6 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    14 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    hayatımda izlediğim en güzel aşk filmlerinden bir tanesi, hatta ilk üçte diyebilirim :) hani bir yerde lütfen bunu silmeyin, bari bu anım kalsın diyor ya bitiyorum...
    kemaleses
    kemaleses

    30 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    7 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    Bence filmden almamız gereken dersler var... Birşeylerin değerini kaybetmeden de anlayabiliriz herşey elimizde.Film müzikleri ve oyunculuklar güzeldi.Hele ki Jim Carreyi farklı bir rolde görmek daha da güzeldi.Müzikler harikaydı.Konu normalden farklı işlendiği için güzell.Büyük beklentilerle izlemeyinn derimm çünkü bu filmi sevemeyebilirsinzz.Saygılarımla..
    llerdall
    llerdall

    13 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    19 Ağustos 2010 tarihinde eklendi
    bu filmi beğenmedim beğenenlere de şaşırıyorum...
    Handecan
    Handecan

    Takipçi 9 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    12 Ağustos 2010 tarihinde eklendi
    Yahu bu filmi beğenmeyen tek insan evladı ben miyim.Herkes bana zombiymişim gibi baktığından 2. kere izledim ve hala hayatımın 4 saatinin boşa gittiğini düşünüyorum.Neyse müzikler güzeldi
    garfield-2
    garfield-2

    6 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    4 Ağustos 2010 tarihinde eklendi
    filme bir beklenti içerisinde girdiğimden midir, yoksa harbi film karışık ve dağınık olduğundan mıdır pek beğenmedim açıkcası :Sromantik değildi ,komedi hiç değildi .karma bişi olmuş çıkmış.Jim Carreyi halbuki çok severim ama pek olmamış yafu . puanım 10/6 ps. geçmiş-gelecek içiçe sevenler için izlenebilir.
    stan27
    stan27

    Takipçi 16 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Temmuz 2010 tarihinde eklendi
    güzel bir filmdi jim carrey nin hiç alışık olmadımız bir oyunudu süperdi....
    JigSaw-2
    JigSaw-2

    104 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    17 Temmuz 2010 tarihinde eklendi
    Sil baştan tek kelimeyle Harikaydı.Kurgu,senaryo,oyunculuklar gerçekten harikaydı.Kate Winslet filmde Jim Carreyle harika bir performans çıkarmışlar.Sıradışı ve alışıla gelmişin dışında bir romantik-dram filmiydi.Film biraz karışık gelebilir ben ortalarda anlamadım ama sonuda filmin kendisi gibi yaratıcı ve olağanüstüydü.Ayrıca Kirsten Dunst ve Mark Ruffalo ikiliside gayet başarılıydı kısacası izlemeniz gereken filmlerden biri kesinlikle tavsiye ediyorum.Ne kadar teknoloji ilerlese de kaderden kaçamıyacağımızı anlatan bir film.9/10
    electronica
    electronica

    Takipçi 228 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    11 Temmuz 2010 tarihinde eklendi
    Bana göre filmin verdiği mesaj ve cevap aramamız gereken soru:Hayatta yaptığımız hataları kafamızdan silebilsek, hiç hatırlamasak, o hataları tekrar yapma olanağımız gidiyor mu ..?İnsanlar mükemmel değildir. Bir hatamızı olmamış kabül etsek bile başka bir gün başka bir hata yaparız. Hatalarla doğrularla birbirimizi olduğu gibi kabüllenmeliyiz. Birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.Unutkanlar şanslıdır çünkü hatalarının derdini çekmezler ...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top