Hesabım
    Onlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Onlar

    Poe, Bebekler Ve <b>Onlar</b>

    Yazar: Anıl Ergin

    Robert Harmon'un yönettiği Onlar korku sinemasına yeni bir şey getirmiyor. Fakat bu durum cepten yemiş, sırtını klişelere dayamış olarak da algılanmamalı. Özellikle senaryoda, kendine has bazı farklı tatlar barındırıyor film. Konusundan kısaca bahsedelim önce: Julia psikoloji öğrencisidir. Çocukluğundan beri çok yakın arkadaşı olan Billy, bir gece yarısı kendisini çağırır ve devam etmekte olan korkularından bahseder, sonrasında ise intihar eder. Bu olaydan sonra Julia da kâbuslar görmeye başlar.

    Filmin konusu ilk başta klişe gözükebilir, ki aslında tersi de söylenemez, yine de kendi içinde ilginç tatlar barındırıyor. Filmin başlarında Billy Julia'ya "onlar"dan bahsediyor. Karanlıkta geliyorlar, ışıktan korkuyorlar. Çocukluğundan beri hem kendisinin hem de Julia'nın gördüğünü öğreniyoruz bu kâbusları. O sırada bulundukları ortamda bir bebek ağlamaya başlıyor. Normal bir film için dikkat edilecek bir nokta değilken Billy "Bebek ağlamalarını yabana atma, çünkü bebekler onları görürler" diyor. Sinemadaki diğer seyircileri bilmem ama ben bu cümleyi oldukca irkiltici buldum. Bir çok insanın hayatındaki ufak bir detay olan bebek ağlamasına ürkütücü bir yorum getirmiş Onlar. Ayrıca aynı karakter Edgar Allan Poe'nun da onları gördüğünü iddia ediyor. O öyküleri yazan bir yazarın bu gerçekle tanışmamış olmasını kabul etmiyor. Korku sinemasının üzerine oturduğu gotik edebiyat türüne bir selam çakmanın ötesinde bir çok edebiyat türünün atası olan Poe'nun eserlerine de ayrı bir yorum getiriyor yönetmen bu tavrıyla.

    Onlar, sırtını çok fazla klişelere yaslamamakla beraber çok da başarılı bir film değil. Güzel bir finali var aslında ama sürekli iki veya üç kişi arasında geçen diyaloglardan oluşuyormuş izlenimi veriyor bir noktadan sonra. Efektleri yabana atmamak gerekiyor tabii ki. Fakat efektler ve beraberinde yükselen gerilim filmin temposunu fazla etkilememiş. Dramatik anlatım da çok başarılı değil açıkcası. Görüntünün çok hızlı akmadığı bir filmde oyuncular vasatın üzerine çıkamadığında sonuç da çok parlak olmuyor ne yazık ki. Yine de filmin sonuna doğru seyircinin standart bir Hollywood yapımından bekledikleri olmuyor. İzlememiş olanlar için şöyle diyelim şimdilik, "bu adam kesin ölecek abi" dediğimiz kimse ölmüyor.

    Yapımcı Wes Craven kurallarını kendi belirlediği korku türüne yönettiği Çığlık serisiyle farklı bir açıdan bakarak, sinema alanında farklı bir kişilik olduğunu daha önceden kanıtlamıştı. Bu filmin ise belki korku türüne değil fakat korku kavramına yeni bir bakış açısı getirdiği söylenebilir. Filmin öyküsünde karakterler üzerindeki korkuyu yaratanın bilinmeyen yaratıklar olduğunu görüyoruz. Söz konusu yaratıklardan bahsederken karanlıkta ortaya çıktıklarından, ışıkta gözükmediklerinden bahsediliyor. Aslında karanlıkta ortaya çıkan, en ufak bir ışıkta ise yok olan şey korkunun ta kendisidir. Yönetmen Robert Harmon korku dediğimiz kavramın bir paranoyadan ibaret olduğu düşüncesini yansıtmaya çalışmış belki de filminde. Zaten filmde onlar asla tam olarak gözükmüyor, çocukken karanlıkta gördüğümüz illüzyonlara benziyorlar.

    Onlar'ı izlerken bazı korku kitapları da gelmiyor değil akla. Benim aklıma Stephen King'in Umacı öyküsü ve Koontz'un Kara Büyü romanları geldi. Özellikle filmin ilk sahnesinde Koontz'un kitabını anmadan edemedim. Fakat asıl başka bir yazar ve öyküsü var ki film üzerine düşünürken aklıma geldi sürekli. H.G Wells ve Kızıl Oda öyküsü. Ülkemizde İthaki yayınlarında çıkan Kızıl Oda (Red Room and other Stories) isimli kitapta bulabileceğiniz öykü, korkunun tanımını yapmak konusunda Onlar ile ortak bir çizgiye sahip.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top