Hesabım
    Deccal
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Deccal

    Deccal

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Bazı filmleri seyretmek de, üstüne yazmak da zor. Antichrist/Deccal, bundan aylar öncesinde izlediğimden beri zihnimi meşgul eden ve aynı kodlarla üretilmiş sentetik yapımların aksine iyice içselleştirilmiş, rahatça farklı anlamlar yüklenecek bir imgeler yığınından oluşan, içine girilmesi oldukça zor bir film...

    Dogmacıların başı Lars Von Trier sinemasının çok sıkı bir takipçisi olduğumu söyleyemem. Bir janr takipçisi olarak Trier’in Kingdom serisi dışında bulaşmadığı bir türde verdiği Antichrist/Deccal’i ise oldukça sarsıcı buldum. Spoiler/sürpriz bozan vermeden hakkında birşeyler yazmanın zor olduğunu belirtip daha yazının başında affınıza sığınıyorum.

    Deccal öncelikle yönetmenin artık dogma felsefesinden tamamen koptuğunun bir ilanı... Anlatımının bu kadar stilize olması başka türlü açıklanamaz herhalde... Oyuncu seçiminden başlayarak üretilmiş olan anlam çok dağınık ama bir yandan da çok güçlü... Günaha Son Çağrı’nın 'İsa'sı William Dafoe, burada da kurban edilmek istenen ama buna direnen erkek İsa kompoziyonu ile karşımızda...

    Altmetinlerden arınmış konusunda, çocuklarını bir kazada kaybettikten sonra karısının yaşadığı travmayı atlatması için ona yardımcı olmaya çalışan bir adamın, karısıyla birlikte doğanın içinde kaybolmuş bir eve gelişi ve devamında gelişen olayları anlatan film bir yandan da bambaşka bir anlam üretmekte...

    Keder, acı, umutsuzluk ve üç dilenci kısımlarıyla dört bölümden oluşan filmde kadının yaşanılan trajediden önce eski çağlarda erkekler tarafından yapılan dişi kıyımlarını araştırması ve tarih boyunca kadına ait cinsel hazzın erkekler tarafından lanetlenip cezalandırılması olay örgüsünün kilidi durumunda... Kadın bu defa cinsel bir birliktelikte erkeği ve ondan sahip olduğu (yine bir erkek) varlığı cezalandırmakta, daha sonra tüm cinsel gerilimini bu anın imgeleriyle boşaltarak zevk almanın kötücül yanını keşfetmekte ve en sonunda, ancak Pasolini filmlerinde rastlanabilecek kadar rahatsız edici bir sahnede, kendi cinselliğini yokederek erkeğin kadını cezalandırma gücünü de kendine geçirmekte... Bunu yaparken doğanın ona hep yardım ediyor oluşu da Adem ve Havva’nın Cennet’ten kovuluş efsanesindeki gibi kötülüğün dişi olandan (Havva) ve doğadan (elma, yılan) geldiğini betimliyor. Filmin tamamına sinmiş gibi görünen kadın düşmanı bakış açısının da aldatıcı olduğunu, erkeğin kadının tedavisini ehil kişilere bırakmayıp kendisinin üstlenmesinden, yüzyıllar boyunca genetiğimize kodlanmış kadını şeytanlaştırma eğiliminin yine erkeğin kadına ve doğasına yaptığı engeller yüzünden oluştuğunu anlatmak istediğini düşünüyorum.

    Yine çağların geleneğinden doğan yanlış bakış açısında, erkek, kadını dönüştürme ve değiştirme gücüne sahip olduğunu sanmakta ama kadın doğanın ona verdiği güç/lanet ile üreyerek ve kendi ürettiklerini çürüterek dönüşümünü kötücül bir şekilde devam ettirmekte, eril olanın gücünü yokedip kendinde hapsedebilmektedir.

    Hakkında sayfalar dolusu yazılabilecek bir film Deccal... Bu arada tam kelime anlamı olmasına rağmen 'Deccal' gibi bir isimle Türkçeleştirilmesini yadırgadığımı belirtmeliyim. Sıradan izleyici için basit bir korku filmi gibi algılanmasına yol açacak kadar tehlikeli bir durum oluşmuş gibi görünüyor ki sinemadan çıkan bazılarının konuşmalarından da yanılmadığımı anlamış bulunmaktayım.

    Sinema tarihinin en iyi açılış sahnelerinden birine sahip olan ve çoktan başyapıt olarak benimsenmiş Deccal’i hiç sevmeyenler de olacaktır, hem de çok fazla... Sinemayı alelade bir lunapark eğlencesi olarak gören bünyelerin kolayca reddedeceği bir film bu. Sinemanın ne olduğu ya da 7. sanatın sinema mı olduğunun muhteşem bir cevabı... Sinema bu aslında; sarsıyor!

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top