Hesabım
    Kırık Çember
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Kırık Çember

    Geçen yılın en iyi filmlerinden biri...

    Yazar: Alper Turgut

    “Kırık Çember” (The Broken Circle Breakdown), bir sevda ne kadar büyükse, onu korumanın da o denli güç olduğunu anlatan, hayatın, mutlu olanları kıskandığını, ancak sonsuz aşkı, ölümün bile engelleyemeyeceğini haykıran, çarpıcı bir seyirlik. Belçikalı yönetmen ve senarist Felix Van Groeningen’in bir önceki filmi, İstanbul Film Festivali’nde “Şeylerin Boktanlığı” (De helaasheid der dingen – 2009) adıyla yarıştı ve Altın Lale’yi kazandı, vizyona “Çölde Kutup Ayısı” ismiyle giren film, tutunamayan erkeklere, tımarhanelik bir aileye, deliler gibi içmeye ve müziğe dair, hem absürt hem de ana gibi sıcak bir yapıttı, hiç kuşkusuz. Belçika’nın Oscar aday adayı, lümpen, sert, haşin, hınzır ve edepsiz Çölde Kutup Ayısı’ndan sonra çıtayı daha da yükselten Groeningen, Kırık Çember ile bu kez Oscar için yarışacak.

    Evet, Groeningen, her sinemaseverin takibe alması gereken, henüz genç ve gelecekte pek çok iyi film beklediğimiz bir yönetmen, tarzı, dili, rengi kendini hemen belli ediyor, filmlerini müzikle ve hüzünle harmanlıyor, üstelik acı ve tatlı gülümsetebiliyor. Başlıca rollerini Veerle Baetens, Johan Heldenbergh, Nell Cattrysse ve Robbie Cleiren’in sırtladığı Kırık Çember için ne diyebiliriz? "Güzel olan her şey kısa sürelidir ve bazı insanlar kaybetmeye meyillidir"den başka… Biraz açalım, ABD hayranı, kaba saba, Belçikalı ateist kovboy Didier ile zarif, bol dövmeli, kırılgan ve sonsuz aşka inanan, dindar Elise’in sevdası, her ne kadar mükemmel gibi görünse dahi ilkbahar, yaz, sonbahar, kış sırasıyla gelecektir. Onlar zıt karakterlerdir, haliyle birbirlerini çekerler, üstüne de müzik ile yapışıverirler. Didier, karavanı, Bluegrass grubu, atı ve tavuklarıyla takılırken, Elise’in hayatına girişiyle tüm ezberini bozacak ve onu ziyadesiyle sarsacak süreç başlayacaktır. Birken, iki olan, ikiyken de üç olacaktır, elbette… Didier, önce Elise’in hamile kalmasını kabullenemez, çünkü başkasının hayatı hakkında karar vermek istemez. Oldukça zorlanır ama resmen tül perdeden bir gelinlik giyen ve her yerde sevişen, rüya gibi bir ilişki yaşamaktadır, canından çok sevdiği güzel karısının hatırına, tamam der, ancak bir bebek karavanda yaşayamaz, kollarını sıvar, eski bir mezbeleyi, yeni bir yuvaya çevirir. Sonra kızı doğar, küçük meleği, onu dünyanın en mutlu adamı yapar.

    Baştan dedik ya, birlikteliklerde de mevsimsel bir döngü vardır, hayat gibi… İlkbahar ve yaz geçmiş, sonbahar gelmiştir ne yazık ki… Evin neşesi, büyük bir aşkın ortak meyvesi Maybelle, kanser olmuştur. Bir çocuk için kabul edilebilir bir öyküdür; Kuşlar, camlara çarparak, yıldız olurlar… Onlar, savaşırlar, yaşam için çabalarlar. Kış, zamansız çıkagelmiştir. Artık zembereği bozulmuş bir saattir aşk, bir kırık çemberdir, sittin sene düzelmez. Karşılıklı suçlamalar, başkalarına, egemenlere, dindarlara ve hatta tanrıya veryansın etmeler, bitmeyen sorgulamalar, çıkılmayan bir bunalım içine kapanma ve devamında soğuma, dinmeyen öfke, bas bas bağıran bir suskunluk, tereddütsüz kaçma isteği, istemsiz kaybolma hali, yani tahmin edilebilecek ne kadar olumsuzluk varsa, onlarla sınanacak, bol şarkılı bir fırtınaya tutulacaklardır. Elise, artık Alabama’dır, Didier de Monroe… Sonsuz aşk, inanan için öteki yakadaki cennettir, bir ateistin cehennemi ise, bu dünyada sevdiklerini yitirmektir. Sıçramalı kurguyla sıçratan, müzikleriyle hoplatan ve tamamen akılda kalan Kırık Çember, salt haftanın değil, geçen yılın en iyi filmlerinden biri, kaçırmaya gelmez.

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top