Hesabım
    Festivaldeyiz! Beyazperde #ifteizledi 2017!

    Beyazperde.com yazarları ve editörleri !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde izlediklerini yazıyorlar!

    Sausage Party

    Market raflarında geçen epik bir macera!

    Frank hakkında bilmeniz gereken ilk şey onun çok cesur bir sosis olduğudur! Market raflarında satın alınmayı bekleyen meyve ve sebzelerden yalnızca biri olan Frank'in en büyük hayali sosisli ekmeği olan sevgilisiyle birlikte yaşayabilmektir. Bunun için de ikisinin aynı insan tarafından satın alınarak özgürlüklerinin kapsını açan "öteki dünya"ya götürülmeleri gerekmektedir. Frank ve arkadaşlarının bilmediği şey ise öteki dünya sandıkları o büyülü yerin aslında satın alan kişinin bıçağının ucu olduğudur...

    Karşımızda Tom Cruise aksiyonlarını ve Tom Hanks hayat mücadelelerini aratmayacak bir macera var. Birçok animasyonda başrol ya hayvanlardır ya da insanlar. Ancak Greg Tiernan ve Conrad Vernon odağı bu kez gıdalara çeviriyor. Patatesten ekmeğe, sosisten domatese kadar pek çok gıdaya hayat veriyor ve onların insanlara karşı başlattığı bir isyanı seyircilerin önüne sunuyor. İlk baştan söyleyelim; animasyon olması sizi yanıltmasın, kesinlikle çocuklara uygun bir film değil. Bu film tamamen bir yetişkin animasyonu. Filmde özellikle "inanılan yaratıcı" ve "kurtarıcı" göndermeleri bir hayli dikkat çekici. Bir mitin başlatılmasının safi bir inançtan çok bir teselli umudu olması, insanların öteki dünyalara ve mutluluğa açılan aracılar olması, ilahi gerçeklerin aslında birer paravan olması filmin altyapısını destekleyen ve inanışlara göndermeler yapan güçlü yanlar arasında. Zira "büyük bir kitlenin inanması ve buna göre yaşaması, gerçekliğin bu olduğunu göstermiyor" mesajı bir hayli ön planda.

    Gıdaların insanlara karşı verdiği bu yaşam mücadelesi alt metninden ne veganlar kurtulabilir ne de etoburlar. Birçok hayvan ırkı insanların gazabına uğrarken sessiz kalışımız bir yana, yediğimiz her şeyin onları yememize verdiği dehşet verici tepkiler bir yana... İnsanları tanrılar olarak gören gıdalar çıkış yolunu ancak onlardan biriyle yakın temasa girerek bulabiliyor. Bu süreçte de elbette kendi aralarındaki düşmanlarla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. 

    Frank karakteri oldukça eğlenceli yaratılmış bir karakter. Seth Rogen'ın çatallı sesi de Frank'in mimikleriyle adeta birleşmiş diyebiliriz. James Franco'nun sesi de müptezel karakterine fazlasıyla uymuş. Salma Hayek'in Teresa'sı için ne yazık ki aynı şeyleri söylemek mümkün olmamış. Hayek'in keskin vurguları Teresa için biraz eğreti kalmış. Seslendirme kadrosunda ufak değişikliklerin yanı sıra senaryonun da klişelerden uzaklaşmak için biraz desteğe ihtiyacı var. Zira filmin senaryosu alıştığımız özgürlük savaşçısı filmlerinin yolunu izliyor ve bu nedenle fazlasıyla tahmin edilebilir oluyor.

    Barry ve Frank filmi götüren karakterler. Ancak filmin asıl vuruculuğu sahnelerinin ve bakış açılarının eşsizliğinde. Markette birkaç parçanın yere düşüp kırılması bizim için önemsiz görünürken, Tierman ve Vernon bunu alıp bir savaş alanına dönüştürüyor. Yemek yaparken ağzımıza attığımız birkaç parça lokma ise adeta bir katliam! İnsanların ve gıdaların bakış açısının paralel verildiği sahneler bir hayli eğlenceli ve tedirgin edici olmuş. Zira bizler "kötü adamlarız".

    Hayvanların konuştuğu animasyonlar artık sıradanlaşmışken soundtrack parçaları ile coşturan (bunun için Christopher Lennertz ve Alan Menken'a koca bir teşekkür), hem güldürüp hem vicdanınızı sızlatan bir film oldukça keyif verebilir. Yeter ki filmin "kötü adamı" ile özdeşleşmekten gocunmayın!

    Su BAHADIR

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top