Hesabım
    Zuhal
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Zuhal

    Ya o ses sadece kendi kafamızın içindeyse?

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Sadece sizin duyduğunuz, kendi kafanızın içinde dönüp duran bir ses, hatta bir inleme, bir mırıltı olsaydı, kaynağını bir türlü bulamasaydınız ve kimseyi de o sesi duyduğunuza inandıramasaydınız… Ne olurdu? Pek tabii uykularınız kaçar, “Deliriyorum herhalde?” düşüncesiyle ona buna sarardınız; ve nihayetinde uykularınızı size haram eden bu sesin peşine düşerdiniz, tıpkı Zuhal gibi! 2021 Ekim ayında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde prömiyerini yaptıktan sonra başrolü sırtlayan Nihal Yalçın’a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getiren film, yaklaşık 1 yıllık bir festival serüveninin ardından bu Cuma vizyonda seyircisi ile buluşuyor.

    Daha önceki kısa filmleri pek çok festival gezen Nazlı Elif Durlu’nun yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metrajlı yapım olan Zuhal, büyükşehirde yalnız yaşayan ve hırslı bir avukat olan Zuhal isimli bir kadının, bir gece duymaya başladığı kedi inlemesi-miyavlaması arası gidip gelen bir sesin peşine takılışını izliyor. Evet filmin hammaddesi sadece bu cümle; fakat, Durlu’nun Ziya Demirel ile birlikte kaleme aldığı senaryo, bu fikrin peşinden Zuhal’in soğuk ve yalnız dünyasına seyirciyi çekmeye çalışıyor. ‘Çekmeye çalışıyor’ diyoruz, çünkü Zuhal aslında ilk başta pek empati kurabileceğiniz bir karakter değil.

    Kendi altında çalışan kişiye o insanın doğum gününde bile patronluk taslayan ki sonrasında benzer bir tavrı da üstünden kendisi yiyor, annesiyle ilişkisi şu yaşına rağmen halen çok sorunlu olan, komşularının neredeyse hiçbirini tanımayan ve kulağını tırmalayan o ‘lanet’ kedi sesi olmasa, kimseyi tanımaya da tenezzül etmeyecek bir kadın Zuhal. Evine gelen kapıcının kızı bile ona sevgi gösterirken başta ürküyor; çünkü sevgi pek Zuhal’in kalemi değil gibi. Karakterin senaryo gereği özellikle bu kadar olumsuz kurgulandığı malum. 70 dakikalık film boyunca, Zuhal’in apartmandaki arayışı devam ederken, seyirciye de bu sert, tavizsiz kadının her çaldığı kapıda yeni bir hayatla karşılaşmasını ve ufak adımlarla da olsa dönüşümünü izlemek kalıyor.

    Filme pek çok sembolik göndermeler de serpiştirilmiş aslında, yakalamasını bilene. Örneğin ustaların eve getirdiği ama koridorda sıkışıp kalan o konsol dolap, Zuhal’in kendi hayatındaki sıkışmışlığa metafor olarak okunabilir pekala. Yine, muhtemelen ilk kez karşılaştığı, bebekli bir komşunun evinde yaşadığı ikilemli huzur, kendi hayatında pek rastlamadığımız empati duygusunu hissettiriyor, olabilir. Hele tüm film boyunca peşinden koştuğumuz o insanın içini parçalayan kedi miyavlaması-inlemesi, Zuhal’in olmayı reddettiği, çevresine duvarlar ördüğü fakat sonunda bir şekilde karşısına çıkan, yüzleşmek zorunda kaldığı kişisel meselelere refere ediyor; olmaz mı? Pekala olabilir…

    Nazlı Elif Durlu bu pek sorulu ve metaforlu hikayeyi neredeyse tek bir apartmanın dikey düzlemine taşıyarak, cevaplarını da katlar arasında gezerek Zuhal’e aratıyor. Bu anlamda mekan kullanımı olarak hikaye akışını bütünleyen bir teknik izlenmiş. Yan karakterler de, pek çoğunun hakkı 70 dakikalık bir öyküde ne kadar verilebilirse o kadar olabilecek biçimde yazılmış. Örneğin Zuhal’in annesinin biraz daha derinleştirilmesini beklerdim; sonuçta sorunlu baş kahramanın gördüğümüz tek birincil yakını olduğundan. Fakat öyle bir tercihte, belki filmin hafif kara mizah tonu drama kayabilirdi. Yine de Nur Sürer’i çok daha derinlikli bir anne rolünde seyretmek isterdik diyerek, muhalefet şerhimi ufaktan koymuş olayım.

    Başrol Nihal Yalçın’ın film süresince olmadığı sahne yok gibi; bu anlamda tüm filmi sırtlayarak götüren bir kadın baş kahraman seyrediyoruz. Hikayede olması gereken Zuhal her kimse, Yalçın hakkını vererek oynamış diyebiliriz. Öte yandan, bu fikre etkileyici ve yine hırslı final sahnesi sonrası kani olduğumuzu belirtmek gerek. Bütün bir çember bir şekilde kapandı ve film boyunca kırıntı kırıntı gördüğümüz öteki Zuhal, finalde Nihal Yalçın’ın bakışlarıyla tamamlandı.

    Antalya ve İstanbul gösterimlerini bilemiyoruz ama şahsen Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde seyretme şansını bulduğumuz yapım için salon tıklım tıklım doluydu diyebiliriz. Filme bu ilgi boşa değildi; çünkü Ayvalık seyircisinin entelektüel seviyesi malum, pek çok büyükşehir seyircisini birkaç katına katlar. Yılın en seyredilesi sayılı yerli yapımından biri olan Zuhal filmi de, oyuncusu, yönetmeni ve yapım ekibiyle Ayvalık’ta arz-ı endam edince, filme de sonrasındaki söyleşiye de ilgi oldukça yoğun oldu. Umarız ki vizyon gösterimlerinde de şansı, festivallerdeki gibi yaver gitsin. Bir kedi mırıltısının peşinden gidip, kendini yeniden keşfedenlere gelsin…

    İyi seyirler!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top