Hesabım
    Son Umut
    Ortalama puan
    4,0
    969 Puanlama
    Son Umut hakkında görüşlerin ?

    165 Kullanıcı yorumları

    5
    25 Eleştiri
    4
    68 Eleştiri
    3
    30 Eleştiri
    2
    27 Eleştiri
    1
    8 Eleştiri
    0
    7 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ogulcan B.
    Ogulcan B.

    Takipçi 236 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    13 Ekim 2012 tarihinde eklendi
    Filmi izledikten sonra sunu sormamak mümkün degil "neden" neden daha önce bu filmi izlemedim? Gerçekten basarili bir dram-macera filmi.Film bastan sona bir kaos ve kasvetli bir atmosferde geçiyor,filmi izlerken ister istemez insanin içi karariyor.Filmin nedendir bilmiyorum ama görüntü kalitesi baya eskiymis gibi duruyor,baslarda ben pek begenmesemde görüntü kalitesinin pek iyi olmayisi filme ayriyetten de bir kasvetlik katmiyor degil.Bastan sona süyükleyici bir film özellikle Clive Owen'in hamile kizi alip kaçtikan sonra film akip gidiyor adeta.Savas sahnelerindeki atmosfer mükemmel diyebilirim hem gerçekçi hem de kameranin kullanimi çok iyi.Kitap gibi bir film bir sürü olay,bir sürü mekan var filmde.Benim filmde en begendigim nokta filmin geçtigi mekanlar ve filmde bitmek bilmeyen o puslu kasvetli hava tam benim tarzim yani oldukça iç karartici bir film.Filmin konusuna da deginmeden olmaz gerçekten farkli bir konu tabi filmin olay kurgusu da çok iyi.Oyunculuklar gayet iyi.Filmde bazi yerlerdeki müzikler gayet güzel ama dramatik ve insanlarin sefaletlerinin gösterildigi sahneler de etkileyici bir soundtrack kullanilsaymis bence daha iyi olurdu.Son olarak ben gerçekten begendim,etkileciyi,sürükleyici,heyecanli ve kasvetli bir film,tavsiye ederim izlenmesi gereken filmlerden biri.Filmin geçtigi mekanlar ve filmin kasvetli atmosferi için puanimi biraz daha fazla veriyorum.

    8/10
    Spike
    Spike

    Takipçi 112 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    17 Eylül 2011 tarihinde eklendi
    Konu olarak diğer dünyayı saran hastalık olayında biraz daha farklı, biraz daha orjinal bir konuya sahip, Başarılı oyunculuklar ve başarılı yönetmen sayesinde kimi sahneleri başarılı gerçekçilik ve inandırıcılğa sahip. Özellikle mültecilerle savaş konusunda herhangi bir abartıya yer vermeyip tamamen doğal akışını göstermiş
    kemerlee
    kemerlee

    Takipçi 693 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    5 Temmuz 2011 tarihinde eklendi
    İnsanların artık bebek sahibi olamadığı faşizmin ve ayrımcılığın tavan yaptığı bir gelecekte geçiyor film.Moore ve Caine'nin kısa ama etkileyi performansları Clive Owenın etkileyi oyunculuğu yarattığı harika atmosferi, var oluşu ve dini efsaneleri sorgulayışı ve yaptığı zeki göndermelerle önemli bir başyapıt.
    alew0811
    alew0811

    4 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    16 Mayıs 2011 tarihinde eklendi
    film konusu çok güzel.ilk yarım saati sıkıcı geldi lakin izlemeye devam ederseniz begeneceksiniz..bazı ögeler yıl bakımından geride kalıyordu..ama herşeye rağmen güzel
    seliria
    seliria

