Hesabım
    Café Society
    Ortalama puan
    3,1
    31 Puanlama
    Café Society hakkında görüşlerin ?

    4 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    ELIF s.
    ELIF s.

    Takipçi 13 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    18 Ağustos 2016 tarihinde eklendi
    Woody Allen hastası iseniz belki severseniz. Ben beğenmedim. Devasa bütçeye ve ünlü isimlere rağmen çok vasat ve klişe bir hikaye, sürprizsiz bir son, gereksiz diyaloglar..Arka plandaki sahneler , kostümler ve filmdeki genel atmosfer çok başarılı idi .Başka olumlu bir şey yok ne yazık ki.
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    3 Ekim 2016 tarihinde eklendi
    Woody Allen söz konusu olunca beklentiler her zaman yüksek tutulur. Aslında "Cafe Society"nin çok da parlak olmadığını duymuş, okumuştuk çeşitli mecralardan. Ortalama bir Allen filmi olarak yorumlanıyordu. Ben de izledikten sonra bu yoruma katıldım. Kesinlikle başarılı, ancak büyük bir yenilik yok filmde. Örneğin "Irrational Man"i daha fazla beğenmiştim. Ancak klasik tarzını izlemek her zaman keyifli Allen'ın. Bu yıl da boş bırakmadı salonları. Oyuncu kadrosu hakkını veriyor. 30'ların Hollywood'u, New York'u. Renkler, mekanlar, kostümler. Başarılı bir dönem filmi her şeyden önce. Yazarlığı ile de ünlü olan Allen yine kaliteli bir senaryoya imza atıyor, ancak söylediğimiz gibi kariyerinin en zekice veya en üstün senaryosu da değil.
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.257 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    2 Ağustos 2019 tarihinde eklendi
    Filmin geçtiği yıl öyle bir izah edilmiş ki bahsedilen yılların kokusunu bile alabiliyorsunuz. Film için ortalama bir Woody Allen filmi demek yanlış olmaz. Keyifli bir akşam geçirebileceğiniz ve duygularınızı sorgulayabileceğiniz, her tarz insanın yansıtılmaya çalışıldığı ortalamanın üzerinde ve zevkli bir film.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.884 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    15 Aralık 2020 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da yazan Woody Allen’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Cafe Society”, tek bir saniyesinde dahi sıkılmadan izlenebilen romantik bir komedi…

    Anlatıcılığını da (narrator) Woody Allen’ın üstlendiği film, 1930’ların Hollywood’un da sinema dünyasının ünlü simalarının katıldığı bir parti ile başlar…

    Ve tabii ilk önce de:

    Bu tür kokteyl, yemek vs. dolu eğlence mekanlarının vazgeçilmez isimlerinden hatta neredeyse demirbaşlarından olan Phil Stern (Steve Carell) ve yirmi beş yıldır evli olduğu karısı Karen (Sheryl Lee) ile tanışıyoruz…

    Eğlence tüm hızıyla devam ederken şehrin en güçlü ajanslarından birine sahip olan ve Hollywood yıldızlarını tanıyor olmanın ciddi bir ayrıcalık olduğunu düşünerek yaşamını sürdüren Phil’e, beklenmedik bir telefon gelir…

    Karşısındaki:

    Babası Marty’nin (Ken Stott) küçük mücevherat dükkanında çalışan oğlu Robert “Bobby” Jacob Dorfman’ın (Jesse Eisenberg) Hollywood’a geleceğini ve ona kendi şirketinde bir iş ayarlaması talebini iletmek için arayan, New York’taki ablası Rose’dur (Jeannie Berlin) …

    Halbuki o, Ginger Rogers’dan telefon beklemektedir…

    Çok geçmez ve tamı tamına iki hafta sonra (Woody Allen’ın doğum yeri olan) Bronx’dan kalkan trenden Hollywood’da inen Bobby, konaklayacağı “ucuz ve gösterişsiz” Ali Baba Motel’e bir taksi ile gelerek yerleşir…

