Hesabım
    Son Kalan
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Son Kalan

    Ölü ya da diri, vatanına döneceksin !

    Yazar: Ali Ulvi Uyanık

    Türkiye'de film eleştirmenliği yapıyorsanız eğer, bazı filmler için önce çekincenizi koyacaksınız. Diyeceksiniz ki: "Sevgili okur, 'Son Kalan (Lone Survivor)' filminin sloganı 'Gerçek Kahramanlık Hikayesi' olarak belirlenmiş. Yani bu ABD yapımı filmde, bil ki, vatan görevi uğruna yabancı topraklarda ölen askerlerin öyküleri var. Doğaldır ki, çerçevesi belli. Temasını ve yan temalarını bilerek gitmeli ve sinemasından alacağınız keyfin tadını çıkarmalısınız". Bunu vurgulamak zorundayız...Çünkü, emperyalist güç ABD'nin müttefiki ve dostu Türkiye'de, dünyadaki sıcak paranın dolaşımı sonucu ulusal gelirimiz artsa da ve zenginleşmemizde -mesela- silah endüstrisinin payı olsa da, hatta Amerikan mallarıyla yatıp kalksak da... Karşımıza militarizm yanı ağır basan bir film çıktığında çok ama çok sinirleniyoruz. Buradan hareketle, damarını kesseniz ABD bayrağı renklerinde akacak aktör / yönetmen Peter Berg'ün filmine dair yazdıklarımın bundan sonrasını, gerçek öykünün / filmin çerçevesi içinde değerlendiriniz. "ABD'nin Afganistan'da ne işi var" gibisinden geniş kapsamlı bir soruyu tartışacak değiliz. Film bunu tartışmıyor; bir olaya kilitlenerek, orta sınıf mensubu gençlerin gözlerini kırpmadan kendilerini nasıl feda ettiklerini öykülüyor (Türkiye'de de ölenler, kırsal kesimlerden yoksul ve orta alt sınıftan gençler değiller miydi?).

    2005 yılında, Afganistan'ın Pakistan sınırına yakın dağlık bölgesinde, Taliban lideri Şah Ahmad'ı etkisiz bırakmak için düzenlenen operasyonda, öncü olarak gönderilen 4 Navy SEAL, kendilerini gören çobanları serbest bırakmaları nedeniyle düşmanla sıcak temasa girmek zorunda kaldı (çünkü, aralarında tartışsalar da, savaş kuralları gereği sivilleri öldüremezlerdi. Risk aldılar, kaybettiler. Çobanlardan biri Taliban militanlarına haber verdi). Bu çatışmada üçü öldü, biri yaralandı... Havadan müdahaleye gelen, farklı rütbelerden on altı asker de Chinook helikopterinin düşürülmesi sonucu öldü.

    Film, işte o yaralanan ve Taliban karşıtı köylülerin kurtarıp Peştu geleneğine göre hayatını koruduğu Marcus Luttrell'in (Mark Wahlberg) yazdığı kitaptan uyarlanmış.

    Görev öncesinde tanıdığımız dört askerden üçü, her genç insan gibi ülkeye döndüklerinde gerçekleştirecekleri hayallerini konuşurken, kısa süre sonra, kurtulmalarının çok zor olduğu sarp arazi koşullarında ölüyor; biri ise ölmekle hayatta kalmak arasında acılar çekiyor. Tüm bu süreç, şaşırtıcı bir gerçeklikle çekilmiş. Seyirci, onlarla birlikte adım adım ilerliyor, yakın planlarla odaklanıyor ve çatışmanın şiddetiyle sarsılıyor...Bir askerin nasıl yavaş yavaş öldüğüne tanık oluyor. Bu gerçeklik duygusu, çatışmanın -neredeyse- gerçek zamanlı seyrinde iyice belirgin hale geliyor. Film, Oscar adayı olduğu ses kurgusu ve ses miksajının dışında, Red Epic kameralarla çekilen görüntülerin keskinliği ile KNB Efx'in üstlendiği makyaj etkilerinin devamlılıktaki kusursuzluğu sayesinde, tüm bir çatışma bölümünü sinemanın ilgili seçkilerine kaydettiriyor.

    Tartışmasız heyecan verici bir yönetmenlik ve yönetmen ile oyuncuların etkileşimi söz konusu. Peter Berg, kameranın her iki tarafında çalışan biri olarak, Wahlberg, Taylor Kitsch, Emile Hirsch ve Ben Foster'la, yapım öncesinden başlayarak, askerliğin, savaşmanın ve savaşarak ölmenin özde ne olduğuna odaklanmış. Aksi halde, dörtlüden bu denli başarılı bir sonuç alamayabilirdi. Kaldı ki, çatışma sonrası film bir nebze 'düşüyor', sıradanlaşıyor.

    Peki, asıl olan ne? Bu film, bilinçli bir dünya insanını savaştan daha da nefret ettirebilirken, ortalama Amerikan gencinin vatanseverlik duygularını neden kabartabilir? Çünkü mesaj şu: "Siz vatanınız için savaşırken asla ama asla yalnız kalmayacaksınız. Her asker, kendinden önce arkadaşının hayatını kurtarmak için çarpışmaktadır. Ve arkanızda güçlü ülkeniz durmaktadır. Ne diriniz ne de ölünüz yabancı bir toprakta asla kaybolmayacak ! "

    Püf noktası burada: Bir topluluğa ait ve birilerinin senin için canını verebileceğini hissetmek! 

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top