Hesabım
    OHA: Oflu Hoca'yı Aramak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    OHA: Oflu Hoca'yı Aramak

    Doğa, intikam alıyor

    Yazar: Fırat Ataç

    Kendi yağında kavrulan bağımsız örnekleri bir kenara koyduğumuzda, komik olmayan komedi filmleri ve İslami korku filmleri olarak iki ana dala ayırabileceğimiz Türkiye Sineması, niteliksizliğin derin dehlizlerinde kaybolmaya devam ediyor. Toplumun genelindeki hissizleşmenin sanat ayağı olarak görmeye başladığım, bir akımdan çok 'planlı zihin afyonlama hareketi' olarak okunabilecek sayısız örnek salonları işgal ediyor, sosyal yaşamın her alanında hissedilen özgürlük kısıtlama merakı salonlarda da peşimizi bırakmıyor.

    Bununla da kalsa iyi...En ufak muhalif mesaj taşıyan filmin ya sansürlendiği ya da az sayıda salona mahkum edildiği bu günlerde, yüzsüzlüğü ve yalancılığı yukarıda kalmanın ilk şartı olarak benimseyenler, kendileri için propoganda filmleri çektirip rekor sayıda kopyayla gösterime sokabiliyor. Neyse ki kendi başlattıkları 'zihin afyonlama hareketi'nin doz aşımı kendilerine dönüyor bir şekilde. Sanatın kötü damarını bile yakalayamamak ve 'bütün seanslar ücretsizdir', 'otobüs kaldırılacaktır' yazılarını etrafa asmaya talim etmek ne kadar da vahim bir durum.

    OHA:  tüm bu çirkinlikler içerisinde karşımıza çıkan 'kendi halinde' bir güzellik. Açılımı olan 'Oflu Hoca'yı Aramak' cümlesinin zihninizde yaratması muhtemel çağrışımlar, filmin yukarıda bahsettiğimiz komedi geleneğinin yeni bir halkası olduğu hatasına düşmenize neden olabilir. Peşinen söylemek gerekiyor ki böyle bir durum söz konusu bile değil. O.H.A., ülkesinde olup bitenin farkında, 'etliye sütlüye karışmamak' deyimini ters düz eden, hicivi hakkını vererek yapan bir film

    Yönetmen ve senarist Levent Soyarslan, hikayenin içine serpiştirdiği kurum ve kişilerin tamamen hayal ürünü olduğunu söylese de kimin kim olduğunu anlamanız an meselesi. Sanırım bu da hayalle gerçeğin sınırlarının ortadan kalktığı hatta hayallerin kabusa evrildiği bir coğrafyada yaşamanın getirisi.

    Dört bir yanımızdan yükselen estetik yoksunu beton yığınlarının baş sorumlusu bir inşaatçıyı aklımıza getiren Ali Baltaoğlu'nun hikayesi bu. Hani şu ata binerek reklamlarda oynayan, televizyonlardan ulusa sesleniş formatında halka seslenmeyi ihmal etmeyen, menfaatleri uğruna kendisine yol veren büyükleri tarafından gerekirse yasa tasarıları değiştirilen adam. Ali Baltaoğlu, bu  adamın O.H.A'daki hali işte. Gerçek hayatta olduğu gibi kurguda da 'ekmeğinin peşinde'. Bu seferki hedefi Doğu Karadeniz'in eşşiz güzelliği Kaçkar Milli Parkı. Bize söylenen turizm cenneti ve iş istihdamı aslında olan yine, yeni, yeniden doğa katliamı.

    Bir yandan da Karadeniz efsanelerini araştıran küçük bir belgeselci grubu var. Maddi destek için yolları Ali Baltaoğlu'nun yanına düşüyor. Belgesel içerisine yerleştirilecek açıklamalarıyla projesinin bir başka reklam kolunu başlatacak olan Ali Bey, 'sanatın ve sanatçının dostu' temalı duyarlı imaj gösterisi de işin ekstrası olarak görüyor. Belgesel ekibinin ilk araştırma konusu 90'lı yıllara damgasını vuran 'küfürbaz Oflu Hoca efsanesi' olarak belirleniyor. Bu dakikadan sonra Karadeniz'e yapılan yolculuğun keyifli duraklarını ve efsanenin aslında hiç de anlatıldığı gibi olmadığını deneyimlemeye başlıyoruz.

    Mockumentary tarzı bir anlatım seçen Levent Soyarslan, bu sayede hem düşük bütçenin dezavantajlarını ortadan kaldırıyor hem de belgeselci grubun yaşadıklarını en içine girilebilir şekilde seyircisine aktarıyor. Araya yerleştirilen röportaj sekanslarıyla kurguda oluşabilecek aksaklıkları minimuma indirgeyen yönetmen, asıl başarısını Oflu Hoca'nın dolaylı yoldan hayatlara tesir etmesi anlarında yakalıyor.

    Hiçbir doğa üstü ya da mantıksız olay silsilesi görmememize rağmen tüm yaşananlarda keyif verici bir absürdlük var. Transa sokan horon, Oflu Hoca'nın sabah namazı için uçarak Kâbe'ye gittiğini düşünen imamlar, yaşadıkları doğal ortamı korumak için halk ordusu kuran köylüler gibi birbirinden bağımsız hikayeleri manayı yüceltmek ve Ali Baltaoğlu'nun manasızlığına dikkat çekmek için ard arda sıralanıyor. HES'e karşı olan üniversite öğrencilerinin kamp kurdukları yerde geçen, bir grup asker ve kaymakam içeren sahnelerde Soyarslan'ın gözlemciliğine hayran kaldığımı belirtmem gerek.

    Filmin az sayıda sarktığı anların çoğu müziğin ön plana alınıp klip estetiğine meyledildiği sahneler. Bütüne bakıldığında olumsuz olarak nitelendirilmesi için yeterli 'ah' ı barındırmayan bu tercihin perdede tezahür eden 'doğanın intikamı' olgusuna olumsuz bir etkisi yok. Oflu Hoca üzerinden doğa üstü mizaha yönelim gösterebilecekken buna tamamen arkasını dönen, Hoca'yı sadece simge olarak kullanarak aksilikler komedyasını dört başı mamur bir sistem eleştirisine dönüştüren O.H.A., ülkemizde hala duyarlı ve vicdanlı sinemacıların olduğunu göstermesi açısından da önemli bir yerde duruyor.

    Yakın gelecekte, bu tip doğa katliamlarına karşı duranların, Yeni İç Güvenlik yasası sayesinde vurulup öldürüleceğini hesaba kattığımızda hem muhalif sinema hem de bize yardım etmesini beklediğimiz doğa daha da 'mana' kazanıyor. O.H.A., kendisiyle tam olarak zıt düşüncelere sahip olanların kopardığı kıyametin aksine sessiz sedasız vizyona girecek olsa da şans verilmesi gereken bir film.

    firat_atac@hotmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top