Hesabım
    Dogville
     Dogville
    5 Aralık 2003 Sinemada | 2s 57dk | Dram, Gerilim
    Yönetmen Lars von Trier
    |
    Senarist Lars von Trier
    Oyuncular: Nicole Kidman, Paul Bettany, Patricia Clarkson
    Üyeler
    4,1 531 Puanlama, 110 Eleştiri
    Beyazperde
    4,5
    Puanım :
    0.5
    1
    1.5
    2
    2.5
    3
    3.5
    4
    4.5
    5
    İzlemek İstiyorum

    Özet

    Amerika'da 1930'ların karanlık dinginliği yaşanmaktadır. Peşinde olan mafyadan kaçan güzel bir kadın olan Grace, barınmak amacıyla küçük bir köye sığınır. Kasaba halkı geçmişinden kaçan bu güzel kadını kısa zamanda bağrına basar ve onun için üzülür. Köyde geçirdiği güzel günlerin ardından her şey değişmeye başlar. Kadının varlığı, köy halkı için büyük bir tehdit oluşturmaktadır ve köy halkı bu tehlike karşısında temkinli davranmak zorundadır. Grace günden güne bu köyün karanlık yüzünü keşfedecektir.

    Beyazperde Eleştirisi

    4,5
    Muhteşem
    Dogville

    <b>Dogville</b>: Amerika’yı Görme Biçimleri

    Yazar: Zafer İlbars
    Her şeyden önce...Gerçek olan şu ki Lars Von Trier adlı sinsi kaos teorisyeninin etkinliği, konvansiyonel sinema kavramının iyice altüst edilmiş haliyle, bu kavramın sınırlarının yok edilmesiyle ilgili. Trier sinemasının tüm içerikleri; tekabül ettiği olaylar, dramaturjik seçimler, karakterlerin biyografileri hep aynı denize akıyor. Onun görme biçimi, üst katmandan en diptekine doğru geçerek yaşayan bir arkeolojinin içine nüfuz ediyor. Böylesine konstruktivist bir yapının emeğiyle yaratılmış alternatif sinemanın izleyiciye de bir sorumluluk yüklediği muhakkak. Trier, seyircinin zekasına güvenip elindeki kondüktör feneriyle bizi tekin olmayan koltukları işaret ederek bir zeka sınavına davet ediyor. Dogville: Trier’in Amerika’ya bakınca gördüğü pislik.11 Eylül ve son Irak çıkarması sonrası Trier dogmatik el kamerasını bir kılıç gibi sallıyor Amerika’ya. Bu noktada filme biçim olarak damgas

    Fragmanlar

    Dogville Orijinal Fragman 1:56
    Dogville Orijinal Fragman
    17.545 gösterim

    Ekstra Videolar

    En Başarılı Tek Mekan Gerilimleri! 1:06
    En Başarılı Tek Mekan Gerilimleri!
    9.380 gösterim
    Öneriler

    Son Haberler

    Grace İki Parça
    Haberler - Gündemdeki Filmler
    25 Mayıs 2005 Çarşamba
    Dogville ve Comandante'ye Akın
    Haberler - Gündemdeki Filmler
    Filmekimi'nde Dogville ve Comandante seyirci akınına uğradı!
    19 Ekim 2003 Pazar

    Oyuncular

    Nicole Kidman
    Rolü : Grace
    Paul Bettany
    Rolü : Tom Edison
    Patricia Clarkson
    Rolü : Vera
    Jeremy Davies
    Rolü : Bill Henson

    İzleyici eleştirisi: sevdiler

    En iyi ve en faydalı yorumlar
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    6 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    FİLMİ İZLEDİKTEN SONRA UZUN SÜRE ETKİSİNDEN KURTULAMAYACAKSINIZ 10/10 Bir daha hiç bir film ama hiç bir film biz insanları bu kadar iyi anlatamayacak!Bu ister Esaretin Bedeli olsun,ister biz insanları çok iyi anlatan Haneke.. filmin devamı olan Manderlay için de geçerli! Aslında filmde ki en büyük çarpıcılık daha en başından kendini gösteriyor.Soyut duvarlar!Aslında hepimiz bir soyut duvar taşımıyor muyuz?Artık her ...
    Devamını oku
    sandokahn
    sandokahn

