Hesabım
    Run'ın Yaratıcısı Vicky Jones ve Başrol Oyuncuları Domhnall Gleeson ile Merritt Wever Diziyi Anlattı!

    Yeni dizi Run'ı yaratıcısı ve başrol oyuncularından dinleyin..

    • Run'a nasıl dahil oldun ve seni buna çeken neydi?

    MW: İnsanı çekecek çok şey vardı. Hikaye olağanüstü ve konu da inanılmaz. Pilot bölümünün senaryosu o kadar benzersizdi ki, onlara hikayeyi nereye götüreceklerine dair zengin seçenekler sunuyordu. Bence bu izleyiciler için de aynı olacak - anlamak ve nereye gittiğini görmek için izlemeye devam edecekler. Seçmelere katıldım, sonra Domhnall [Gleeson] ile okumaya katılmak ve Vicky [Jones, yaratıcı, yazar ve baş yapımcı] ve Kate Dennis [yönetmen ve baş yapımcı] ile görüşmek için tekrar gittim. İkinci seçmelere giderken, bir aydır Unbelievable’da [Netflix gerçek suç draması] çalışmaktaydım ve enerjisi çok farklıydı – azimli, bitmek bilmeyen, sıkı ve kararlı – içimde daha kuvvetli bir şeyler arayan bir şeyin olduğunu hissettim. Run bana oyunculuk yapabilecek geniş alan verdi, diğer birçok şeyle birlikte.

    • Vicky Jones ve Phoebe Waller-Bridge, isimlerini Fleabag ve Killing Eve ile duyurdular. Bu dizilerin hayranlarından mıydın?

    MW: Kesinlikle! Fleabag’i izlemiş ve feci beğenmiştim, dünyadaki diğer herkes gibi. Kablolu televizyonum yok o yüzden Killing Eve’i ilk çıktığında izleyememiştim, ve DVD’sinin çıkmasını iştahla beklemiştim. Aslında, tam izlemeye başlamış ve birkaç bölümü bitirmiştim ki Run seçmeleri çıktı. O noktada bıraktım. Böyle yapma eğilimim var – biriyle çalışmaya başladığımda, işlerini izlemeyi bırakırım, neden bilmiyorum.

    • Domnhall Gleeson’la karşılıklı oynayacak olmaktan heyecanlı mıydın?

    MW: Oldukça. Bu projeyi yapmak istememdeki sebeplerden biri de içinde yer alan harika insanlardı. Onun oynayacağını duyduğumda, vay canına dedim. Domnhall ile okuma yapmaya gittiğimde, Ruby’nin önceden orada olmayan bazı parçaları ortaya çıktı. Ne kadar anın içinde olduğunu fark ettiğimi hatırlıyorum, ne kadar dikkat ettiğini ve dinlediğini. Gerçekten harika bir aktör.

    • Karakterin, Ruby Richardson hakkında bize neler söyleyebilirsin?

    MW: Tanrım, açıklaması zor – bunu ilginç kılan da bu! Ruby’i oynama tecrübem hep onu anlamaya çalışmak ve yakalayabilmek üzerine oldu. Bir açıdan dizinin temposunu da yansıtıyor – hep onu kovalıyordum. Duygusal açıdan bana yakın geliyor, ve onunla kesişen birçok şey vardı, ama aynı zamanda tahmin edilemez ve değişken olduğunu düşündüm. Ne kadar kök salmaya çalışsam, toprak o kadar hareket ediyor gibiydi. Bazen sinir bozucu oluyordu ama aynı zamanda heyecanlıydı – ve belki yersiz değildi, eseri düşündüğümüzde. Tek yapmam gereken işe gitmek, dikkat etmek ve aşık olmaktı.

    • Onu bir kahraman gibi mi, anti-kahraman gibi mi, femme fatale gibi mi yoksa bunların arasında bir şey gibi mi gördün?

    MW: Bir oyuncu olarak, karakterleri içlerinden görmeye çalışırım, dışardan değil, çoğunlukla bu tip tanımlamalar benim aklımdan bile geçmez. Ama rolü aldığıma çok şaşırdığımı ve beni başkasıyla karıştırmış olabileceklerini düşünmüştüm. Vicky’e email atıp “O kız ve o şey olamayacağımdan endişe ediyorum” gibi bir şey söyledim. İkna edici ve uzunca cevap verdi ve bundan bana kalan “Ruby hepsi birden olabilir” kısmı oldu. Ben de onun hepsi birden olmasına izin verdim. Bazen aynı anda çok fazla şey olmuş gibi hissediyordum. Her yerde ve her taraftaydı. Buna kendimi bırakmam gerekti. Eğer anda kalırsam, her bir an boyunca, seyirciye dürüst biri olarak geçeceğini umut ettim.

    • Çektiğin favori sahnelerin nelerdi?

    MW: Çalışırken çok az şeyden zevk alırım. Sürekli olarak şüpheyle doluyumdur ve benim için çok endişe vericidir. Ama bunu düzeltmeye çalışıyorum! Ne zaman Domnhall’ı güldürebilsem, hoşuma gitmişti. O gün güzel bir gün oluyordu.

    • Run dizisi türlerin dışına çıkıyor, komedi, romantizm ve gerilim öğelerini birleştiriyor. Bu da ilgini çeken bir şey miydi?

    MW: Elbette. Başlarken bile, hangi tona doğru döneceğini tam olarak anlamış olduğumu sanmıyorum. Bu da bizi diken üstünde tuttu. Dilerim izleyicilere de aynısını yapar.

    • İzleyicilerin özgür kalma, hayatlarını baştan kurma temasını kendilerine yakın bulacağını düşünüyor musun?

    MW: Bazı insanlar kesinlikle bulacaktır. Ben buluyorum. Bazen eğer bir ehliyetim olsaydı, bazı şeylerden kaçardım diye düşünüyorum! Bir arabaya biner ve “Bu kadarı yeter, gidiyorum” derdim. Ama biliyor musunuz? Ruby’i her zaman hayatından kaçan değil, hayatının peşinden koşan bir karakter olarak gördüm. Aklımda en önde olan şey onun geride bıraktıkları değil, neyi kovaladığı ve nedenleri vardı. Benim için Ruby’nin yaptıklarını yürekli ve cesur kılan buydu. Onunla gurur duyuyordum çünkü uzun bir süredir hayatının peşinden koşmamıştı.

    • Dizinin bu garip günlerde gösterime girmesi hakkında nasıl hissediyorsun?

    MW: Çok garip günler. Dünyada olanlar tarafından aklım karışmamış gibi, her şey kontrolümdeymiş gibi davranamam. Bu, dünyanın sorunlarını çözecek bir dizi değil, ama bu zamanlarda insanların kendilerini yarım saatliğine başkalarının yerine koyma ihtiyaçlarını anlıyorum. Akıllarını ve kalplerini başka bir yere götürmek istiyorlar. Eğer Run bunu sağlayabiliyorsa, bu anlayabildiğim bir hizmettir.

    facebook Tweet
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top