Hesabım
    Berlinale’de Yarışma Heyecanı Devam Ediyor

    Festivalin ilk yarısında ana yarışmada neler yaşandı?

    Uluslararası Berlin Film Festivali geçtiğimiz perşembe günü 68. kez kapılarını açtı. Günümüz sinemasının en özgün yönetmenlerinden Wes Anderson’ın merakla beklenen yeni filmi Isle of Dogs ile açılışını yapan festival, ilk beş gününde ana yarışma seçkisinde farklı ülke ve türlerden 10 yeni filmi görücüye çıkardı.

    Berlin Film Festivali’nin gedikli isimlerinden Wes Anderson, 2014’te Büyük Budapeşte Oteli’yle olduğu gibi bir kez daha festivalin açılışını yaptı. Isle of Dogs ile yıllar sonra animasyon türüne geri dönen Anderson, açıklandığı andan itibaren Altın Ayı’nın en güçlü favorilerinden biriydi. Nihayet beklenen an gelip filmin basın gösterimi yapıldığında festivalin ilk büyük fırtınası da kopmuş oldu. Bir çocuğun, şehirden uzaklaştırılan köpeğini arama hikayesini ele alan Isle of Dogs, basın tarafından büyük övgüyle karşılandı. Stop motion türündeki animasyon, çoğu eleştirmen tarafından Japon sinemasına saygı duruşu olarak nitelendirilirken filmin en çok takdir gören yanlarından biri detaycı prodüksiyon çalışması oldu. Diğer yandan animasyon işçiliği ve mizahı da filmin güçlü yanları olarak sivrildi. Yalnızca festivalin değil, muhtemelen yılın en çok ses getirecek filmlerinden biri olan Isle of Dogs’un Anderson’ın yaratıcılığını tavan yaptığı filmi olarak nitelendirebiliriz.

    Yarışmanın kağıt üzerindeki favorilerinden bir diğeri, Alman sinemasının en yetenekli yönetmenlerinden Christian Petzold’ün yeni filmi Transit’ti. İlk olarak Berlin’de izleyici karşısına çıkan son iki filmi Barbara ve Phoenix ile birlikte uluslararası alanda rüştünü iyice ispatlayan Petzold, Transit’te de kimlik ve aidiyet kavramlarının altını kazmaya devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen hikayede, ölen arkadaşının pasaportunu ve vizesini sahiplenen bir Alman, bu kimlikle, arkadaşının karısının yaşadığı Marsilya’ya geri dönüyor. Ancak Petzold için alışıldık kabul edilebilecek bu hikaye, bu kez alışılmışın dışında bir üslupla perdeye aktarılıyor. Petzold, Transit ile geçmişte ve günümüzde geçen iki farklı hikayeyi aynı zaman düzleminde sunarak izleyicinin algılarıyla oynuyor.

    Robert Pattinson ve Mia Wasikowska’nın başrollerde yer aldığı western filmi Damsel da Transit gibi basından ortalama eleştiriler aldı. Rus yazar Sergei Dovlatov’un hayatından altı günü perdeye taşıyan Dovlatov da ortalamanın üzerine çıkamazken görsel dünyasının zenginliği, kamera işçiliği ve yapım tasarımı filmin övülen yanları oldu.

    Yarışmanın zayıf halkalarına gelecek olursak, Fransız yönetmen Benoit Jacquot’nın Eva’sı bu alanda sivrildi. Eva, en son Elle’deki oyunculuğuyla son yılların en usta işi performanslarından birini sergileyen Isabelle Huppert’yi dahi vasatın aşağısına çeken bir film olarak kayıtlara geçti. İki annesi arasında kalan bir çocuğun dramını, iddialı bir melodramla ele alan Laura Bispuri’nin yeni filmi Daughter of Mine da izleyiciyi ikiye bölen yapımlar arasında yerini aldı.

    68. Uluslararası Berlin Film Festivali 24. Şubat’ta düzenlenen törenle sahiplerini bulacak.

    facebook Tweet
    Benzer Haberler
    Öneriler
    Yorumlar
    Back to Top