Sizin Robinson’unuz da Cuma’nız da orijinal Daniel Defoe’dan biraz farklı çizgide…
Gürcan Yurt: Aslında benzer taraflarını anlatmaya pek gerek yok. Orijinal romanın paralelinde giden pek çok şey var; adaya düşmeden önceki yaşamı, düştükten sonraki. Ben seriye Cuma ile olan yaşamıyla başladım; geçmiş yaşamını sadece bir flashback yaparak verdik ama orijinal romanda hikayenin çok uzun bölümü adada yalnız geçer. 12 yılın ardından Cuma gelir. Farklılıklar tabii ki var. Orijinal kitabı pek çok kişi çocuk klasiği olarak bilir, hepimiz çocukken onu okumuşuzdur; ama aslında kalın ve tasavvufi bir kitaptır. Robinson’un oradan kurtardığı malzemeler arasında bir İncil vardır, o güne kadar Tanrı inancına dair durup düşünmemiş bir adamdır ama orad, o hayatla mücadelesinin paralelinde Tanrı’yı ve Tanrı inancını sorgular.
Çizgi romanı, tabii çocuk klasiğinde olduğu gibi bu tasavvufi kısımlara pek girmeden daha eğlenceli taraflarından ele almak istedim çünkü hepimiz düşünmüşüzdür “ıssız bir adaya düşsek ne yaparız?” diye. Aslında bu olayın “özü yalnız kalsak ne yaparız?” sorusudur, “Issız bir adaya düşsen delirmemek için ne yapardın?” Olmalı. Evet, Cuma geldikten sonra bu yalnızlık biraz kırılıyor ve adadaki günlük yaşam mücadelesinden öte komik şeyler de olabilir, olur. Biraz bunlardan yola çıkarak çizgi romanı şekillendirmeye çalıştım. Eğlenceli oldu. Bunu sadece kendi yarattığım mizaha da endekslemiyorum, oradaki dünya çok ilginç; onun da bir cazibesi var. İki türün arasındaki farkı en kısa böyle özetleyebilirim.