Anne, Georg ve küçük oğulları Georgie, gözlerden ırak bir göl evine tatil amacıyla gelmişlerdir. Şehir hayatının yorgunluğunu bu tatil sayesinde üstlerinden atmayı hedefleyen aile korkunç bir saldırıyla yüzleşmek üzerdir. Evlerine musallat olan ve nereden geldikleri belli olmayan iki genç, sorunlarından uzaklaşmaya çalışan bu ailenin başına çok daha büyük dertler açacaklardır. Şiddet dolu bir tatil başlamak üzeredir. Kaçış şansı yoktur. Michael Haneke’nin burjuvazi eleştirisine ve olağan şiddete bambaşka ve rahatsız edici bir bakış açısı kazandırdığı filminin başrollerinde Susanne Lothar, Ulrich Mühe ve Arno Frisch var.
Rahatsız edici,iğrenç,tiksindirici,utanç verici...Haneke yine sorunsuz giden hayatLara çomak sokuyor.her şeyi yerLe bir ediyor.biz de ekran başından ona boLca küfür ediyoruz...
Ilknur K
Takip Et!
Takipçi
1.176 Eleştirisini Oku
3,5
26 Aralık 2009 tarihinde eklendi
Film sizi kendine çok rahat bağlıyor ve bırakmıyor. 1997 yılında klişeleri yıkıp geçen tek film olduğu için ayakta alkışlıyorum. filmi izlerken tarantinonun da bir parça parmağı olduğunu düşündüğüm bir film. kesinlikle izleyin.
Ugur Tazegül
Takip Et!
Takipçi
672 Eleştirisini Oku
5,0
5 Ocak 2017 tarihinde eklendi
Haneke’nin en derin şiddeti: Funny Games 10 /10
İnsanın kötücülüğünün kronik olduğu ön kabulüyle film yapan bir yönetmen Michael Haneke.. İnsanın sinirlerini bozabilen bir film, bu nedenle bu başyapıtında “sebepsiz şiddet”i odak noktasına alması hiç şaşırtıcı değil. Funny Games benim Haneke ile ilk tanışmamdı. Bilgisayarın başından sinirle kalkmış, n'apacağımı şaşırmıştım, algılayamamıştım ...
Devamını oku
odinhan
Takip Et!
Takipçi
1.029 Eleştirisini Oku
1,0
13 Ağustos 2009 tarihinde eklendi
Bir filmin farklı olması onu iyi yaparmı,heleki o filmde anlamsızlık,her türlü iğrençlik ve şiddeti barındıran ,sinemadan uzak her türlü kavramı içinde bulunduran yapıda bir film ise...10/2
Haneke’nin en derin şiddeti: Funny Games 10 /10İnsanın kötücülüğünün kronik olduğu ön kabulüyle film yapan bir yönetmen Michael Haneke.. İnsanın sinirlerini bozabilen bir film, bu nedenle bu başyapıtında “sebepsiz şiddet”i odak noktasına alması hiç şaşırtıcı değil. Funny Games benim Haneke ile ilk tanışmamdı. Bilgisayarın başından sinirle kalkmış, n'apacağımı şaşırmıştım, algılayamamıştım daha.. Sonra da unuttum filmi ve bir hafta sonra kafama bir şey düşmüştü sanki. Sokakta yürüyemiyor, insanlarla konuşamıyordum. her şey beni dayanılmaz korkutuyordu. İşte bütün bunların ardından Haneke'ye sımsıkı sarıldım. Filmde şiddet o kadar kesin ki, kader yalnızca kötü şeyler olmak üzere olduğu zaman gerçektir sanki. Duygusal hasar yaratma ihtimali taşıyan müthiş bir Haneke filmidir Funny Games.. Final sahnesi için bile izlenilesi bir yapımdır.. Müziklerin kullanımı oyuncuların performansı mükemmel kötü oynayan tek bir oyuncu yok. Heyecanı, gerilimi ve dramı çok iyi harmanlanmış bir Haneke filmiHaneke’yi bu filmle tanıdığımı ve kopmaz bağlarla bağlandığımı itiraf edeyim ta en baştan. ‘Rahatsızlık’ hissiyatını en derinden yaşatan yönetmen sonrasında fiziksel şiddetini duygusal bastırılmışlık ve bilinmezlik zırhı kuşanmış olaylara ve kişilere yönelttiyse de benim aklımın köşesinde hep Funny Games / Ölümcül Oyunlar kaldı. Çünkü sizi kuşatan bir şiddetle, şiddete maruz kalan aile gibi sıkışıp kalıyor ama yine de içinizi kemiren iki duygudan da kaçıp gitmek istiyorsunuz.Evi basan iki gözü dönmüş psikopatın yanında değilsiniz elbette ama denize nazır evlerinde, her türlü olanakla kuşatışmış üç kişilik çekirdek aile modelinin de yanından geçmiyorsunuz pek! Filmin dürtüsü de burada başlıyor. Film boyunca dürtülen, sinirleri uygulanan psikolojik şiddet sonucu yıpranan seyirci de izlediği şeyin ağırlığı altında eziliyor! Böyle bir şeyi izlettiği için Haneke’den nefret ediyor aynı zamanda bağlanıyorsunuz, benim gibi ‘hayatımın yönetmenlerin biri’ ilan ediyorsunuz.Avustralyalı