“Saul’un Oğlu” (Saul fia), şimdilik Altın Küre dâhil, tam 38 ödül topladı, en iyi yabancı film dalında da Oscar’ın en büyük favorisi, kuşkusuz. Bir ilk film için, ne yüksek bir çıta, sinema yolculuğu için ne güzel bir başlangıç. Haliyle, bu gerçekten büyük bir başarı ve karşılığını alması, hiç şaşırtıcı değil! Ne diyelim, darısı bizim başımıza, sinema adına yola çıkacak olanlarımıza. Macar yönetmen László Nemes, tarih, uluslararası ilişkiler, rejisörlük ve metin yazarlığı eğitimlerini, Paris ve New York’ta almış, ancak en büyük şansı, bir büyük ustanın, Bela Tarr’ın öğrencisi olmak. Haliyle, insan çok erken olgunlaşır. Filmi, neredeyse suratında ve sırt açısında seyrettiğimiz, ağır bir yükü, müthiş taşıyan, başrol oyuncusu Géza Röhrig ise, aynı zamanda şair ve yazar, bunca sert, acı ve dehşetengiz bir öykünün karakterine can verme işinden, ancak incelik ve hissedebilmek ile çıkılabilirdi
Eleştirinin tamamı