Hesabım
    Arif v 216
    Ortalama puan
    3,6
    yayın
    • Sabah
    • Hurriyet
    • Star
    • Sözcü
    • Habertürk
    • Birgün
    • Milliyet
    • T24

    Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.

    Basın Eleştirisi

    Sabah

    Yazar: Olkan Özyurt

    Sinematografik olarak Kıvanç Baruönü bu usta işi senaryonun hakkını veren bir yönetmenlik ortaya koyuyor. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. Mesela kahramanlarımız 1969'a ışınlandıklarında karşımıza Ara Güler'in fotoğraflarındaki İstanbul çıkıyor. Kadrajlarda senaryodan gelen göndermelerin karşılıklarını da görüyoruz. Ki bir göndermeler yumağı var filmde. Belki 40-50 filme referans çıkar. Referanslar da bir bütünlük içinde sunuluyor ve ana hikayeye de hizmet ediyor. Bolca güldüren (efsaneleşecek birçok sahne var), yer yer hüzünlendiren, ruh halimize sempatik bir şekilde ayna tutmayı başarabilen Arif V 216 sanırım Cem Yılmaz'dan beklenen o büyük film. G.O.R.A. gibi, popüler sinemamızın klasiklerinden olacağını öngörmek de zor değil.

    Eleştirinin tamamı için: Sabah

    Hurriyet

    Yazar: Uğur Vardan

    ‘Arif v 216’yı bence değerli kılan sadece göndermeleri ve referansları değil elbet. Filmin bakış açısı ve vurguları da kayda değer toplumsal okumalarla dolu. ‘G.O.R.A.’ ve ‘A.R.O.G.’da Arif, pragmatist, menfaatleri doğrultusunda hareket eden, uyanık, yer yer tatlı, sevimli bir üçkâğıtçı tiplemesiydi. Burada ise aynı karakterin artık duygusallaştığını, kalbiyle hareket ettiğini, romantik bir çizgiye taşındığını görüyoruz. Önceki iki film uzayda ve Yontma Taş Devri’nde geçerken ‘Arif v 216’, artık özlemini duyduğumuz, kutuplaşma gibi bir belaya bulaşmamış, iyi insanların sadece sinemada olmadığı bir ülke özleminde dolaşıyor. Yani bir bakıma biz 2017’de, ‘Distopya’da yaşıyoruz, 1969’un Türkiye’si ‘Ütopya’ olmuş. Aslında ‘Arif v 216’nın tarif ettiği adres, çocukluğumuzu, gençliğimizi, masumiyeti aradığımız ve bulduğumuz ‘Arzu Film ekolü’ne ait filmlere yakın, sadece tarih olarak birkaç yıl öncesinde geziniyor.

    Eleştirinin tamamı için: Hurriyet

    Star

    Yazar: Serdar Akbıyık

    Filmin başrolünde 2003 yapımı GORA’nın medarı iftarı Arif ve robot 216 bulunmakta. Cem Yılmaz böylece kendi sinema macerasının kökleriyle çok iyi bir bağlantı kuruyor. Arif V 216’yı Cem Yılmaz’ın gerçek sineması olarak kabul ediyorum. Filmde Arif’in yakın dostu 216, insan olmaya karar vererek dünyaya gelir. Arif bu ziyaretten çok mutlu olsa da bir uzaylının dünyaya inmiş olması mahalleli ve CIA, KGB gibi birçok örgüt tarafından tepkiyle karşılanır. Arif mahallelinin gönlünü alsa da dünya devleriyle baş edemez. Elinde bulunan bir zaman makinesiyle 1960’lara kaçar. Burada İstanbul’un naif insanları ve dönemin Yeşilçam yıldızlarıyla bezeli bir macera başlar. Filmde Zeki Müren’e hayat veren Çağlar Çorumlu gülmekten çatlatırken, Mert Fırat’ın canlandırdığı Sadri Alışık ile Kerem Alışık’ın diyalogları gözleri yaşartıyor.

    Eleştirinin tamamı için: Star

    Sözcü

    Yazar: Burak Göral

    Elbette bu başarıda yönetmen Kıvanç Baruönü'nün akıp giden dinamik performansının katkısı büyük. Cem Yılmaz'ın sürekli çalıştığı Ozan Güven, Zafer Algöz, Özkan Uğur, Can Yılmaz tabi ki defalarca birlikte konsere çıkmış bir müzik grubu kadar uyumlular birbirleriyle, en ufak bir yanlış nota yok hiçbirinde. Mert Fırat'ın canlandırdığı Sadri Alışık ve Şükrü Özyıldız'ın canlandırdığı Ayhan Işık'ın birlikte bir kavgaya karışmaları, Kerem Alışık'ın canlandırdığı tatlı serseri Ömer'in Sadri Alışık'la vedalaşması gibi duygulandıran sahneler var. Ama Çağlar Çorumlu'nun Zeki Müren olarak göründüğü her an salona kahkaha bombası atılmış gibi oluyor.

