"Avatar” filmleri, sinematik bilim kurgunun o kadar temel ve belirleyici örnekleri ki, her “Avatar” filmi bu tür listelerde otomatik olarak yer almayı hak ediyor. "Dünya kurma" bilim kurgunun olmazsa olmazlarından biri ama “Avatar” serisi kadar kapsamlı, detaylı ve cesur bir evren inşasına sahip başka bir bilim kurgu serisi düşünmek gerçekten zor.
Tıpkı “The Way of Water”da olduğu gibi, serinin bu üçüncü filminde de 16 yaşında bir Na’vi olan Kiri’yi, 76 yaşındaki Sigourney Weaver canlandırıyor. Bu fikir tek başına bile filmi “En İyi Bilim Kurgu” listesine sokmaya yeter. Ama “Fire and Ash”, bu zaten çılgın sayılabilecek konseptin de çok ötesine geçerek bilim kurgu kimliğini tartışmasız hâle getiriyor. Bir yandan Pandora’ya ait yepyeni kültürler ve varlıklar tanıtılırken, diğer yandan Toruk ve Tulkun gibi tanıdık yaratıklar geri dönüyor. Bununla da kalmıyor; Pandora üzerinde yükselen, insanlığın yarattığı devasa ve kâbusvari endüstriyel şehir, Sully ailesinin sosyolojik çatışmaları ve Spider’ın (Jack Champion) bedeninin Pandora’ya uyum sağlamaya başlaması gibi unsurlar hikâyeyi daha da derinleştiriyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Kiri, Spider ve Tuk’un (Trinity Bliss) gezegenin ve Na’vi kültürünün bizzat tanrıçasıyla karşılaştıkları sahne var ki, çoğu bilim kurgu filmini geride bırakacak ölçüde iddialı. Bu türdeki pek çok film, aslında geleneksel hikâyeleri bilim kurgu süsleriyle anlatır. “Avatar: Fire and Ash” ise baştan sona, saf ve katıksız bilim kurgu.