Hesabım
    The Duke
    Ortalama puan
    3,1
    2 Puanlama
    The Duke hakkında görüşlerin ?

    1 Kullanıcı eleştirisi

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 1.886 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    16 Mayıs 2023 tarihinde eklendi
    Gerçek olaylardan uyarlanan senaryosunu, Richard Bean ile Clive Coleman'ın kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da Roger Michell'ın oturmakta olduğu “The Duke”; oldukça şahne bir dramedy (drama - comedy) olarak geliyor karşımıza...

    Gelin isterseniz, 4 Eylül 2020 tarihindeki dünya prömiyeri; Venedik Film Festivali'nde yapılan bu İngiliz filmine biraz daha yakından bakalım...

    ***

    Yargıç Aarvold'un (James Wilby) kürsüsünün önündeki masada oturan mahkeme katibi (Heather Craney), 21 Mart 1961 tarihinde National Gallery'den; Francisco Goya'nın 140 bin GBP değerindeki Wellington Dükü isimli portresini çalmakla suçlanmakta olan altmış yaşındaki davalı Kempton Bunton'a (Jim Broadbent), "suçlu mu yoksa suçsuz mu" olduğunu belirteceği savunmasını sormakta...

    Ve...

    Karşılığında da, "Suçsuz..." yanıtını almaktadır...

    Katip devamında, "Portreyi görme fırsatından halkı yoksun bırakarak, kamuya zarar verdiniz..." deyip; kendisine bir kez daha, "Savunmanız nedir? Suçlu mu suçsuz mu?" şeklindeki soruyu yönelttiğinde de yanıt...

    "Yine aynı tatlım... Suçsuz..." olur...

    ***

    - 6 ay önce, Newcastle 1961 -

    Bir emekli otobüs şoförü olan ve şimdilik başka bir iş de aramayan Kempton; İsa Peygamberin kadın versiyonu Susan Christ'in maceralarına ilişkin olarak yazdığı senaryoyu BBC'ye taahhütlü posta ile göndermesi için, posta ofisindeki memura (Sarah Annett) teslim eder...

    Bu arada...

    Kempton'ın karısı Dorothy Bunton'ın (Helen Mirren); Bayan Gowling'in evinde, yardımcı kadın olarak çalışmakta olduğunu görüyoruz...

    ***

    Neyse...

    Bunların hepsinden çok daha önemlisi...

    Bunton çiftinin oğulları Jackie'nin (Fionn Whitehead) babasına söylediği gibi, evlerinin kapılarına; TV ruhsatlarının olup olmadığını kontrol etmek isteyen, iki Posta İdaresi görevlisi (Charlie Richmond, Matt Sutton) dayanmıştır...

    Zira minibüslerindeki dedektör sayesinde, evdeki TV cihazının varlığını tespit edebilmişlerdir...

    ***

    Ancak...

    Jackie, kapının önündeki görevlileri oyalarken; Kempton, cihazın dönebilir ayar mekanizmasından birinci bobini çıkardığı için BBC'yi artık çekmemekte ve o yüzden de, ruhsat ücreti ödemesine gerek olmadığı gibi borcunun bulunmamakta olduğunu da tasavvur edebilmektedir...

    Kempton ile, onun peş peşe sıraladığı bütün bu iddialarına rağmen bir türlü ikna olmayan görevliler arasındaki tartışma devam ederken; Evening Chronicle muhabiri Barry Spence'de (Michael Hodgson) yanlarına gelerek, fotoğraflarını çeker...

    ***

    Fakat ülkedeki mevcut yasalar, Kempton'ın mantığıyla hareket etmediği için yeterli miktarda geliri de olmasına karşın; on üç gün süreyle Durham Hapishanesi'nde kalacaktır...

    Çünkü...

    Yaşlı ve emekli insanların, TV izlemek için ruhsat parası ödemeleri gerektiğine inanmamakta ve bunun için de bir kampanya yürütmektedir...

    ***

    Hapisten çıkar çıkmaz da Kempton, kendisini almaya gelen oğlu Jackie'nin motosikletinin arkasına atladığı gibi; henüz 18 yaşındayken, bir bisiklet kazasında hayatını kaybetmiş olan kızı Marian'ın (1930 - 1948) mezarının ziyaretine...

