Travmanın çoklu hali!
Yazar: Banu BozdemirEn son 8. Kadın Yönetmenler Festivali’nde Altın Makara En iyi Ulusal Uzun Metraj Film ödülü kazanan "Gülizar"; bildik de olsa travmaya bağlı yaşanan tepkilerin değişkenliği üzerine kuruyor hikayesini.
Belkıs Bayrak’ın ilk uzun metrajlı filmi 22 yaşındaki Gülizar’ın evlenmek üzere Türkiye’den Kosova’ya yaptığı seyahat ekseninde başlıyor ve iki tarafın da muhafazakâr kesimine yer veriyor. Gülizar’ı kısacık bir an anne baba evinde görüyoruz, annesinin daha dominant olduğu aile ortamında kız kardeşi bu uzak evliliği sorgular, Gülizar ise kendi hayatının iplerini eline almak istediği bu evlilikten çok umutlu görünür. Babasıyla ilişkisi de gayet iyi yansıyor!
Yolculuk esnasında, henüz filmin başlarında bir mola yerinde yaşadığı cinsel saldırı, Gülizar’ın saklamaya çalıştığı, yeni hayatına gölge düşürmemesi için çabaladığı bir mutluluk maskesine, baş etme travmasına dönüşüyor. Filmi izlerken bazı sorular oluşmuyor değil kafamızda, otobüs neden şehre o kadar yakın bir noktada mola veriyor ve kalabalık olması gereken bir mola noktası nasıl o kadar kör noktada kalıyor?
Bayrak yaşanan anın ötesine odaklanıyor, tacizin detaylarını görmüyoruz, sadece seslerden anlıyoruz, orası da bir tercih olarak kör noktada kalıyor, ama yönetmen kahramanın yaşadığı şeyi hassas bir terazide ve derinlikli olarak tasvir etmeye çalışıyor, Gülizar’ın etrafında birleşen insanların olayı anlama, yorumlama ve etkilenme biçimlerine de vurgu yaparak, yaşanan cinsel saldırıyı bir bütün, bir çember haline getirmeyi başarıyor.
Ecem Uzun’un başarıyla canlandırdığı karakterin etrafındaki insanların olay karşısındaki tepkisi farklı gibi gözükse de aslında hepsi iyi niyet çerçevesinde birleşiyor. Tacizcinin ailenin yakını olması da bakış açısını farklı bir noktaya çekiyor, Gülizar’ın kocası Emre’nin, yaşadığı travmanın etkilerini Gülizar’ın vücudunda görene kadar tepkisi de farklıdır, o andan sonra onunla arasında bir uçurum oluşur. İlk başta duygusal bir hezeyan olarak yorumladığı tacizin vücut bulmuş haliyle karşılaşınca Emre’nin kendisini geri çekmesi Gülizar’ı farklı bir tepkinin yoluna sokuyor. Emre’nin polis olan amcası olayı kapatma taraftarı, ilk başta Gülizar da onun gibi düşünüyor ama tacizci ortalarda dolaşıp kendisini bir tehdit olarak gösterdikçe Gülizar’ın unutmaya çalıştığı travması da o oranda yükselişe geçiyor.
Bir yandan da düğün ritüelleri devam ediyor, Gülizar birçok noktada panik ataklar yaşıyor. Gelinlik provasında kabinin kapısının açılmaması, polis merkezinin tuvaleti, Emre’nin onu arabada bırakıp gitmesi gibi birçok etki Gülizar’ın çelişkili ve karmaşık duygularına aracı oluyor. Aslında Emre onun için iyi bir şeyler yapmak isterken, yaptıklarının etkisi farklı yansıyınca Gülizar’ın onda bulmayı umduğu şifa yarım kalıyor. Aynı şekilde Gülizar da Emre’ye derman olamıyor. Bu konformist gitgeller filmin sonuna kadar devam ediyor. Taa ki Gülizar sorunu kökten çözmeye karar verene kadar! Böylece film açılış sahnesini filmin sonlarına taşımayı, Gülizar’ın filmin başlarında ateşle olan ilişkisinin filmin bir yerlerinde alev alacağı gerçeğine de vurgu yapmış oluyor.
Filmin olumsuz yanlarından biri tekrarlı bir anlatımla hayat bulması. Gülizar’ın önce kendi içinde yaşayıp bastırmaya çalıştığı taciz, kızın etrafındakilerin öğrenmesiyle bir yandan farklı ama tekrarlı bir algıya dönüşüyor! Saldırının kapsamını sorgulamak değil derdim ama Gülizar başından beri daha güçlü bir karakter olarak çizilebilirdi, aileden kopuş ve başka bir ülkede evlenerek bulacağı mutluluğun tanımı ve açılımı da sorgulanabilir. Muhafazakar toplumdan kaçışın anahtarının başka bir muhafazakar aileye gelin gitmek olarak verilmesi, yaşanan travmanın altını doldurmuyor ama Bayrak sonunda daha asi bir karakterin varlığıyla bizi tanıştırarak, bir nevi intikam duygusuna çeviriyor filmin rotasını.
Bu arada filmdeki karakterlerin çoğu olumlu, bir tek tacizci negatif bir karakter olarak çiziliyor ki, o da sorguya açık. Adamın ailenin yakınında dolanmasını bir nevi tehdit olarak algılarken bir yandan da suçluluk psikolojisinin kurbanı gibi davrandığını da gözlemliyoruz. Her durumda Gülizar’ın bastırma içgüdüsüne ters düşüyor. Destekleyici tavsiyelerin, kollamaların etkisizliğini vurguluyor bir yandan. Kamera Gülizar’ın yüzüne yaklaştığı her sahnede içteki sıkıntının sızıntı yaptığına tanıklık ediyoruz ve düğün günü yaklaştıkça evlilik bakış açısı dağılmaya, çatırdamaya başlıyor ve içinden bir kızın bastırılmış ateşinin alevi püskürüyor!
Banu BOZDEMİR