Yavaş ve dengeli bir Samuray westerni!
Yazar: Banu BozdemirJohn Maclean’ın 2015 yılında çektiği ve beğeni topladığı "Slow West"in bir nevi devamı niteliğindeki "Tornado" / "Kasırga", 18. Yüzyılın sonlarında İskoçya’da geçen karamsar, gerçeküstü bir intikam filmi. "Tornado" intikam ve şiddeti harmanlayan bir film gibi dursa da şiddetten fazlasını içerdiği aşikar. Filmin atmosferi görüntü yönetmeni Robbie Ryan’ın da çabalarıyla sanki kıyamet sonrası bir dağılmışlığı ya da yeni keşfedilmiş bir gezegeni andırıyor. Western'i samuray gelenekleri ile harmanlayan yönetmen, sahip olduğu doğanın malzemelerini iyi kullanarak muhteşem bir sinematografi yaratıyor! Kurumuş çimen detayı ve fırtınada çekim diyebiliriz.
Tabii bunca övgüye rağmen bir kıyaslamaya gitmek gerekirse bu film "Slow West" enerjisinden aşağıda kalıyor, daha zorlu koşullarda çekildiği belli. Prodüksiyon bir tık geriye çekilmiş ama filmin bağlayıcı bir yanı da mevcut, tuhaf bir drama akışı var. Çoğu zaman diyalogsuz geçen film bir kovalamaca sahnesiyle başlıyor ve film boyunca yayan olarak devam eden bir kaçma kovalamacaya dönüşüyor.
Tornado, babası Fujin ile bir vagonda gezgin gösteriler yapıyor. Gerçekçi performanslar sergileyen kuklalarla, (örneğin kafaları kesilince boya fışkırıyor) boş arazide toplanan insanlara gösteri yapıyorlar. İnsanların nerede yaşadığı ya da toplu olarak yaşadıklarına dair bir emare yok ve genelde yayan olarak koca arazileri aşıyorlar. Bu da bir ritüel olsa gerek!
Bu ritüeli izleyen Tim Roth’un canlandırdığı Sugarman liderliğindeki şiddet yanlısı hırsız çetesi, gösteriye kendilerini o kadar kaptırıyor ki, küçük bir çocuğun ağacın dibindeki iki torba çalıntı altını aldığını fark etmiyor. Tornado da işin içine karışınca amansız bir kovalamaca başlıyor. Öğreniyoruz ki, Tornado’nun samuray becerileri ve dövüş sanatı sadece gösteri amaçlı değilmiş! Bu arada Tornado’yu Japon pop yıldızı ve oyuncusu Kōki canlandırıyor. Ve film, baba Fujin (Takehiro Hira) ile kız arasında bazı öğretiler barındırıyor. Kültür/kuşak çatışması denen şeyin varlığı o dönem atılmış bile olabilir... Bu, işin şaka yanı olsa da algısal bir altyapı barındırıyor. Mesela baba Japonca konuşurken, Tornado İngilizce konuşmayı tercih ediyor. Yemek yerken baba çubuk kullanmasını söylüyor, kızı çatal kullanıyor. Baba onun tam bir Samuray ruhuyla yetişmesini istiyor ama kız yine uzak duruyor! Babanın ona sabrı öğütleyen mesajı da var; ne zaman hareket edeceğini, hatta ne zaman bekleyeceğini bil der ona!
Filmde Sugarman ve oğlu Little Sugar arasında da tuhaf şeyler yaşanıyor, iki baba arasında ayrımı görüyoruz. Sugarman oğlunun kendisine itaat etmesini istiyor ama Little Sugar kendini ispatlamak için fırsatlar arıyor. Buna rağmen babasının adamlarının gerisinde kalıyor ve kendi planlarını uygulamak için an kolluyor. Kukla gösterisinde kötülük kazandığında izleyiciler tezahürat eder, Tornado’nun "iyilik sıkıcıdır" önermesine bu filmde hak vermek zorunda kalıyoruz, çünkü iyilik daha sabit bir anlatıma teşvik ediyor!
Filmin tuhaf yanlarından biri de zaman atlamasında yaşanıyor. Başlarda bizi malikaneye taşıyan çizelgenin filmin başı değil, filmin ortalarında bir an olduğunu anlıyoruz ve izledikçe filmin bir yavaşlık algısına bulanmış olduğunu anlıyoruz. Film bir rüya niteliği de taşıyor ve tüm bu bileşkeler olumlu anlamda Maclean’ın kendine has bir yapım dili olduğunu gösteriyor.
"Tornado" kaçma kovalamaca arasında bir yavaşlık da barındırdığı için izleyici açısından sabır gerektiriyor. Ama finali zirve kıvamında. Tornado babasından öğrenirken burun kıvırdığı öğretilerini acımasız bir incelikle uyguluyor ve her vuruşun boşa çıkmayan bir amacı, bir büyüme etkisi ve efekti var.
Türler arası geçişi tuhaf bir içgüdüyle dengeleyen "Tornado", tempo sorunlarına rağmen müzikleri, sinematografisi ve genel olarak oyuncularının (özellikle de Kōki ve Tim Roth) öne çıkan performanslarıyla değerli hale geliyor.
Banu BOZDEMİR