Hesabım
    Temel ile Dursun İstanbul'da
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Temel ile Dursun İstanbul'da

    Pastanın malzemesi tutmamış...

    Yazar: Burçin Aygün

    Türk komedi filmlerinin Yeşilçam sonrası ayakta kalma çabalamaları devam ediyor. On yıllar öncenin nezih, akıllı, şirin ve sıcacık komedilerinin yerini, baştan sona ticari amaçlarla üretilen ve maalesef bunu sonuna kadar belli edercesine özensizlikle kameraya alınan filmler aldı. Bu kategorinin bu haftaki kontenjanı da Temel ile Dursun İstanbul filmiyle kapatıldı. 

    Ülkemizde yaşayıp da bu iki ismi, iki efsane tiplemeyi bilmeyen yoktur. En olur olmadık yerlerde karşımıza çıkan, hem sivri zekaları hem de saf niyetleri ile yüzleri her daim güldürmeyi başaran iki kurgu kahraman, Temel ile Dursun, belki de bininci kez karşımızda.

    Temel ile Dursun İstanbul’da filmi açık konuşmak icap ederse neredeyse bir TV filmi kıvamında. Hikayesi baştan sona bilindik ve temposu ağır işliyor. Kadro kalabalık, hem de olabildiğine. Karadeniz dendi mi, Türk sinema ve televizyon piyasasının her daim önümüze sürdüğü pek çok oyuncu – her biri aslında işinin ehli isimler – bu yapımda da karşımıza çıkıyor. Bu şekilde de, çok uzun seneler önce yaşanan “ayakta kalmak için” filmlere devam diyen başka oyuncuların geleneği de devam etmiş oluyor. Tabii tek bir farkla.

    Onlarca yıl önce çekilen ve yine tamamen ticari anlayışa sahip olan projelerin aksine, neredeyse hiç bir ciddiyet, samimiyet ve işe bağlılık olmadan. Buradan anlaşılması gereken, Türk sinemasının önde gelen emektarlarının özensizliği değil, böylesi önemli oyuncuların, artısıyla eksisiyle, kamera önüne geçirilmişken “parlamalarına” izin verilmemesi.

    İş tam da bu noktada, dönüyor, dolaşıyor ve yine “sadece ve sadece” ticaret anlayışına geliyor. Eldeki hikaye neredeyse hiç bir şey sunmayınca, yanınızda ne kadar iyi isimler olsa da, çalıştığınız set ekibi işinin ehli olsa da, fazla bir şey değişmiyor. Temel ile Dursun adlı iki fıkra kahramanına dair üzerine fazla bir şey katmadan bir hikaye servis ederseniz, sonuç pek de tahmin edilemez değil.

    Alay Cihan, Tahsin Taşkın ve Yakup Yavru  gibi oyuncuların karşısında Esra ve Ceyda Ersoy (Cicişler) kardeşleri koymak, Eşref Kolçak gibi bir üstad ile aynı filmde yer almalarına izin vermek, Nuri Alço ve Coşkun Göğen gibi ikonları olabildiğine yavan tiplemelerle hikayeye “yedirmeye çalışmak” ne derece doğru, bu noktada takdir seyircinin olsun.

    Karadeniz’den İstanbul gibi bir öğütücüye yolculuk yapan, aradıklarını bulamayıp, zaman zaman sudan çıkmış balığa dönen, karakterlerden birinin eşinin takibe düşmesi, yalan, dolan ve sözde tatlı son. Unutmadan, Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisiyle patlayan ve daha sonra düşük bütçeli Türk filmleri ile yola devam eden Wilma Elles’in de pastanın üzerindeki kiraz olduğunu not düşmüş olalım.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top