    Takipçi 94 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    25 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Çok etkileyici,ağır ama sürükleyici bir yapıt olmuş...puanım 8
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    11 Haziran 2012 tarihinde eklendi
    uğur tazegül.............tolga_taze24@hotmail.comfilm hakkındaki yorumumGerçek bir kaos ortamının içine düştüğümüz bu tarihsel kesitte, karamsarlığa kapılmayanımız artık yok gibi. Dünyanın kendisi bir kara ütopya haline gelmişken, yeni distopyaların bilinmez bir gelecekte geçmesine de gerek kalmadı. Tarihin en büyük krizlerinden birine şahitlik yaptığımız bu ortam, 1984ün ultra-totaliter dünyasından izler taşısa da, bu tarz distopik öngörüler globalleşmenin kırbacı ile beli bükülmüş toplum sistemlerini tam olarak açıklayamıyor. Her gün yeni bir paradoksun içine düşen yaşam deneyimlerimiz, olsa olsa Aldous Huxleyin Cesur Yeni Dünyası ile Mad Maxin çılgın bir sentezi olabilir. Ancak tüm sistemlerde bir kırılma yaşanması ve yeni bir evreye geçilmesi, bugünün soğuk savaş dönemine ait senaryolarla açıklanamayacağını, taze bakış açılarının geliştirilmesi gerektiğini daha kuvvetli hissettiriyor.Yeni sistem Jean Baudrillard gibi düşünürlerin başını çektiği kuramsal çalışmalarla yeniden anlaşılmaya çalışılırken, sinemada bu tarz yeni perspektiflere daha seyrek rastlanıyor. İşte bu nadir örneklerin belki de en mütevazısı, ancak bir o kadar da güçlü olanı Meksikalı bir yönetmenin zekanın basitlikte yattığını kanıtlayan senaryosu tarafından gerçekleştirildi. Alfonso Cuoranın 2006 tarihli Children of Meni bir taraftan distopik sinemaya nane ferahlığında bir soluk getirirken, diğer taraftan gün geçtikçe savaşlara teslim olan bu kara parçasının kuvvetle muhtemel geleceğini tasvir etti.Fazla uzak olmayan bir gelecekte; 2027nin Londrasında geçen hikaye, bugünün aba altından sopa gösteren sistemini bir adım daha öteye taşıyarak, şiddetin, karmaşanın ve kıyımın nasıl sistematik hale getirildiğini gözler önüne seriyor. Cuoranın 2027deki dünyası bu anlamda günümüzden çok da farklı değil. Yalnızca yaşananlar iyice çığırından çıkmış, şiddet gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş. Dünya çöküşün eşiğinde; tüm entropi kurguları gerçekleşmiş. Tek bir farkla: Dünya bugün yaşadığımız halinden çok daha kuru, çok daha renksiz. Tıpkı üzerinde hayatı anımsatacak tek bir canlı parçasının kalmadığı bir çöl gibi. Ancak bu dünya bir çöl kadar sessiz ve ölümcül bir huzura sahip değil. Aksine her geçen gün yeni bir bombanın patlaması, yepyeni cinayetlerin işlenmesi, göçmenler üzerinde farklı işkencelerin uygulanması an meselesi. Çığlıkların, bomba seslerinin, yakarışların ve gözyaşlarının yüksek volümü içinde tek bir ses eksik: Çocukların sesleri.2027de kan var, şiddet var, kıyım var, zulümden kaçarken daha büyük bir gaddarlığa düşen göçmenler, mucize bekleyen, kendisine kaçacak delik arayan ya da tümden umudunu yitirmiş insanlar, sinizme bulanmış