En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
prospero82
77 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
7 Ocak 2008 tarihinde eklendi
halen daha seyredilmediyse,ruhunuzda gramaj eksikliği had safhadadır denebilir..sean penn'in hayat,kalp ve 21 gram hakkındaki yorumları oldukça vurucu...
senaryo ve oyunculuk bakımından mükemmel bir film. fakat biraz yavaş ilerliyor. bu da izleyiciyi sıkabilir. tabii yavaş film sevmeyenler için geçerli. bence izlenmesi gereken bir film. 9/10
''Benden korkmana qerek yok.. Benim iyi bir kalbim var '' İşte bütün film bu sözcüklerde gizli.. İnanın film de bu cümlei duyduqunuzda yüreğinize kaynarsular dökülecektir.
21 Grams, Babelin yönetmeni Alejandro González Iñárritudan Babelle aynı tatta bir hayatı anlama çabası..
Öncelikle filmin isminden başlayalım. Babelde olduğu gibi yönetmenin isim seçimi yine çok manidar.
Bilim adamlarına göre ruhun ağırlığı 21 grammış. Yapılan deneyde yeni ölen bir insan tartılmış ve önceki ağırlığından 21 gram eksildiği görülmüş. Bunun üzerine bilim adamları ruhun beden üzerindeki ağırlığı 21 gramdır şeklinde bir teoride bulunmuşlar..
Filmden sonra Iñárrituya 21 gram nedir? diye sorduklarında, Ruhun ağırlığı şeklinde kısa ve öz bir cevap almışlar. Aslında filmden kısa bir zaman önce yönetmenin oğlunu kaybettiğini öğrenince filmi anlamak çok daha kolay oluyor.
Çok ağır ve derin bir film 21 Gram. Ama kesinlikle karışık değil.. Kelebek Etkisindeki gibi zaman bir dün oluyor, bir bugün, bir yarın.. En başta elimize yapboz parçaları veriliyor, birbiriyle alakasız görünen karakterler öyle bir kesişim yaşıyor ki burası kopma noktası oluyor ve yapboz tamamlanıyor.
Her şeyiyle kaliteli ve özel bir filmdi 21 Grams. Herkese tavsiye ederim..
Arkadaşlar şu filmi izleyip de beğenmeyenler derhal sinema dunyasından çekilsinler ve başka bir gezegene gitsinler. Diyecek başka bir şey bulamıyorum ne yazık ki İzlemeyenler hemen seyretsin en iyi dram filmlerinden biri
filmi izledikten sonra boğazınızda bir şey düğümleniyor..filmin muhteşem üçlüsü -sean penn, benıcıo del toro ve naomi watts- harikalar yaratıyor. farklı kurgusuyla sıkmayan,merak ettiren,duygularınıza tavan yaptıran bir dram..yönetmenin ameros perros tan sonraki en iyi filmidir kanımca..gecenin kör vaktinde izlenirse ayrı bir etki yapar..
Filmi genel olarak beğendim. Daha etkili mesajlar içerebilirdi yoksa ben mi anlamadım:) Birbirimizin hayatına bir şekilde dokunuyoruz ya bilerek ya da bilmeyerek. Bu dokunuşlar ufacık dahi olsa hayatımızı oluşturan parçalardır. Bunların farkında olup kendimize yön vermeliyiz. Bu ve benzeri mesajlar aldım bu filmden. Olaylar ileri geri, geri ileri şeklinde zaman karmaşası gibi duran fakat öyle olmayıp güzel bir bütün oluşturulmuştur, kolay iş değildir. Çünkü bağlantı kurmak zorlaşıyor ancak çoğunlukla bağlantıları yakalayabildim. Bu bir başarıdır, başarılı bir film. Filmde emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Zaman zaman toplum tarafından beğenilen filmleri beğenmediğim için kendimi sürekli sorgular ve hatta eleştiririm de. Mutlaka bir yerleri kaçırmış olmalı, ana fikri görememiş olmalı veya dikkatli izlememiş olmalıyım. Ama yok, bu filmden o kadar koptum ki izlerken, sağlıklı bir yorum yapmakta da zorlanıyorum. Öncelikle oyunculuklardan pek memnun kalmadım, yine de bu bağlamda pozitif bir yorum Sean Penn'in ilk partnerini ve baş kötü kahramanımızı söyleyebilirim. İç karartıcı müzikler ve böylesi sıradan bir senaryo için gereksiz bir kronolojik sıradan bağımsız yönetmen üslubu... Bilemedim. Derinlemesine bakıldığında, kayda değer bir senaryosu var mı tartışılır, açıkçası üyeler tarafından bu denli yüksek yorum alması da şaşırttı beni. Filmi, diğerlerinden ayıran bir nokta yakalamakta o kadar zorlandım ki. Kısa şekilde ifade etmek gerekirse sıkıldım. Filme dair Amerikan aile hayatını güzel yansıttığı söylenebilir ama. Bilmiyorum, belki fazla depresif tarafını sergiliyor olabilir ancak dağınık evler, tepeleme dolmuş küllükler, yağ kalıntıları ile dolmuş fayanslar, bozuk musluklar, eskimiş koltuklar ve niceleri. Temizlik takıntılı biri değilim ancak göz zevkimi fena derecede bozdu diyemeden edemeyeceğim. En sonda klasik Amerikan filmlerinin, artık herkes mutlu temalı müziği ile rayına oturmuş hayatlar ve Sean Penn'in ölümü ile klişe bir sona da imza atıyor film. Yalan yok 21 gram vurgusu güzeldi ancak onun haricinde benim ufkumu açan bir film olmadı. Kasvetli havası ve epey sıradan senaryosu ile pozitif bir yorum getirmenin zor olacağı bir yapıt olmuş.
ben paramparça aşklar ve köpekleri çok sevmiştim ve21 grams'e büyük bir heyecanla gittim ama kesinlikle memnun bir şekilde ayrılmadım sinemadan.sean penni çokseverim zaten filmin en güzel yönü oydu.ayrıca charlize theron yerine kesinlikle naomi watts oscar alsaydı daha iyiydi .benicio del toro için diyecek sözüm yok zaten.anlıcanız oyuncular süper ama senaryo biraz bayık.
Walla sizi bilmem ama benden geçer not almayı başarmakla kalmadı.Son zamanlarda izlediğim en iyi filmler arasında yerini de aldı.Tek kelimeyle mükemmeldi.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.