    Aynı Marty ve Rose çiftinin, bir de öğretmen ve komünist bir Profesör Leonard (Stephen Kunken) ile evli olan ortanca çocukları Evelyn (Sari Lennick) bulunmaktadır…

    Kardeşlerin yaşça en büyükleri ise her türlü karanlık iş de parmakları bulunan bir gangster çetesinin üyesi olan Bobby’nin sevgili ağabeyi Ben’dir (Corey Stoll) …

    Bobby dayısı Phil’in ofisine gider ama programı çok yoğun olduğu gerekçesiyle görüşemez ve üç gün sonrasına yeniden randevu alır…

    Ancak bu kez de dayısı, karısının doğum günü için Acapulco’ya uçmuştur…

    Bu arada Bobby’nin sokaklarda dolaştığı bir sahnede Woody Allen’dan, Fred Astaire ve Ginger Rogers’lı “Swing Time” (1936) filmi ile dönemin önemli aktrislerinden Gloria Swanson’a (1899 – 1983) yönelik bir saygı duruşu gelir…

    En nihayetinde, kendisini verdiği partilere davet ederek çevre edinmesini sağlayacağını belirten dayısı ile bir araya gelir Bobby…

    Görüşmenin sonunda Phil asistanı Vonnie’yi (Kristen Stewart) çağırır ve ondan Bobby’e şehri gezdirmesini ister…

    İkili, cumartesi günü buluşmak üzere de anlaşırlar…

    Henüz ilk buluşma olmasına karşın Bobby Vonnie’ye resmen çarpılır…

    Ertesi Cumartesi, önce “The Woman in Red” (1935) filmine ardından da bir birahaneye giderler ve Bobby, Vonnie ile yakınlaşmaya çalışır…

    Fakat Vonnie, Dough adında gazeteci bir erkek arkadaşı olduğunu söyler…

    Neyse…

    Bobby’nin Phil’in partisine katıldığı ve kendisini yapımcısı olduğu filmin özel gösterimi için evlerine davet eden New York’lu Steve (Paul Schneider) ile karısı Rad (Parker Posey) gibi hayatında önemli bir yer tutacak olan insanlarla yolunun kesişeceği günlerde gelip çatmıştır artık…

    Dayısının ajansında, senaryo okuyuculuğuna terfi eden ve Vonnie ile beraber olmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışan Bobby, bu yeni görevini bahane ederek onu lüks bir restoranda yenilecek bir kutlama yemeğine davet eder…

    Vonnie’nin yapabileceği tek şey, gelecek cumartesi dışarıda değil de bizzat kendisinin evine gelerek şarapla yenilebilecek “çok özel” bir makarna pişirmesi olabilecektir…

    Filmin bundan sonrasında Vonnie, Vonnie’nin gizli sevgilisi ve Bobby arasındaki aşk trafiği bayağı bir karışacağı gibi Bobby’nin New York’taki ağabeyi Ben ve ortaklarının sahibi oldukları parıltılı Café Society günleri de hikâyeye damgasını vuracaktır…

    Peki, hepsi bu kadar mı?

    Olur mu hiç…

    Eğer karşınızdaki bir Wood Allen filmiyse, kesinlikle beklentinizi düşük tutmamalı ve kendisi de bir Musevi olan Allen’ın, dinlerinin müşterilerinin sayısal düşüklüğüne ilişkin olarak yaptığı açıklamaları da atlamamalısınız…

    Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz son husus:

    “Aradan geçen bunca zamana karşın halen üç Academy ödüllü Vittorio Storaro’nın görüntü yönetmeni, aynı ödüle üç kez aday olan Santo Loquasto’nın prodüksiyon tasarımcısı olduğu bu son derece sevimli filmi izlemediyseniz kaçırmayın” biçiminde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top