Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Kare’de, ‘Turist’ten izler bulmak mümkün. Christian, ‘erkeklik’ hallerinin üst sınıftaki uzantısı gibi. Kibri, kendine olan hayranlığı, kadınlarla olan ilişkileriyle... Ama filmin ana meselesi ya da Östlund’un derdi aynı sularda bir kez daha gezinmek değil. ‘Kare’, mülteci sorunuyla bambaşka dertlerin peşine düşen Avrupa’nın hali pürmelalinden kesitler sunuyor. Christian kendisini, izlerin götürdüğü yerde, adeta ‘olağan şüpheli’ sıfatıyla hayatlarını sürdüren göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı meskunda buluyor. Çalınan eşyalarını bulma yöntemi olarak da her bir dairenin posta kutusuna yazdığı bir ‘tehdit’ mektubunu koyuyor. Bu da herkesi ortak bir parantezde ‘suçlu’ konumuna taşıyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Milliyet
Yazar: Nil Kural
2014 yapımı “Turist”le büyük ilgi gören ve Avrupa toplumu, aile ve erkeklik hallerine sert eleştirileri mizahla getiren İsveçli yönetmen Ruben Östlund, “Kare / The Square”le bu kez kamerasını çağdaş sanat dünyasına çeviriyor. Östlund’a bu yıl Cannes’ın büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazandıran film, yönetmenin mevzu ettiği konuları ve kurduğu üslubu devam ettirdiği bir yapım.
Eleştirinin tamamı için: Milliyet
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Sonuç olarak “Kare”, vicdani sorumluluk ve ikiyüzlülük üzerine bir film. Östlund, çağdaş sanatın günümüzün sorunlarına karşı duyarlı olabileceğini ama hitap ettiği kitle için aynısını söylemenin zor olduğunu ima ediyor. Filmde çağdaş sanatla ilgili iki önemli sahne var. İlkinde bir adam, basın toplantısında sanatçıya sürekli küfrediyor. İkincisinde sanatçı, performansı sırasında bir çeşit primata dönüşerek davetlilerin huzurunu kaçırıyor. Tuhaf şeylerin yaşandığı her iki sahne de uygarlıkla barbarlık, elitizmle bayağılık, bastırılmış içgüdülerle şiddet arasındaki sınırın inceliği üzerine...
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Bu çok özel, açıkça ‘entelektüel’, kesinlikle modern sanat hamisi film, bence geniş bir seyirciye ulaşması hiç mümkün olmayan bir çaba olarak kalıyor. Amaçlanan sanat soslu incelikli taşlama ancak yer yer ilginç bir hal alabiliyor. Ki o zaman bile o bölüm bir bütünün parçası haline gelemiyor, kendi başına özgür bir ‘skeç’ olarak kalıyor.
Eleştirinin tamamı için: T24
Birgün
Yazar: Cüneyt Cebenoyan
Östlund, yüzeysellik açısından benzediği kavramsal sanatçılardan, bu “pop” yanıyla ayrılıyor. Bir olay örgüsü olmayan bu 2,5 saatlik film bir şekilde kendisini sonuna kadar seyrettiriyor ve kolay hazmediliyor. Östlund kendisini ne derece ciddiye alıyor bilemiyorum ama bence Kare çok da ciddiye alınacak bir film değil. Hoş, Cannes jürisi Altın Palmiye’yi verirken filmi herhalde ciddiye aldı ama Kare’yi gelecek senelerde pek de hatırlamayacağız
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
‘Kare’de, ‘Turist’ten izler bulmak mümkün. Christian, ‘erkeklik’ hallerinin üst sınıftaki uzantısı gibi. Kibri, kendine olan hayranlığı, kadınlarla olan ilişkileriyle... Ama filmin ana meselesi ya da Östlund’un derdi aynı sularda bir kez daha gezinmek değil. ‘Kare’, mülteci sorunuyla bambaşka dertlerin peşine düşen Avrupa’nın hali pürmelalinden kesitler sunuyor. Christian kendisini, izlerin götürdüğü yerde, adeta ‘olağan şüpheli’ sıfatıyla hayatlarını sürdüren göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı meskunda buluyor. Çalınan eşyalarını bulma yöntemi olarak da her bir dairenin posta kutusuna yazdığı bir ‘tehdit’ mektubunu koyuyor. Bu da herkesi ortak bir parantezde ‘suçlu’ konumuna taşıyor.
Milliyet
2014 yapımı “Turist”le büyük ilgi gören ve Avrupa toplumu, aile ve erkeklik hallerine sert eleştirileri mizahla getiren İsveçli yönetmen Ruben Östlund, “Kare / The Square”le bu kez kamerasını çağdaş sanat dünyasına çeviriyor. Östlund’a bu yıl Cannes’ın büyük ödülü Altın Palmiye’yi kazandıran film, yönetmenin mevzu ettiği konuları ve kurduğu üslubu devam ettirdiği bir yapım.
Habertürk
Sonuç olarak “Kare”, vicdani sorumluluk ve ikiyüzlülük üzerine bir film. Östlund, çağdaş sanatın günümüzün sorunlarına karşı duyarlı olabileceğini ama hitap ettiği kitle için aynısını söylemenin zor olduğunu ima ediyor. Filmde çağdaş sanatla ilgili iki önemli sahne var. İlkinde bir adam, basın toplantısında sanatçıya sürekli küfrediyor. İkincisinde sanatçı, performansı sırasında bir çeşit primata dönüşerek davetlilerin huzurunu kaçırıyor. Tuhaf şeylerin yaşandığı her iki sahne de uygarlıkla barbarlık, elitizmle bayağılık, bastırılmış içgüdülerle şiddet arasındaki sınırın inceliği üzerine...
T24
Bu çok özel, açıkça ‘entelektüel’, kesinlikle modern sanat hamisi film, bence geniş bir seyirciye ulaşması hiç mümkün olmayan bir çaba olarak kalıyor. Amaçlanan sanat soslu incelikli taşlama ancak yer yer ilginç bir hal alabiliyor. Ki o zaman bile o bölüm bir bütünün parçası haline gelemiyor, kendi başına özgür bir ‘skeç’ olarak kalıyor.
Birgün
Östlund, yüzeysellik açısından benzediği kavramsal sanatçılardan, bu “pop” yanıyla ayrılıyor. Bir olay örgüsü olmayan bu 2,5 saatlik film bir şekilde kendisini sonuna kadar seyrettiriyor ve kolay hazmediliyor. Östlund kendisini ne derece ciddiye alıyor bilemiyorum ama bence Kare çok da ciddiye alınacak bir film değil. Hoş, Cannes jürisi Altın Palmiye’yi verirken filmi herhalde ciddiye aldı ama Kare’yi gelecek senelerde pek de hatırlamayacağız