Hesabım
    Leviathan
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Leviathan

    Hepimizi yok edecek olan canavar!

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Sinemaseverler arasında Leviathan’ın adını duymayan kalmadı sanırım. Andrey Zvyagintsev’in yönettiği bu başyapıt, Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmiyle birlikte yarışmıştı. Cannes’da hakkettiği ilgiyi görmedi diye düşünüyorum ancak bu yılın “en iyi yabancı dilde film” Oscar’ının en büyük favorisi, benim de gönlümden Leviathan’ın adı geçiyor.

    Denizde batmış 3 tekne ve bir balinanın (eskiler için balinalar deniz canavarlarıdır) karaya vurmuş iskeleti… Leviathan’ın tanımı filmin başında ve sonunda tam da bu sekanslarda yapıyor. İnsanları yiyerek büyüyen ve en sonunda çok büyüdüğü için parçalanıp ölen bir canavar. Yönetmen içinse Leviathan, yeni Rusya’nın bir tarifi…

    Nikolay yaşadığı toprağa bağlı, orada kök salmak isteyen ve varını yoğunu bu toprağın üzerine bir ev inşa etmek için kullanmış, orta yaşları da geride bırakmış, sıradan bir adam. Şimdiye kadar sistemle pek sıkıntı yaşamamış, birlikte atış yapmaya-içmeye gittiği polis dostları bile var! Nikolay kendince bir ahlak anlayışına sahip ve bu yüzden de toprağına göz diken belediye başkanına meydan okumaya kalkışıyor. Elbette bu bir hata çünkü sıradan insanın bir canavara dönüşerek her şeyi yutan Leviathan (devlet) karşısında hiç şansı yok. Moskova’da hatırlı tanıdıkları olan hukukçu arkadaşı Dimitriy ise bu konuda tutunabildiği tek dal. İki erkeğin arasında birlikte askerlik yaptığı yıllardan gelen güçlü bir bağ var. Bu bağ aynı zamanda erkek dostluğunun sıkı kurallarına da bağlı... Dimitriy, dostu Nikolay ve Lilya için elinden geleni yapacak ama…

    Lilya ise sadece bir kadın. Tüm kadınlar gibi doğuştan lanetli, çünkü çok güzel. Filmin bir yerinde Lilya aile dostları Yulya’nın evine gittiğinde oradaki ufaklık, oyuncak tabancasıyla ateş eder gibi yapınca “neden beni öldürdün?” diye soruyor. Oğlanın ağzından dökülen sözler anlamlı; “çünkü çok güzelsin!”

    Devlet güçlendikçe sistemin tarifi değişir. Düzen artık bireye hizmet etmez, birey düzeni kuralların çıkarları uğruna kolayca harcanabilir. Çünkü sistemi kuranlar insanlardır ve insanoğlunun en kolay fark edilen özelliği fırsatçılığı ve açgözlülüğüdür. Bizi diğer hayvanlardan ayırıp evrimimizi hızlandıran, en nihayetinde uygarlığımızın temel yapıtaşı budur. Kutsal kitaplardaki Habil ile Kabil’in hikayesini hatırlayın. Adam, diğerinin sahip olduklarını almak için her şeyi yapar. Yalan söyler, çalar ve öldürür. Bireyin yararına bir örgütlenme olan ‘devlet’ eninde sonunda en büyük çalma-gasp etme mekanizmasına dönüşecektir. Andrey Zvyagintsev’in filminde çizdiği ve hepimize gösterdiği Yeni Rusya tarifi de bu…

    Bir de sanırım şunu söylüyor yönetmen; suretler değişse de canavar ölmüyor, kendi yemeye doymadığı sürece onu durdurmanın bir imkanı da yok. Nikolay ve polis arkadaşları ellerinde votkalar dağa bayıra çıktıkları bir gün, polis şefi Pacha’nın getirdiği hedefler Sovyetler zamanından kalma tiranların çerçeveli fotoğrafları…”Şimdikilerin biraz daha duvarlarda asılı durması lazım, daha onlara ateş edecek kadar olgunlaşmadılar” diye nükte ediyor Pacha…

    Yönetmen, hikayesini küçük bir kasabada kuruyor ancak suya atılan taş gibi filmin insanın usunda yarattığı anlam büyük. Özellikle Türkiyeli sinema seyircisinin anlamlandırabileceği bir çaba bu çünkü hepimiz, biz değilsek bile ailelerimiz bu ülkede yaşarken Leviathan’la yüzleşmek ve yenilmek zorunda kaldı. Hatta, kendi Leviathan’ımızın devasa boyutlara ulaştığını gören bir nesil olduğumuzu düşünüyorum.

    Leviathan, akla ve kalbe dokunan bir film. Rusya’nın kenarında bir yerlerde geçen küçücük bir hikayesi var, yönetmenin bunu aktarırken kullandığı sinema dili ise oldukça yalın. Leviathan seyirciyi zorlayan bir film değil ama suratına sürekli tokat atıyor. Filmin buraya yazmak istemediğim final sekansı ise 10 yılın en muhteşem bitirişi! Film ilk karesinden bitiş jeneriğine kadar, sinemanın aslında ne işe yaradığının ispatı gibi duruyor.

    Yönetmenliği kadar oyunculuklarıyla da kıymetlenen Leviathan, 2014 yılında izlediğim filmler içinde beni en çok etkileyen yapım, sinemada izleme şansından kendinizi mahrum etmeyin!

    murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    • b
      yönetmenin en iyi filmine leviathan demek the return'e haksızlık olur. bu filmde tokat gibi çarpan şeyler var evet, senaryo da olabildiğince etkileyici ve çarpıcı, leviathan metaforunun kullanılması bu canavarın doymazlığı ve ikiyüzlülüğünün sergilenmesi de olabildiğince akılcı. fakat filmden geriye bakınca o yoğun akışın ardından sadece yüzümüze çarpmış tokatlar kalıyor gibi, oyunculuklar güzel filmin elementleri başarılı ama the return'deki duygu yoğunluğu ve sanatsallık ile kıyaslanamayan bir film bu bence.
    Back to Top