Adına ister Phoenix deyin, ister Anka, dilerseniz de Simurg, hiç fark etmez. Kendi küllerinden yeniden hayat bulan, efsanevi ve mucizevi bir ölümsüz kuştur o, bilge ağacında yuva kuran, hem cehennemi, hem de cenneti yaşayan… Dönüşümü ve arınmayı betimler Zümrüdü Anka, yeni bir hayatı anlatır, yeniden doğuşu, içsel bir yolculuğu, acılara rağmen, tekrar yaşama tutunuşu, ne olursa olsun, hep geri gelebilmeyi, dönebilmeyi… Ve zarafeti, sadakati, hakkaniyeti de… Yusuf Hayaloğlu; “'Yeryüzündeki acıların, hepsini, hepsini tattım! Heder oldum, ekmeğime tütün kattım! Beni milyon kere yaktılar üst üste. Bir Anka kuşu gibi anne, kendimi külümden yarattım…” der ya, işte öyle bir film, Yüzündeki Sır (Phoenix). Nazilerin toplama kampından, paramparça bir yüzle kurtulan kahramanımız Nelly, yeni bir suret ile gündelik hayata yeniden döner. Sonsuz kez, ölme nedeni varken, canından çok sevdiği kocası John
Eleştirinin tamamı