Hesabım
    57. Antalya Altın Portakal İzlenimleri

    Festivali takip eden Murat Tolga Şen, ulusal yarışma filmlerini değerlendirdi..

    Gün 3: Kumbara - Gölgeler İçinde

    İlk film, Ferit Karol’un yönettiği ve Murat Kılıç ile Gülçin Kültür’ün başrollerini üstlendiği Kumbara… “En iyi erkek oyuncu” ödülüne en yakın film bu ama Ferit Karol’dan çok daha sıkı bir sistem-toplum eleştirisi bekliyordum. Filmi bu anlamda biraz evcil buldum. 

    Bir “basiretsizlik hikayesi” olan Kumbara eleştirisinin altını yeterince çizemeyince çocukluğumuzdan beri dinlediğimiz ve gördüğümüz, başkasına kefil olduğu için başı derde giren akraba hikayesine dönüşüyor. Her şeye rağmen festivalde izlediklerim içinde en iyi filmlerden biri ve gelecekte daha iyisini de çekebilecek genç bir sinemacıyı müjdeliyor.

    Erdem Tepegöz 2012 yılındaki ilk uzun metraj filmi Zerre’yle beni koltuğa mıhlamıştı. Bu kez de aynı şeyin olmasını bekliyordum, hele de festival ön jürilerinin sevmediği bir türde, bilim kurgu alanında eser verdiği için umudum daha da artmıştı ancak Gölgeler İçinde’de aradıklarımı tam anlamıyla bulduğumu söyleyemem. Çok başarılı bir mekan kullanımı ve distopyanın etkisini seyirciye güçlü bir şekilde geçiren görüntü yönetmenliği filmin artılarından ancak hikaye görselliğe yetmiyor.

    Galip Tekin’in tuhaf hikayelerini ya da okumayı çok sevdiğim Frankofon bilim kurgu çizgi romanlarını hatırlatan Gölgeler İçinde bu anlamda yeni bir şey sunmuyor. Filmde, İlkel bir teknolojiyle yönetilen bir fabrika bölgesinde, emirlere ve kameraların takibine boyun eğerek köle gibi çalışan bir grup işçiden birinin bu kontrole karşı çıkıp sistemi sorgulamasını Hikayenin muğlak bıraktığı çok şey var. Tür sinemasının festivallerimize giriş yapması açısından önemli, ödül alırsa bu alanda üretim yapmak isteyen başka sinemacıları da heveslendirecektir.

    Gün 4: Hayaletler - İnsanlar İkiye Ayrılır

    Hayaletler, Venedik’ten aldığı ödülün havasını atarak ve seyircide büyük beklenti yaratarak karşımıza çıkan bir iş. Kimine göre festivalin favorisi, bana göre en zayıf işlerinden biri… Reji, yönetmenin yönetmen koltuğunu alıp başka şehre kaçtığını hissettirecek kadar zayıf, oyuncu yönetimi yerlerde sürünüyor. Bütçesizlik bu filmin de belası ve çok yetenekli Ayris Alptekin’in kurgusu bile bu durumu aşmaya yetmiyor. 

    Tıpkı Mustang gibi, güçlü bir sistem-toplum eleştirisi yapmanın peşine düşerken o meselelerden yeterince haberi olmadığını belli eden bir iş Hayaletler. Yabancı jürilerin pek “çakamadığı” bu durumlar beni filmden itiyor. Hip hop kültürü, mülteciler, kentsel dönüşüm… Güncel meselelerden yola çıkarak günümüz Türkiyesi’ne dair distopik bir portre çizen Hayaletler, jüriyi tavlamak için bulduğu her notaya basan, asıl derdi ödül toplamak olan bir film. Bazı sekanslarını sevdim ama bütün olarak kıymetli görmüyorum.

    Hayaletler’den sonra izlediğimiz İnsanlar İkiye Ayrılır temiz kamerası ile gözümü rahatlattı. Metreler boyunda bir perdede sürekli sallanan bir kameranın peşinde düşerken yoruluyor insan. Festivaldeki en güncel ve şimdiye kadar pek dillendirilmemiş eleştirilerden birini getiriyor bu film. Giriş, gelişme ve sonuç kısmı bir sürü twist barındırıyor ve bu da meraklı bir izleme deneyimi sunuyor ancak hikayenin tahmin edilebilirliği bu sürpriz yumurtaların etkisini zayıflatıyor. 

    Finali uzatması dışında filmi çok sevdiğimi söyleyebilirim. Bazı eleştirmenlere göre bu aslında festivalde yarışmaması gereken bir gişe filmi ancak ben iyi bir gişe filminin de festivallerde yarışabilir olmasını dileyenlerdenim ve Antalya festival seyircisi tarafından en çok alkışlanan filmin bu olması fikrimi güçlendiriyor. Filmleri seyirciden uzaklaştırdıkça iyice tatsızlaşan bir noktaya gidiyoruz. İnsanlar İkiye Ayrılır festivali takip eden herkes için çok gerekli bir mola noktasıydı ve iyi bir film olduğunu düşünüyorum. Burcu Biricik kendini izletiyor ama Erdem Akakçe’nin oyunculuğu filmin en iyisi.

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top