bir nihilizm var. Ancak çocuklar yok. İnsanlık kendi soyunu devam ettirebileceği doğurganlık yeteneğinden artık yoksun. Cuarona göre bunun nedenleri önemli değil; hormonlu gıdalar, nükleer silahlar ya da modern hayatın kendisi buna sebep olmuş olabilir. Doğa bu sefer büyük bir felaketle değil, gündelik yaşamda kendisini hiç hissettirmeden, bir hayalet sinsiliği ile öcünü almış. Dünyanın en genç insanı 18 yaşındaki Bebek Diego. Fakat bu unvan da artık bir başkasına geçmiş. Onun ölümünü haber veren televizyon yayını ile başlayan film, daha en başta o soğuk mavi tonu ve aktüel kamerası ile bizi bu terör ortamının içine atıveriyor. Clive Owenin gerçek anlamda oyunculuğunu kanıtladığı Theodore Faron karakteri ile de ilk kez bu esnada karşılaşıyoruz. Donuk bakışlarla haberi izleyen, olaydan diğer insanlar kadar etkilenmediği her halinden belli olan Farona dair ilk ipucumuzu şimdiden elde ediyoruz: Her daim yanında taşıdığı kanyak şişesi, zoraki tıraşı, dağınık saçları ve bezgin yürüyüşü ile Faron, yaşadığı hayatı anlamsız ve saçma bulan, yaşam enerjisini yitirmiş, geçmişine gömülmüş bir karamsar. Bir ada olarak sığındığı eski hippi Jasperin evi ve onun konukseverliği dışında onu tatmin edecek herhangi bir nokta yok. Sanki hayat onun için 'bir an önce bitse de gitsek' dediği bir temsil. Michael Cainein bugüne kadar canlandırdığı en renkli karakterlerden biri olan Jasperla karşılaştırdığımızda, Faron daha genç olmasına karşın ondan daha yaşlı. Eski bir aktivist olduğunu öğreneceğimiz Faron, bu bağlamda 1968 sonrası yaşanan hayal kırıklığının vücuda gelmiş hali gibi. Aşka, duygulara, başkaldırı ve umuda olan inancını yitirmiş karakterimiz, bir bakıma yönetmen tarafından bugün sığınağa çekilmiş muhalif kültüre ince bir eleştiri.Bomba Seslerine Ninni Karışınca...Bununla birlikte Faronu yeniden harekete geçirecek olan umut, onun yine geçmişinin bir parçasından geliyor. Bunca gürültünün arasında hala sesini yükseltmeye devam eden eski karısı, sistem karşıtı Fish grubunun başındaki isim olan Julian, Farona bir teklifle geliyor. Tüm dünyada yaşanan şiddet salgınından kaçıp Londraya sığınan göçmenlerin bir vatandaş olarak kabul edilmediği ve kategorik olarak insanlık dışı muamele gördüğü bu yeni ayrımcılık sistemi, faşizmin en sıradan hallerini gösteren yöntemler geliştirmiş. Bu güvenlik metotlarından biri de bölgeler arası bir tür vize uygulaması. Faronun yapacağı iş, kaçak bir göçmen için geçiş kağıtlarının hazırlanması. Tüm hayatını sanat koleksiyonculuğuna adayan kuzeninden kolaylıkla sağlayacağı bu evraklar, aslında kendi öyküsünün dönüm noktası.Aldığı evraklarla beraber Julian, siyahi göçmen Kee, aktivist gruptan Luke ve Miriam ile yola çıkan Faron için bu yalnızca eski karısı ile yeniden ilişkiye girebilme bahanesini veren bir görev. Ancak olaylar elbette ki beklenildiği gibi gelişmiyor. Bu zıt karakterleri bir araya getiren araba yolculuğu, bir grup isyancının öfke dolu eylemiyle kesintiye uğruyor. Tek planda gerçekleşen