    Takipçi 20 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    22 Ağustos 2008 tarihinde eklendi
    bir de, 'başlarda biraz sıkıcı' demeseniz artık. lütfen. kullanmayın şu kelimeyi. ne demek sıkıcı? aksiyon ya da macera filmi mi yorumluyorsunuz? kovalamaca yahut kaçış filmi mi bu? Nicolas Cagei izliyorsanız, Van Damme yahut Stalloneyi izliyorsanız sıkılmaktan şikayet edebilirsiniz. ama böylesi özgün çalışmalar ve başyapıtlar için kullanmayalım bu anlamsız ifadeyi. lütfen!
    lelaina
    lelaina

    Takipçi 116 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    14 Ocak 2007 tarihinde eklendi
    filmin geçtiği mekan, alıştığımızdan farklı. ki değişiklik hoş olmuş. film, eğitimsiz insalanları aşşağılamaktansa, direk olarak insan doğasını eleştiriyor. eleştirmekten de öteye gidip yerden yere vuruyor. özellikle de kendi dinamiğini oluşturmuş, ufak sosyal toplulukların kendi değer yargılarına ve keyiflerine göre davranmaları da işlenmiş...muthi$ti dedirten,insan hayvaninin tum pisliklerin tek sorumlusu ...
    Devamını oku
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    6 Aralık 2010 tarihinde eklendi
    Açıkcası, Nicole için seyrettiğim bir filmdi. Değişik bir şeyler denemek isterseniz, seyredin...

    Fotoğraflar

    Teknik bilgiler

    Ülke Fransa, İtalya, Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya, Hollanda
    Dağıtımcı -
    Yapım yılı 2003
    Metraj uzun metrajlı film
    İlginç Detaylar -
    Bütçe 10 000 000 USD
    Dil İngilizce
    Görüntü formatı -
    Renk Renkli
    Ses formatı -
    Yapım formatı -
    Viza numarası -

    Bu Filmi Beğendiysen, Şunlara da Göz At:

    Bu filmi sevdiyseniz, şunlar da ilginizi çekebilir: : Yılın en iyi filmleri 2003, En iyi film: Dram, {Genre} türündeki en iyi filmler : 2003.