yönetmen modern, tatminsiz ve bu yüzden abu subuk istekleri olan, kimi zaman kendine zarar veren, kimi zaman dışarıdan bir etkiyle zarar gören insanların dünyasını kurcalar! Funny Games’le ‘size huzursuz seyirler dilerim’ diyerek hepimizi arsız bir izleyici yerine koyar ve neden orada olduğumuzu sorgulamamızı ister ve ne kadar etkileneceğimizi! Tabii seyirciye sunacağı malzemenin onu tatmin etmesini de ister fazlaca. Örneğin filmde şiddete maruz kalacaklarını anlayan aile babası Georg’u ağzından dökülen ‘bırak ne yapmak istiyorlarsa yapsınlar, daha çabuk kurtuluruz’ cümlesiyle, şiddet tarafı Paul’un ağzından dökülen ‘hiç de cesurca bir davranış değil. uzun metraj için yetmez. (bize döner) Yeter mi? Mantıklı bir gelişmeyle gerçek bir son istiyorsunuz değil mi?’ lafı adeta birbiriyle pis bir kapışma yaşar filmde ve film bizi alışageldik sona doğru yavaşça yuvarlar!1997 yılında filmi izlerken Yedinci Kıta ve Benny’s Video filmlerini izlememiştim. O yüzden Funny Games’ten tam da yönetmenin bizden beklediği ilgiyi aldım. Huzursuzluğun huzurunu!Son yıllarda çizgisini gizeme ve bilinmezliğe, gerçeğin çıkış noktasını tek elden çoklu ellere yayan Haneke aslında değişen dünya düzeniyle birlikte değişen bakış açılarımızı da sorguluyor. Şiddet onun için hiçbir zaman demode olmuyor ama şiddetin biçimleri ve yansımaları konusunda değişime ihtiyaç duyuyor.Tabii bir yandan da eski yöntem şiddeti aba altından göstermeden edemiyor. O yüzden on yıl sonra bir de Hollywood kalıplarında çekti Funny Games’i… Kendi adıma ilkindeki soğukluğa daha fazla aşinayım. Çekirdek ailenin teker teker çitlenen bireyleriyle birlikte biz de film bittikten sonra sonsuz huzuru buluyor gibiyiz. On yıl sonra gelen yeniden çekim bizi fazla germediği gibi istediğimiz huzura da erdiremiyor. Ama bu ilkini izlemeyenler için bir nimet kıvamında.Funny Games kahramanlarına yüklediği anlamsız rahatlıkla ve tabii bir nevi kostüm sıfatıyla benzeşen kıyafetleriyle Otomatik Portakal’ı andırır ki onun şanssızlığı daha erken bir tarihte çekilmiş olması ve bu yüzden bir süre yasaklı kalmasıdır. Tabii onun arkasında ‘kafalar güzel’ durumu da vardır. Funny Games’teki net kafalar o yüzden bir amaç sunmaktadır ki seyirci pinpon topu gibi taraf tutmaktan bir süre sonra amaçsız kalır.Sonuçta Haneke film izlerken gevşeyip koltuklara yayılmamızı, sevgilimizle sarmaş dolaş olmamızı istemiyor. Yumruk yumruğa izletiyor ve eminim ki seyircinin dehşeti karşısında zevk alıyor.Funny Games beyaz renge yaptığı baskıcı bir tutumla temiz ve kirli ayrımını da kırıyor, sonuçta biri bebek yüzlü, değeri ifadesiz iki genci bir süre söz sahibi yapıyor, onların şiddet algısını sorgulattırıyor. Şiddet düzeyi geriye doğru bir eğrilme göstermedikçe Haneke belki de söylemlerini farklı formlarda, farklı yollarda göstermeye devam edecek.
Orhan D.
Michael Haneke biz seyircileri çıldırtmak için hem senaryoyu hemde kurguyu o kadar mükemmel ayarlamışki insan psikolojik olarak etkisinde kalıyor. Filmi film yapan en büyük öge bence Paul karakterini canlandıran Arno Frisch.. Soğukkanlılığı ve filmin ruhuna uygun yüzünde oluşturduğu mimikleri ile 10 numaraydı. Neden iyi yapımlarda oynatılmamış anlamak güç. Filmde yönetmen kanımca zengin, aristokrat yaşam tarzı güden ailelerin dingin ve mutlu hayatlarının kaos ortamında nasıl şekillendiğini bizlere anlatma gayesi gütmüş. Çokta yerinde nüktedan anlatımları olan bu yapım bence klasik deyimini sonuna kadar hakediyor. Örneğin bu aile bireylerinin polisin numarasını bilememe sahnesi ve Anna'nın hiç dua bilmemesi Haneke'nin hedefindeki bu elit kitleye senaryosu aracılığı ile vurduğu keskin hançerdi.... Bu yapım Alman ve Avusturya halkı içindi.. Birde 2007 yapımı Amerikan halkı için yaptığı aynı isimli ve aynı senaryo ile Amerikalı oyuncurla çektiği filmi var. İkisinide muhakkak seyredin..
Yorumları göster
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.