ve buna uygun bir kamera sistemi geliştirerek de sinema tekniklerine yenilik getiren bu sahne, büyük bir sürprize gebe. Yönetmen Cuoran Hollywoodun yıldız sisteminin altına neredeyse bir dinamit yerleştirip, Julianne Mooreun canlandırdığı Julianı filmden çekiyor; Julian motosikletli eylemcilerin kurşununa hedef olarak daha filmin ilk çeyreğinde can veriyor. Julianın ölümüne, Lukeun kendilerini takip eden polisleri vurması eklenince, işler Faron için bir anda umulmadık bir yere taşınıyor.Bütün bu olanlardan bir sonraki gün kurtulacağını düşünüyor Faron. Yarın başka bir gün olacak, yine kasvetli evine dönecek, iç karartıcı işine devam edecek, yanından ayırmadığı içki şişesine sarılarak eski karısını yitirmenin acısını ölen çocuklarının yasına ekleyerek kendi sonunu bekleyecek. Bizler işlerin böyle gerçekleşmeyeceğini hissetsek de, Faron henüz neyle karşı karşıya olduğunun farkında değil. Onu gerçek anlamda kendisine getirecek, gerçekliğe yeniden dönmesini sağlayacak kişi, ilk başta yıldızlarının barışmadığı göçmen Kee. Bu kaçak siyah göçmen kız içinde tüm dünyanın dengesini bozacak bir sır taşıyor. Bu sır ise Keenin ne derin bir hakikate, ne de tüm ezberleri bozacak bir bilgiye sahip olmasından kaynaklanıyor. Onun kaynağı kendi vücudu, kadınlığına ait doğası. Kee bu cehennemi ortamı belki de sona erdirebilecek tek gerçeği; içinde bir çocuğu taşıyor. Ancak o ne bir azize, ne de Meryem gibi seçilmiş bir kişi. Hatta kutsallıkla kesinlikle uyuşmayacak bir işe sahip olduğunu hepimiz anlayabiliyoruz. Ama tüm bunların da bir önemi yok, tıpkı çocuğun kimden ve nasıl olduğuna dair soruların anlamsızlığı gibi. Önemli olan tek gerçek, Keenin İnsanlık Projesinin Yarın isimli gemisine yetişebilmesi. Ve Julianın da daha önce kendisine söylediğini öğrendiğimiz gibi, tek güvenebileceği kişi Theodore Faron.Aslında Julianın Faronu seçmek konusunda ne denli öngörülü olduğunu filmin bu aşamasında görüyoruz. İnsanlık Projesi için çalışan sistem karşıtı Fish grubu, neredeyse her politik grupta görülebilecek iktidar mücadelelerini, ayrımlaşma ve fraksiyonları içinde barındırıyor. Siyasi bir örgütün topluma karşı sorumluluğun nerede başlayıp nerede bittiğine yönelik bir etik tartışmayı başlatan ve bu konudaki kararını insandan yana koyan film, hiçbir fikrin insan yaşamından daha önemli olamayacağını Juliana düzenlenmiş komplo aracılığıyla hissettiriyor. Ancak bu durum filmin muhalif grubu karalaması ve sağ gösterip soldan vurması anlamında değil, aksine filmin politik duruşunun sağlamlığı buradan geliyor. Daha en başta devletin nasıl sıkıştığı anda bomba patlatıp Fishe suçu attığını Julianın ağzından öğreniyoruz. Kaldı ki filmin yarısından fazlasının devlet tarafından kafese kapatılan ve hayvan muamelesi gören göçmenler ile ilgili olması ve İnsanlık Projesinin kurtuluşu sağlayacak güç olarak gösterilmesi, bugün yaşanılanları reddetmeye ve bunlara yönelik tepki göstermeye bir çağrı. Ancak politik çıkarlar gibi hassas noktaları anımsatan, tedbiri elden bırakmayan bir çağrı.