    Ardından da...

    Yemeğini yerken, TV'de İçişleri Bakanı Rab Butler (Richard McCabe) ile National Gallery Direktörü Sir Philip Hendy'nin (Andrew Havill); Wellington Dükü tablosunu, basın mensuplarına tanıttıkları toplantıyı seyredeceği evine gider...

    ***

    Ertesi sabah...

    Çok konuşarak müşterileri rahatsız ettiği ve yaşlı bir savaş gazisinden de taksi ücretini almadığı gerekçeleriyle kısa süre içerisinde patronu Freda (Val McLane) tarafından kovulacak olan Kempton, taksi şoförlüğüne başlarken...

    Oğullarından, kendileriyle aynı evde yaşayan Jackie, tekne tamiri işiyle uğraşırken; Leeds'te yaşayan Kenny Bunton'da (Jack Bandeira), mevsimlik inşaat işçiliği yapmasının yanı sıra ufak tefek kanunsuzluklara da bulaşarak hayatını kazanmaktadır...

    ***

    Aynı günün akşamı...

    Bir araya gelen dört kişilik Bunton ailesi, televizyonun başına geçtiklerinde; bir gün önce National Gallery'nin koleksiyonuna eklenen Wellington Dükü tablosunun, izleyici akınına uğradığı haberinin verilmekte olduğunu görürler...

    ***

    Yeniden işsiz kalmış olan Kempton, Jackie ile beraber sokaklarda; "Yaşlılar ve emekliler için ruhsat ücretsiz TV (Free TV for the OAP)" kampanyası düzenleyerek, imza toplamaktadırlar...

    Hem de...

    Bardaktan boşanırcasına bir şiddetle yağmakta olan yağmurun altında...

    ***

    Kendilerini bu halde görmesi nedeniyle, ziyadesiyle kızdırdığı karısı Dorothy'e; çay ve çörek ikram ederek barış teklif edip, iki günlüğüne Londra'ya gitmesi için kendisine izin vermesini ister...

    Döndüğünde, iş bulup çalışmaya da söz veren Kempton...

    ***

    Londra'ya gider gitmez Kempton soluğu; her biri sosyal adaletsizliğin bir yönünü vurgulayan senaryo üçlemesinin, akıbeti hakkında bilgi almak üzere BBC binasının resepsiyonundaki kadının (Claire Lams) karşısında alır...

    Ama...

    Resepsiyonun yakınındaki bir başka BBC Yöneticisi (Matthew Steer); senaryolarla ilgilenmekte olan bölüm yöneticisinin, Granada'da seyahatte olduğunu belirtmesi sebebiyle binayı terk etmek zorunda kalır...

    ***

    Bunun üzerine Kempton...

    Şansını bir de, Daily Express'te denese de; orada da bir sonuca ulaşamaz...

    ***

    Son bir çare olarak, kendini parlamento binasının içine atan Kempton; tam da binanın girişinde, "Yaşlılar ve emekliler için ruhsat ücretsiz TV (Free TV for the OAP)" pankartını açıp bağırmaya başladığında...

    Kendisini ensesinden yakalayan polislerce, anında kapının önüne konulur...

    ***

    Yani...

    Kempton'ın Londra ziyareti, hiç de umduğu gibi geçmemiş ve ne senaryoları ne de ücretsiz TV kampanyası adına her hangi bir ilerleme kaydedememiştir...

    Fakat...

    Bu hedeflerinden vaz geçmeyi, aklının köşesinden dahi geçirmeyen ve o yüzden de gündüz vakti; National Gallery'nin bahçesine gizlenmiş olan Kempton'ın, son derece parlak bir fikri bulunmaktadır...

    Ne mi?

    Evet...

    Kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi, gecenin karanlığında binanın içine sızmayı beceren Kempton; yaşlılar ve emekliler için ücretsiz TV hakkı düzenlemesi yapılmasının sağlanması amacıyla doğrudan hükümete şantaj yapmak üzere, Wellington Dükü tablosunu çantasına koyup çıkacaktır...

    Dakika 25...

    Gönül rahatlığıyla, güle oynaya izleyerek tadını çıkartmanızı önereceğimiz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; ilginç sürprizleri de bünyesinde barındıran, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Keyifli seyirler,
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top