Sihir ve illüzyon, tutarlılık ve çelişki, dindar ve ateist, kararlılık ve bocalama, kadın ve erkek, aşk, aşk ve ille de aşk. İşte “Sihirli Ay Işığı” (Magic in the Moonlight), hayatın gerçek mucizesini, biricik sihrini arayan bir film. Yarım asır boyunca, oynamak, yazmak, yönetmek ve bizlere her yıl bir film hediye etmek... Woody Allen, artık eskisi gibi değil, son zamanlarda sinema yapmıyor, turistik gezi yapıyor, hazır dolaşmaya çıkmışken, ayıp olmasın diye film çekiyor diyenlere sakın aldırmayın. O, hep üretsin, biz, hep seyredelim, ne çekerse çeksin. Çünkü pelikül, bir dehanın izlerini taşıyor. Yaşını neredeyse 80’e yaslayan büyük usta, depresif ve sarsıcı Mavi Yasemin’in ardından, daha hafif, daha geveze, daha kolay tüketilir ve bu kez iyimser bir filmle, yine yerinde duramamış, Amerika’dan Avrupa’ya geçmiş. Evet, Sihirli Ay Işığı, Güney Fransa’yı mesken eyleyen, tarihi 1928’e sabitl...
Eleştirinin tamamı