Öte taraftan, Julianın Fish grubu mensupları tarafından politik çıkarlar uğruna öldürüldüğü gerçeğini öğrenen Faronun Keeyi onların elinden kurtarmak dışında başka bir seçeneği yok. Bundan böyle Kee Faronun sorumluluğu altında. Miriamın da ortak olduğu bu kaçış, Jasperın çılgın planıyla nihayetine erecek ermesine, ama bu yolculuğu tamamlama konusunda herkes başarılı olamayacak. Plana gelince: Yarın gemisine yetişebilmek için mülteci kampına giriş yapmak. Kendilerini bir göçmen polisinin ellerine teslim eden Miriam, Kee ve Faron, Londra sokaklarında kafese kapatılıp kamplara sürülen göçmenlerle artık aynı kaderi paylaşıyor ve göçmenlerin nasıl bir mezbahaya gönderildiklerini kendi gözleriyle görüyorlar. Tüm uluslara mensup insanların bir arada yaşadığı bu kamplar dünyanın mikro kozmozu gibi. Askerlerin sahip oldukları iktidar ile sarhoş olup göçmenleri gerçek bir cehennemin ortasına atmaları, bugün Irakta yaşananlar düşünüldüğünde yerli yerine oturuyor. Mülteci kampı Londraya taşınmış daha büyük bir Ebu Garib sadece ve burada herkes düşman, herkes terörist. Tahakküm kurma temelinde işleyen sistemin bir taraftan şiddet, diğer taraftan paranoyayı üretmesi ve bunların birbirlerini sürekli olarak beslemeleri bugün yaşanan korku kültürünün en belirgin özelliğini zaten oluşturmuyor mu? Miriam gibi bir İngiliz bile bu şiddet, güç çatışması ve paranoya ortamında vatandaşlık haklarından mahrum kalıp, göçmenliğin ne anlama geldiğini her an yaşayabilir (ve yaşıyor).18 yıllık bir aralıktan sonra doğan ilk bebek, işte bu ortamda dünyaya geliyor. Minik Dylanın ilk duyduğu sesler bombalar, tüfekler ve savaş uçaklarının çıkardığı dehşetli gürültü. Ancak tek bir insanın yapabildiklerini asla küçümsemeyin, bu bir bebek olsa bile. Bebek Dylanın sesi tüm o karmaşayı bastırıyor, tüm o silahlardan çok daha üstün olmayı başarabiliyor. Yüzyıl sinemasının en etkileyici sahnelerinden biri olarak sinema tarihine geçecek bu sahne, Dylanın küçük zaferini gösteriyor. Tüm silahların bir anda sustuğu, herkesin el birlik bebeği kurtarmak için hareket ettiği bu kutsal yürüyüş yaşanan şiddet ve düşmanlık ortamının yapaylığı ve ne kadar kolay çözülebileceğini göstermekle kalmıyor, midemizden kalbimize doğru bir hava akımı yaratarak bu gerçeği damarlarımıza dek hissetmemize neden oluyor. Bombalanmak üzere hedef alınan binadan Kee, Faron ve bebek kurtuluyor, ancak az önce yaşanan o büyülü ve mucizevi an hemen unutuluyor. Tıpkı bu karmaşa ve savaşın neden başladığının çoktan unutulduğu gibi.Kahramanlarımız göçmen Marichkanın yardımıyla açıldıkları denizde artık özgürler. Beklenen Yarın gelecek ve onları rahat edecekleri bir yere götürecek. Ancak bir eksikle; mücadeleye artık Kee ve küçük kızı devam edecek. Şimdi Faronun dinlenme vakti; uzun süredir uyuyamayan kahramanımız huzurlu bir uykuya çekiliyor. Karısı ve oğlunun yanına gideceği bu tek kişilik yolculukta artık içi rahat.
    sofican07
    sofican07

