Hesabım
    Peri Masalı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Peri Masalı

    Aşk, bağlılık, gözyaşları...

    Yazar: Melis Zararsız

    Peri Masalı, sonunda sinemalarda. Vizyon tarihi epey değişen filmle ilgili, bu süreçte elimize bolca malzeme geçti. Filmin PR’ı oldukça başarılıydı. Peri Masalı’nın kitabı çıktı, o kitabın çevresinde süren etkinlikler, filmin farklı videoları, afiş çalışmaları, kamera arkası hikayeleri derken epey aşina olduk aslında konuya, oyunculara, filmin aşağı yukarı dokusu ve atmosferine…

    Biray Dalkıran genç yaşına rağmen piyasada epey deneyim kazanmış bir yönetmen. Reklam, klip, belgesel, kısa film, dizi ve vizyon filmi; tüm bu alanlarda kendisini yetiştirmiş biri. Vizyon filmlerinde Araf ve Cehennem 3D, yönetmenin kendi deyimiyle “hatırı sayılır” gişe başarıları yakaladıysa da genel anlamda belirli bir kitleye hala kendini tanıtabildiğini düşünmüyorum.

    Halbuki Biray Dalkıran, Bana Bir Soygun Yaz dışındaki filmlerine baktığımızda, kendince belirli bir auteur sineması oluşturmaya çabalıyor bana kalırsa. Birbirinden farklı türler denese de, aslında ilklere imza atmayı ya da farklı konuları ele almayı tercih ediyor ve kendi imzasını oluşturmaya çalışıyor sanki bir anlamda. Teknik anlamdaki bilgi ve birikimleri de en azından genel geçer bir yeterlilik sunuyor izleyiciye görsel manada. Fakat sıkıntı hep senaryoda, diyaloglarda…

    Peri Masalı’na geri dönelim. Filmin başrol oyuncuları çok tanıdığımız isimler değil. Peri karakterini canlandıran Burcu Kıratlı,  (Zeynep Çamcı’yı andıran) düzgün yüz hatları ve doğal oyunculuğu ile rolünün hakkını vermiş diyebiliriz. Onun hasta ama güçlü ve ismiyle müsemma iyi kalpli bir genç kadın olduğuna inanmakta zorlanmıyoruz pek. Fakat Peri karakterinin üzerinden filmin senaryosuyla ilgili genel bir eksikliğe geçiş yapabilmemiz mümkün ki o da karakterlerin geçmişleriyle ilgili hissettiğimiz boşluk. Peri’nin ailesi nerededir, arkadaşları nerededir, bu kadar iyi bir insan olmasına rağmen neden hayatında sadece sevgilisi vardır mesela… Yönetmen Peri ile Mert’in zamanında masal gibi bir ilişkileri olduğunu bize anlatmak ve o kısmını fazla uzatmamak için bize reklam filmi/klip tadında, bu çiftin mutlu karelerini izletiyor ara ara, yani belli ki odaklanmamızı istediği tek şey şimdiki durum, Peri hastadır, Mert çaresizdir. Fakat filmde kafa karıştıran, gereksiz olan o kadar çok detay var ki, (babası aslında kimmiş, o ona aslında çocukken ne demiş, sonra babası aslında Peri’ye ne söylemiş…) o detaylar yerine keşke Mert ve Peri’nin geçmişteki ilişkilerine, çevrelerine, yaşamlarında daha çok odaklanılsaydı, böylece rollerinin hakkını vermelerine rağmen bu kişiler karton kalmasalardı diye düşünüyor insan ister istemez…

    Açıkçası filmi izlerken, elimde bir cımbız, bazı yerleri çekip çıkartmak istedim. Bunu bir ukalalık olarak söylemiyorum, filmde güzel ve etkileyici epey done varken bazı çapaklar o kadar göze batıyor ki, onlar çıksa ne kadar farklı bir film olurdu demekten kendimi alamadım. Örneğin Emre Kızılırmak da Burcu Kıratlı gibi beyazperdeye çok yakışan ve karakterinin hakkını sonuna kadar verebilen, iyi bir oyuncu, bence iyi bir keşif Türk sineması adına. Fakat inandırıcı bir şekilde ağlıyor diye oyuncuyu 10 dakika boyunca ağlatmak bir süre sonra durumun inandırıcılığının kaybolmasına sebep oluyor, seyirci olarak özdeşleşmiş, duyguya eşlik etmeye başlamışken bir süre sonra o duygudan çıkıyorsunuz... Filmin epey acıklı bir hikayesi var ve evet izleyicimiz acıklı aşk hikayelerini sever; kulaktan kulağa, "çok ağladık" diye yayılması da, filmin gişesini artıran bir etmen olabilir fakat bunu fırsat bilip acıyı, gözyaşını köklemektense çok vurucu bir iki sahne sonrasında biraz sadeleşmeye gidilseydi çok daha etkileyici olabilirdi.

    Yan hikayelerde hastanedeki hemşirelerden birinin hayatına odaklanmamız fena bir fikir değil, fakat başrollerdeki Burcu Kıratlı ve Emre Kızılırmak dışındaki çoğu oyuncunun inandırıcılıklarında sorun vardı. Baba rolünde Orhan Aydın ve Mert’in kardeşi rolünde (tip olarak inandırıcı olmasa da oyunculuğuyla açığı kapatan) Çetin Altay dışındaki kast seçimleri maalesef başarılı değil, hele ki Mert’in çocukluğu, hastanedeki diğer kıskanç hemşire ve o gereksiz replikleri… Küçük roller de olsa, az da görünseler, filmin geneline etki eden detaylar bunlar.

    Peri ve Mert’in arasındaki aşka, bağlılığa, herşeye rağmen inanacak ve hikayedeki üzücü detaydan dolayı gözyaşlarınızı tutamayacaksınız. Bunlar sizin için yeterliyse bu filme bir şans verebilirsiniz.

    http://about.me/meliszpirlanti

     

    Daha Fazlasını Göster

    Yorumlar

    Back to Top