    Yorumlar

    • UGUR-TAZEG?L
      FİLMİ İZLEDİKTEN SONRA UZUN SÜRE ETKİSİNDEN KURTULAMAYACAKSINIZ 10/10Bir daha hiç bir film ama hiç bir film biz insanları bu kadar iyi anlatamayacak!Bu ister Esaretin Bedeli olsun,ister biz insanları çok iyi anlatan Haneke.. filmin devamı olan Manderlay için de geçerli!Aslında filmde ki en büyük çarpıcılık daha en başından kendini gösteriyor.Soyut duvarlar!Aslında hepimiz bir soyut duvar taşımıyor muyuz?Artık her kadın cinayetleri haberinde,her tecavüz haberinde,her pedofili olayında,her siyasi olayda görmezden geliyoruz.Birşeyler değiştirmek elimizdeyken biz duvarı belirginleştiriyor yada Haneke'nin televizyon olayalarındaki gibi kanalı çeviriyoruz.Bu büyük mesaj dolayısıyla bile bu 'Brechtvari' dekor gözümüzde daha ihtişamlı görünüyor.Filmde ahlak,üç maymun oynamak,merhamet,yardımlaşma gibi insani değerler öne alınsada bu film ''insanın doğasını anlatıyor''.Daha doğrusu ''kötülüğünü''.Moses bile kemiği çalınınca hırlıyor...Ama insanlar her zaman kötü.Oyunculuklara gelecek olursak Nicole Kidman başta olmak üzere herkes harika oynuyor.Ama Nicole Kidman mühiş bir analiz yapıp -çünkü çoğu Trier kadınları gibi Grace'de çok zor bir karakter- en doğal şekilde insanı dehşete sürükleyecek bir başarıyla oynuyor.İnsanlar yapabileceği herşeyi yapabilmeli çünkü doğamızda var görüşünde ve sonsuz aflar içersinde bir kadın.Bir Meryem Ana..İnsanlar cezalandırmak işe yarar mı sorusunu da beraberinde getiriyor.Ve gücün herşey olduğuna mı?Filmin sonunda da görüyoruz ki Güç Herşeydir!Filmin son 20 dakikası insanın içini kemirir.Rahatsızlıktan karnınıza ağrılar girer.Çoğu Trier filmi gibi.Ama bu film mesajını dolaylı yoldan değilde aklınızın almayacağı bir şekilde gerçekçi ve net yapar.Trier bu filmde izleyiciye ''SEN BUSUN!'' diyor.Ve sonunda Moses'i ödüllendirmesi de sinema tarihinin en iyi geçişlerden biridir heralde...Günlerce,aylarca aklınızdan çıkaramıyorsunuz Dogville'i...Çünkü hiçbir film insanı bu kadar iyi anlatmıyor.Dancer in the Dark (2000) dan 3 yıl sonra muhteşem bir filmle bizleri şaşırtan Lars Von Trier, sinemaya adını kazımaya devam ediyor. Dogville’ın hem senaryosunu hem yönetmenliğini üstlenen Lars Von Trier belki de sinema tarihinin en özgün filmlerinden bir tanesine imzasını atmış. Tiyatronun edebiyatla birleşerek sinemaya karıştığı Dogville insanlığın suçları, zaafları ve menfaatleri üzerine yazılmış çarpıcı bir film. Film Amerika’nın unutulmuş bir kasabasında (Dogville) geçiyor fakat çekimlerinin hepsi Avrupa’da bir tiyatro dekoru oluşturularak gerçekleşti. Lars Von Trier’in uçak korkusundan dolayı film Amerika’da çekilmedi. Özgün kamera teknikleri, mekan / ışık kullanımı ve masalsı anlatımı ile (John Hurt) muhteşem bir deneysel film. “Üçleme” olarak dururulan bu deneysel filmin ikinci ayağı “Manderley”, üçüncü ayağı ise “Wasington”. Manderley 2005’te gösterime girdi fakat Wasington hala çekilmedi. İnsanların zaafı oldukça köpeklerden farksız yaşayacakları ve doğası gereği zaaflarını sürdüreceğini vurgulayan filmde, suçlarının affedilmesi gerekip gerekmediği masaya yatırılıyor. Film idealist bir yapıya sahip olmadığı gibi idealizmin peşinde koşmanın neredeyse aptallık olduğunu savunmaktadır. Dogville, ahlaki etik açısından neyin doğru neyin yanlış olduğunu tartışmaya açarken insanın doğasında var olan iyilik/kötülük kavramını da sorgulamaktadır. Trier hikayeyi, ahlak bekçiliği yapmadan seyirciye aktarırken olaylardan çıkarım yapmamazı beklemektedir. Bu beklenti filmin sonuna kadar ilerler ve son sahnede yüzümüze tokat gibi vuran gerçeği hiç acımadan dile getirmiştir. Dogville, sıradan eğitimsiz insanların bu dünyada bir köle gibi yaşamaya mahkum olduklarını ve ne yaparlarsa bu kuralın değişmeyeceğini anti-hümanist bir tavırla anlatmaktadır. Yer yer seyirciyi rahatsız etme noktasına kadar varan haksız yere suçlanma ve mağdurun daha da kötü bir hala düşürülmesi , filmin sonundaki gerçeğin açığa çıkması açısından oldukça