Hesabım
    Pina 3D
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Pina 3D

    Pina 3D

    Yazar: Funda Sularöz

    Dünya Dans Gününde vizyona giren PINA, dansseverlere -özellikle modern dans tutkunlarına- şüphesiz güzel bir hediye oldu. PINA, İstanbul Film Festivali kapsamında da gösterime girmiş ve biletleri daha satışa çıktığı ilk günde tükenmişti. Benim de festival kapsamında görme imkanımın olduğu bu film, bu yıl festivalde en çok izlemek istediğim yapımdı. Çünkü benim için diğer filmleri izlemekten ayrı bir deneyim olacaktı.

    Modern dansta yarattığı akımla sadece dansa değil, trendlere ve anlayışlara da başka bir perspektif kazandıran Pina Bausch'u anlamaya çalışmada bir kaynak niteliğindeydi. Dahası dans bir sahneye hapsedilmeden varlık gösterecekti; sinemanın gücünü kullanarak başka mekanlar, başka ışıklar varolacaktı. Üstelik üç boyut teknolojisi kullanılmıştı. Nitekim film, izlediğim süre boyunca tüm heyecanımı bir an bile düşürmeden beni büyüledi.

    Tanztheater (Alman Dans Tiyatrosu) akımının öncülerinden, 'Tanztheater Wuppertal Pina Bausch' isimli topluluğun sanat yönetmeni ve koreografı olan Pina Bausch yeni bir sanat formu yaratmıştır. 2009 yılında ölen sanatçıya adanan bu film, Pina'nın arkadaşı da olan kült filmlerin yönetmeni Wim Wenders tarafından çekildi. Filme Pina henüz hayatteyken başlanmıştı. Pina'dan güç alarak filme başladığını belirten Wenders, sanatçının ölümünün üzerine yaşadığı üzüntüyle filmi yarıda bırakmayı düşünse de neyseki tamamladı ve Berlin Film Festivali'nde filmin prömiyeri gerçekleşti.

    Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Pina'nın sanatına ve modern dansa aşina olmayanlara yapım 'yabancı' gelebilir. Bunun yanı sıra film ne tam olarak bir belgesel özelliğinde, ne de tam bir dans gösterisi kıvamında. Dansçıları Pina'nın kendi üzerlerinde bıraktıkları etkiyi dile getirirken, bir yandan Pina'nın eserlerine yer veriliyor.

    Filmde 30 yıldan beri yanında olan dansçılarının Pina tanımlarına yer verilirken, Bausch'un 'Café Müler', 'Sacre Du Printemps', 'Vollmond' ve 'Kontakthof' isimli eserlerinden kesitler de yer aldı. Kadın olmak, kadın-erkek ilişkileri gibi konuları anlatan mizahın içinde çokça hüznün de yer aldığı bu eserler, güçlü kareografi ve dekorasyonlarıyla izleyenlere alışılagelmişin dışında bir deneyim yaşatıyor. Modern dansı sevenler için de zaten tam bir göz ve ruh ziyafeti.

    Tüm bunların yanı sıra, hareketlerle anlamları özgürleştiren Pina, bir taraftan toplumu ilgilendiren sorunları kendine konu edinirken, diğer taraftan çok da anlaşılır olmadan sahnesini izleyicinin yargısının ellerine bırakarak kişiye özel bir 'anlamlandırma' ufku açıyor. Pina'nın dediği gibi aslında kelimeler bile anlamlarını tam olarak karşılamıyor. Fikrimce, Pina dansçılarının kendilerini keşfetmesine izin verip onların kendi hareketlerine yön vermesiyle, sanatı, tüm değerleri, kişiye özgü ama insan temelinde evrensel yargılara dönüştürüyor.

    Sonuç olarak, insan hareketlerinin merkeze oturduğu bu film üç boyut teknolojisiyle daha bir insani nitelik kazanarak enerjisini beyazperdeden izleyiciye aktarabiliyor. Sahnede dansçıların enerjisini hissedip canlı performans izlemenin tadı başka olsa da, sanatçının yaşadığı sanayi şehri Wuppertal görüntüleriyle birlikte Pina'nın hüzünlü sanatı, ardında kalan hüzünlü dansçılarıyla etkileyici bir deneyime dönüşüyor. Ölümünün ardından 'kalbim kırıldı' diyerek sözlerini bitirdiği şiirinden sonra Wenders da yönetmen olarak bu etkiyi arttırıyor.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top