    Eleştirinin tamamı için: Sözcü

    Habertürk

    Yazar: Mehmet Açar

    Eski Yeşilçam filmlerinin görsel dünyasını günümüzün komedi sinemasıyla birleştirme konusunda sağlam bir iş çıkaran Kıvanç Baruönü’nün yönettiği “Arif V 216”, bugüne kadar en çok güldüğüm Cem Yılmaz filmi oldu. Hikâyesinin aşırı hafifliği, biraz uzun olması gibi eleştireceğim yanları da var. Ama “delimsirek” havası, hızlı temposu, hiç bitmeyen göndermeleri ve beyazperdede yarattığı Türk usulü popüler kültür füzyonuyla sinema tarihimizde ayrı bir yere sahip olacağını düşünüyorum. İyi komedi filmi, bazen birbiriyle ilgili ilgisiz birçok şeyin yan yana getirilmesidir. Tarkan’ın sesinin Zeki Müren’in kostümleri ve Cem Yılmaz’ın bedeniyle birleştiği sahnelerde olduğu gibi... Son olarak, filmin mizahının daha çok 30 yaş üstüne hitap ettiğini ve Türkiye gişelerinde başarılı olan komedi anlayışıyla pek ilgisi olmadığını da belirtelim.

    Eleştirinin tamamı için: Habertürk

    Birgün

    Yazar: Cüneyt Cebenoyan

    Neyse filme dönelim. Arif v 216’nın yaklaşık ilk 1 saati, çok komik. Yılmaz, komikliğinin zirvesinde, espriler şahane ve her şey çok hızlı akıp gidiyor. Filmin sonrası ağırlaşıyor bir miktar. Espriler azalıyor, entrika, macera şu, bu artıyor. Fakat yine de çok başarılı bir Zeki Müren (Çağlar Çorumlu) taklidi filmi kurtarıyor. Doğrusu, “Arif v 216”nın da libidosunun çok güçlü olduğunu söyleyemeyeceğiz. En fazla 2 robotu elele sahilde koşarken görüyoruz; eski Türk filmlerinde bile ondan fazlası vardı. Cem Yılmaz filmlerinin yüksek prodüksiyon standartları Arif v 216’da da var. Hatta galiba en başarılı prodüksiyon tasarımı bu filmde. Bunun bedeli bir miktar reklama maruz kalmak oluyor ama katlanıyoruz artık. Filmin sonunda Arif’in tiradında dediği gibi... eeee, şey, ne demişti Arif hakikaten yahu?

    Eleştirinin tamamı için: Birgün

    Milliyet

    Yazar: Nil Kural

    “Arif V 216”, Yılmaz’ın ilham kaynaklarından Sadri Alışık’tan Zeki Müren’e, Ajda’dan Ayhan Işık’a iyi fakirler ve kötü zenginlere uzanan birçok bilindik şahıs ve kalıp üzerinden referanslarla dolu bir film. Espriler bunlar üzerinden hızla ve akıcı bir şekilde ilerlerken, “iyi insan olmak”la ilgili melankolik bir tonu da arada kendisini gösteriyor. Oyunculuklar başarılarıyla dikkat çekerken, Cem Yılmaz’ın izleyicisine her zaman vadettiği yüksek yapım şartlarını, dönem atmosferinden kostümlere görüntü yönetiminden setlere bir kez daha görüyoru

    Eleştirinin tamamı için: Milliyet

    T24

    Yazar: Atilla Dorsay

    Tüm bu övgülerime karşın, filmin komedi olarak çok doyurucu olduğunu söyleyemem. Bir yerden sonra tempo düşüyor, tekrarlar başlıyor, espriler seyreliyor. Karakterler yeterince geliştirilemediği gibi, ilişkiler de tökezliyor. Ana kişilerde bile: örneğin Arif’le 216 ya da 216’yla Pembeşeker arasında olup bitenler sanki bir yerde tıkanıp kalıyor. Ya da aslında en sağlam kompozisyonlardan biri olan Zeki Müren bile giderek kıskanç, bencil bir kişiye dönüşüyor. Ve genelde ilk başlardaki kahkalarımız giderek azalıyor. Keşke film bu kadar uzun (130 dakika kadar) olmasaydı... Sonuç olarak eğlenceli bir film. Ama bence ne üçlemenin en iyisi, ne de Cem Yılmaz güldürüsünün kaymağı...

    Eleştirinin tamamı için: T24
    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top