Hesabım
    Ben O Değilim
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Ben O Değilim

    "Ben, ben değilsem kimim?"

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Hangimiz hayıflanmamışızdır ki “her günümüz birbirinin aynısı gibi geçiyor ve hepimiz birbirimizin aynısı hayatlar yaşıyoruz”, diye. Benzer bitirilen okullar, benzer mesleki pozisyonlar/kariyerler ya da kariyersizlikler; toplumsal sınıflar değişse de aynı geçim kaygısı… Kıskançlıkların yakamıza yapıştırdığı “onun yerinde olsaydım, hayatım nasıl olurdu?” sorusu... Filmografisi de anlatım dili gibi basamakları ağır ağır çıkan Tayfun Pirselimoğlu’nun altıncı uzun metrajlı filmi Ben O Değilim, sabırla bir sinema seyircisinin aklına bu soruları şaşırtıcı bir doppelgänger*  hikâye ile yeniden getiriyor.

    İkisi de işçi olan ve aynı yemekhanede çalışan Nihat ve Ayşe’nin oldukça sıradan yaşamları ile başlıyor film. Gerçi ağırlıklı olarak hayatını seyrettiğimiz karakter Nihat; Ayşe ise ona beklenmedik atışlar yapan bir havan topu gibi. Fakat bir çarpınca da pir çarpıyor! Kocası cezaevinde olduğundan arkasından dedikodu edilmesine aldırmadan, Nihat’ı hayatına çekiyor. Çünkü, her birimiz gibi yalnız. Sadece bedenen değil, ruhen yapayalnız. En basit şey bile içinde kalmış; bu da onu iyice çocuksulaştırmış. Nihat da yemekhane-fakirhane arasında geçen hayatında yapayalnız ama Ayşe’den ayrılan tarafı umursamazlığı. Öyle bir boş vermişlik içinde ki, insan “Hadi canım bu kadar da olmaz!” diyor.

    Ayşe, Nihat’ı 3 senedir hapishanedeki kocasına, en azından fiziksel olarak çok benzetiyor; onu hayatına alıyor. Nihat da hasbelkader enjekte edildiği bu yeni hayatı, hatta üstü örtülü kocalık rolünü benimsiyor. Belli ki ona da iyi geliyor önüne sürülen bu yeni hayat seçeneği. İkili birkaç gün içerisinde birbirlerine alışmışken filmin hikâyesi öyle bir kırılma anına geliyor ki “spoiler” vermeden gerisini anlatmak olası değil. Ancak şunu söyleyebiliriz, filmin ikinci yarısında döngüsel sürprizlere ve sağlam ironiye hazırlıklı olmak gerekiyor.

    Filmin başrolü Ercan Kesal, Yozgat Blues için Beyazperde’ye verdiği röportajda “Nihat” karakterinin bugüne kadar en keyifle oynadığı, en içselleştirdiği rol olduğunu belirtmişti. Ben o Değilim’in gösterime girmesi, beni en çok bu açıdan meraklandırmıştı. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki yine biçilmiş kaftan bir oyunculuk var karşımızda. Karakter(ler)inden hem beklenecek hem beklenmeyecek hamleleri o kadar rahat veriyor ki Kesal, filmin bence fazla uzun tutulmuş süresine rağmen öyküyü izlettiren bizzat kendisi. Filmin en önemli ikincil karakter(ler)ini canlandıran Maryam Zaree’nin ise sesindeki dublaj etkisi, seyirciyi karakterden ister istemez uzaklaştırıyor. Gerçi hali hazırda canlandırdığı rolleri yeterince soğukken, bu bilinçli yapılmış bir tercih bile olabilir.

    Uzun lafın kısası yönetmenin sinemasında her daim farklı bir noktada duran 2002 tarihli Hiçbiryerde filminden sonra (ki orada bile çıkış noktası isim benzerliği olan bir öykü mevcuttu), Ben O Değilim en parlak işlerinden biri olarak anılacaktır. 33. İstanbul Film Festivali'nde Ulusal Yarışma bölümünde gösterilen filmin En İyi Film, En İyi Müzik ve En İyi Senaryo dallarında ipi göğüslediği de hatırlatalım. Bol filmli vizyon haftasında bir yerli yapıma şans vermek isterseniz Başkasinema salonlarında sinemalarda.

    Doppelgänger* : İki kişinin ya da karakterin fiziksel olarak ya da kişilik özellikleri olarak bire bir yanı olması/şizofrenik karakterleri tanımlamak için de kullanıldığı yerler de vardır.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top