Hesabım
    Yönetmen Cem Kaya, "Aşk, Mark ve Ölüm"ü Beyazperde'ye Anlattı

    Almanya’da yaşayan Türk göçmenlerin yaşattığı bağımsız müzik kültürüne odaklanan belgesel "Aşk, Mark ve Ölüm"ü, yönetmen Cem Kaya, Funda Sularöz'e anlattı

    Funda S: Arşivciliğin arşivciliğini yapıyorsunuz o süreçte aslında.

    Cem Kaya: Aynen tabii. Bir de arşivlere girdiğimizde düzeltmeler yapıyoruz. Alman arşivlerinde bazen Türkiyeliler’in isimleri yanlış yazılıyor, yanlış yazılmış şekilleriyle arıyoruz. Cem Karaca’nın Almanya’daki dönemini anlatıyor film ve Cem Karaca’nın bir sürü Almanya televizyonlarında yapmış olduğu röportajlar çıktı. Cem Karaca olarak aradık çıktı. Ama Cem Karaca ismini arama motorlarına yanlış yazdığınızda, tahmin ediyoruz redaktör şöyle yazmış olabilir diye, farklı materyaller çıkabiliyor. Mesela iki tane bulunmamış, köşede kalmış Cem Karaca parçası bulabiliyorsunuz. 

    Funda S: Hiçbir yerde kullanılmamış görüntüleri de siz kullanmışsınız. 50’lerin sonu 60’larda, 70’lerde neler yaşanmış, olanların kültürel tarafını da görme imkanımız oluyor. Siz ne düşünüyorsunuz Almanya’daki arşivcilik için? Filminizi güçlendirdi mi? Türkiye’den ne kadar görüntüye ulaşabildiniz?

    Cem Kaya: Şöyle diyeyim size ben filmi Türkiye’de yapmış olsaydım ve TRT arşivini bana açmış olsaydı o zaman mutlaka ulaşırdık bence. TRT’de inanılmaz kayıtlar hala mevcut. Çok da iyi muhafaza edilmiş diye düşünüyorum. O kuruma girebiliyor musunuz? Müsaade veriyorlar mı? Ve o kurumdan istediğinizi çıkarabiliyor musunuz? Hadi diyelim Türkiye’de bir Anadolu Rock ya da Anadolu Pop belgeseli çekmek istiyorum. Bunu çekmek istediğimde yapacağım ilk şey TRT’ye gitmek olacaktır elbette ki. Önce bir sizin arşivlerde neler var, siz o dönemde Altın Mikrofon yarışmalarını çektiniz mi mesela? Çektiyseniz görüntüler duruyor mu? Ulaşabiliyor muyuz? Lisanslamak istiyorsak dakikası ne kadar? Olay orada başlıyor ve bitiyor. Öyle bir film yapmak istesem bunu TRT ortaklığıyla ancak yapabilirim, yapmazsam çok eksik kalır.  

    Bir de düğün kameramanlarına gittiğinizde, özel arşivlere girmek imkansız gibi, çünkü özel. İnsanlarla çok iyi ilişkiler kurmanız, size güvenmeleri lazım, çünkü onların özeli. Derdiyoklar diye bir grup var, o görüntüleri bir kameraman arkadaştan bulduk. Onlar da yayınlanmamıştı ama çok aradık. Oysaki Derdiyoklar burada 10-15 sene boyunca her hafta sonu düğüne gitmişler. Mutlaka bir yerde kayıtları olması lazım ama bizim bulabildiğimiz bir tek kayıt oldu. Bir de Almanya’daki Türk müzikleri, kaset ya da plakları düşündüğümüzde ya da video kaset kültürü vardı, onlar da Alman arşivlerinde yok. Almanların haberi olmayan bir kültür bu. Zaten filmimiz bunu anlatıyor. Bakın biz 60 sene iç içe yaşamışız. Ama siz bizim kültürümüzü çok az biliyorsunuz. Belki de bilmek istemiyorsunuz? Bu medyaya pek yansımamış. Bizim burada ürettiğimiz kültür de arşivlerde muhafaza edilmiyor. Türküola, Uzelli, Minareci kaset şirketleri var. Bu kaset şirketleri Almanya’da yaşayan sanatçılarla, Almanya stüdyolarında, üzerinde Made in Germany yazan kasetler ya da plaklar üretmişler. Bu niye Alman kültüründen sayılmıyor madem? Alman kültüründen sayılmıyor diye de niye buradaki arşivlerde yok? Onlara niye sadece özel koleksiyoncular üzerinden ulaşabiliyoruz? 

     

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top