    32 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    28 Eylül 2010 tarihinde eklendi
    kötü bir filmdi beni sarmadı.Konusuna bakılınca daha farklı çekilebilirmiş.Michael Caine iyi oynamış filmde..10 üzerinden 5 verdim.
    kalpsiz
    kalpsiz

    Takipçi 252 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    5 Ağustos 2010 tarihinde eklendi
    Özgünlüğü ve gerçekçiliğiyle başarıyı yakalamış, alanında çekilmiş sağlam filmlerden biridir. Herkesin izlemesini tavsiye ediyorum
    khaleesi
    khaleesi

    Takipçi 136 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    21 Temmuz 2010 tarihinde eklendi
    filmi izlemeden önce beklentilerimi çok yüksek tutmuşum sanırım..çok ağır ilerleyen bi film... 6/10
    ozzy-badd
    ozzy-badd

    Takipçi 831 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    1 Mayıs 2010 tarihinde eklendi
    uzun uzun tek devamlı çekimleri,başarılı oyunculukları ve sürükleyici olay örgüsüyle izlenmeyi hak eden başarlılı bir yapıt... filmin en büyük artısı kuşkusuz tek plan çekimleri...özellikle aksiyon sahnelerini bu teknikle çekmek gerçekten büyük bir emek...alfonso cuaron bunun altından çok iyi kalkmış... oyuncularda üzerlerine düşen görevi fazlasyıla yapmışlar ancak micheal caine ye az görünmesine rağmen hayran kalmamak elde değil... genel olarak fantastik bir yapım olmasına rağmen göndermeleri bol olan ve sadece tek devamlı çekim leri için bile izlenebilecek sürükleyici bir yapım...10/8...
    enesnail
    enesnail

    Takipçi 221 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    20 Mart 2010 tarihinde eklendi
    filmin oldukça orjinal bir senaryosu var insanlığın kısırlaşması ve bunun sonucundaki kaos. film beğenilmeyecek bir film değil ama birşeyler eksik kalmış gibi filmde. final sahnesinin iyi olmaması veya düzgün bir aşk hikayesinin işlenememiş olması, çocuğun babası hakkındaki bilgi eksikleri falan sıralanabilir. ama filme kaos atmosferi çok iyi yansıtılmış savaş sahneleri de oldukça iyiydi. izleyin derim.
    VcdSamimiyeti
    VcdSamimiyeti

    Takipçi 283 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    17 Mart 2010 tarihinde eklendi
    Konu olarak bakıldığında çok önemli şeyler anlatıyor gibi geliyor ama insanlığa dair çok ciddi mesajlar vermiyor.Ya da önemli politik mesajlar veren bir film değil.Fakat izleyen herkesin kafasında gelecek için ne yaptık'sorusunu uyandırır ...Yönetmenin bir savaş filmini çok iyi işleyeceğini düşünüyorum çünkü çatışmalı sahnelerin atmosferi müthişti.Ayrıca final sahnesi oldukça yetersiz kalmış.7/10
    sinema
    1 ziyaretçi
    3,0
    2 Mart 2010 tarihinde eklendi
    filme artı yönünden bakmak istersek evet artılar var: konusu, savaş sahneleri... eksi yönünden bakmak istersek ilk 40-50 dk sında bir şeyler eksik sanki. Bu film sinemadan çok seyirciyi kaçırmıştır kanımca. Ya da VCD-DVD izlerken yarıda bıraktırmıştır. Bence aldığı puan biraz fazla... Eldeki malzeme iyi ama. Eksiklik yönetmende gibi(senaryoda da parmağı olduğuna göre). Bu film 95 dk da bitiyor. En az 120 dk. olmalı kanımca...En iyi yeri belki de finali. Açık finale alışık olmayan arkadaşlar için sorun gibi görünsede diğer kısımlara göre finali çok iyi...
    mydreams04
    mydreams04

    54 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    2 Mart 2010 tarihinde eklendi
    Başarılı bir politik eleştiri filmi.. Dünyanın gidişatı konusunda etkileyici mesajlar içermekte.. 8/10
    13yildiz
    13yildiz

    19 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    25 Şubat 2010 tarihinde eklendi
    -Bilimkurgu dediğin böyle olur
    -Kahramanımızın uçup kaçmaması bizden biri olması diğer bilimkurgulardan fark yaratıyor
    -Müzikleri inanılmaz
    -Popüler film sevenler ve diğerleri arasındaki ortak paydada buluşabilecek bir yapım
    -Karmaşa ve savaş halindeyken herkesin durması inanılmaz
    -Godfathera göndermeleri var

    -spoiler
    -Her portakal yendiğinde önemli birinin ölmesi ve Clive Owenın bacağına kedinin sarılması.
    9/10
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top