iyi işlenmiş. Trier, insan doğasını eleştirirken gereksiz romantizm ve iyimserliğe kaçmadan gerçekçi bir anlatımla görüşlerini aktarmıştır. İnsanın kırılganlığını, zaaflarını ve çıkarları uğruna yapabileceklerini anlamlı bir şekilde dile getirmiştir. Nitekim Grace (Nicole Kidman) onca iyimserliğine ve yardımseverliğine rağmen kasabadaki herkesten (Tom’dan bile) bir şekilde kötülük görmüştür. İnsanlara yaptıkları kötülüğün yanlış olduğunu rica ederek ya da tatlı bir dille anlatarak onları ikna edemeyeceğimizi, gücümüzü dolayısıyla şiddet kullanmadan kötülüğü önleyemeyeceğimizi savunmaktadır. İnsanın varlığının bu dünyadaki bir çok kötülüğün anası olduğunu beynimize kazıyan Trier, belki bunu acımasız bir şekilde aktarmasıyla anti-hümanistlikle suçlandı fakat biraz gerçekçi olup aynaya bakarsak pekte yanılmadığını görürüz. Doğville, işlenilen suçun neye göre cezalandırılması gerektiğine değinmiyor, vurgulamak istediği nokta adalet çizgisidir. Adaletin yerini bulmasını beklerken , adaletin nasıl geldiğini dehşet içerisinde izliyoruz. Yaşadığımız sistemde adaletin kısıtlı şekilde işlediğini, güce sahip olanın, sıradan insanlar üzerinde her zaman yaptırımı olduğunu belirtmektedir. Grace ile babası arasındaki diyalogları tekrar izlersek, yaşadığımız sistemde gücün neden önemli olduğunu daha iyi anlarız. Grace bile onca çabasına, iyimserliğine ve idealist tavrına rağmen sıradan insanların zulmünden kaçamamıştır. “Zaaflıklar, suçlar, kötülükler eğer hem sıradan insanlarda hem de güce sahip olan mafya / gangsterlerde varsa neden sıradan olmayı seçeyim?” sorusuna Grace üzerinden insanı dehşete düşürecek bir şekilde yanıt alıyoruz. The Hours’dan sonra Nicole Kidman’ı pekte zorlamayan bir oyunculuk olmuş diyebilirim. Filmin deneysel ve tiyatro havası olmasından dolayı seyirciye garip gelen oyunculuklara bir süre sonra alışıyoruz. Dogville kolay hazmedilecek bir film olmaması nedeni ile izleyiciyi biraz zorlayabilir fakat özellikle toplum psikolojisi, insan doğası ve adalet kavramları ile ilgileniyorsanız kesinlikle kaçırmamanız gereken bir film.
    • Sessiz S.
      Neyseki filmin sonu beni hüsrana uğratmadı. Adi insanlar (!) 6/10
    • MojoRising
      Trier 3 filmlik bir seri düşünüyordu yıllar önce. Bu serinin ilk ayağı Dogville'i yıllar sonra izleyebildim. Manderlay'ı ise vizyona girdiği zaman izlemiştim (film kendini iyi kötü izlettiriyordu ancak filmin ideolojik yanı ''çok yanlıştı'' işin doğrusu, bu da filme saygı duymamama sebep olmuştu). Yönetmen üçleme olarak düşündüğü bu projeyi tamamlamaktan vazgeçti sonradan. Üçüncü filmin ismi bile belliydi aslında. Wasingon. Bu önbilgiden sonra Dogville hakkındaki düşüncelerimde aslında Manderlay ile benzer sularda. Trier ünlü tiyatro adamı ve kuramcısı Bertolt Brecht'in ''epik tiyatro'' kuramından oldukça esinlenmiş filmin biçimini oluştururken (dış ses kullanımı, mekansızlık tercihi, yabancılaştırma, gestus vs.)...
    • MojoRising
      2/2...bu tercihi sinema adına cesur ve yenilikçi bir girişim kuşkusuz. Ancak filmin senaryosu yine ''politik olarak yanlış'' moda tabirle. Daha önceki filmlerinde bolca kullandığı kışkırtıcılığı bu filminde de olabildiğince esirgememiş Trier. Filmi özetle deseler söyleyeceğim sanırım şu olurdu: ''kışkırtıcılık, kışkırtıcılık ve daha fazla kışkırtıcılık'' (Napoleon'un para, para, para'sı gibi oldu biraz :) ). Bu üslubu ben doğru bulmuyorum kendi adıma. Evet perdede biçimsel olarak yenilikçi ve cesur bir görsellik var ama yönetmenin sinema dili gereğinden fazla kutuplaştırıcı, negatif ve ahlaki değil. Buna rağmen akılda kalıcılığı ve kullandığı tiyatro estetiği nedeniyle izlenilmeyi hak ediyor, beğenilme konusunu opsiyonel bırakıyorum.
    • Kemal Kara
      bu kadar ucuz bir sekilde bu kadar güzel bir film. hakkaten iyi is cikartmislar. tiyatrodan alinan tadi bu filmde buldum. . sonlara dogru acaba sacmalayacaklarmi diye düsündüm ama sonunu da iyi bagladilar. 10 üzerinden 8.
    Back to Top